Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Anayasa Mahkemesi Kararı (3417 Sayılı Kanun)

28 Mart 2002 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 24714

Esas Sayısı : 2000/42

Karar Sayısı : 2001/361

Karar Tarihi : 10.12.2001

 

 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Onuncu Dairesi

İTİRAZIN KONUSU : 9.3.1988 günlü, 3417 sayılı “Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun”un 6. maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının 18.11.1998 günlü, Esas 1997/59, Karar 1998/71 sayılı kararla iptal edilen bölümü dışında kalan kısmının, Anayasa’nın 2. 5. 10. ve 35. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

 

I- OLAYAltı yıldan fazla tasarrufta bulunan davacı tarafından, bu süre içinde aylıklarından kesilen zorunlu tasarrufun, devlet katkısı ve nemalarıyla birlikte ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın temyiz aşamasında, Danıştay Onuncu Dairesi, 3417 sayılı Yasa’nın itiraz konusu kurallarının Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Danıştay 10. Dairesi iptalleri için başvurmuştur.

 

II- İTİRAZİN GEREKÇESİBaşvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

“Resul Özyılmaz vekili Av. Erol Gür tarafından, davalı idarelerde işçi olarak çalışmaktayken iş akdini feshetmek suretiyle görevinden ayrılan davacının tarafına ödenmeyen tasarruf kesintisi ve nema tutarı olarak 130.000.000 liranın işten ayrıldığı 26.2.1996 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Eski Genel Müdürlüğüne karşı açılan dava sonunda, Erzurum İdare Mahkemesi 4.4.1997 tarih ve E:1996/430, K:1997/154 sayılı kararıyla; 3417 sayılı Yasanın 6. maddesine göre tasarruf kesintileri ile Devlet ve işveren katkılarının ilgililere veya kanuni mirasçılarına neması ile birlikte ödenebilmesinin emeklilik yada ölüm halinde mümkün olduğu, ancak en az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintilerinin ödenebileceği, davacının 6 yıldan fazla bir süre tasarrufta bulunduğu kendisine sadece bu kesintilerin ödenmesi gerektiği, işe başladığı tarihten 15.5.1995 tarihine kadar yapılan tasarruf kesintisi toplamı 36.143.439 liranın Erzurum Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından, Büyükşehir Belediyesinde çalıştığı süre içerisinde maaşından kesilen 14.184.358 lira tasarruf kesintisinin de bu idare tarafından işten ayrıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davayı kısmen kabul ederek tasarruf kesintileri toplamı olan 50.327.797 liranın davacının görevden ayrıldığı tarihten itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar vermiştir.

Anılan kararın temyizen incelenerek bozulmasının istenilmesi üzerine oluşturulan dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair 3417 sayılı Kanunun “Ödemeler” başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrası “En az 15 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde biriken tasarruf kesintileri, Devlet ve işveren katkıları … ile bunların nemasının toplamının 3/5’i ödenir, 3. fıkrası ise “En az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde biriken tasarruf kesintileri ödenir.” hükmünü amirdir.

Dairemizce 3417 sayılı Yasanın iptali istemiyle başka bir dosyada yapılmış olan başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesinin 18.11.1998 günlü, E:1995/59, K:1998/71 sayılı kararıyla, 3417 sayılı Yasanın 6. maddesinin 3. fıkrasının, Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlar yönünden iptaline karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 18.11.1998 günlü, E:1995/59, K:1998/71 sayılı kararının anlam ve kapsamı:

16.1.2000 günlü, 23935 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 18.11.1998 günlü, E:1997/59, K:1998/71 sayılı kararıyla “9.3.1988 günlü, 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanunun 6. maddesinin üçüncü fıkrasının Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlar yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve İPTALİNE” karar verildiğinden öncelikle bu iptal kararının “anlam ve kapsamının” belirlenmesi gerekli bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi anılan iptal kararını; 4 yıl 4 ay süreyle aylıklarından kesilen zorunlu tasarrufun devlet katkısı ve nemalarıyla birlikte ödenmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın temyiz aşamasında Dairemizin 3417 sayılı Yasanın tümünün Anayasaya aykırı olduğundan bahisle itiraz yoluyla yaptığı başvuru üzerine vermiştir.

Anayasa Mahkemesi o davada uygulanacak kuralın, 3417 sayılı Yasanın 6. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “En az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintileri,…ödenir.” kuralı olduğunu belirterek Anayasaya aykırılık iddiasının bu ibareye yönelik olarak incelenmesine 25.9.1997 günü ilk inceleme toplantısında karar vermiştir.

Daha sonra işin esasının incelenmesi evresinde Dairemizde temyizin incelenen davadaki istem ve davacının sübjektif durumu nedeniyle 3417 sayılı Yasasının 6. maddesinin 3. fıkrasının “Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlar”la sınırlı olarak incelenmesine karar verilmiştir.

Davacının açtığı davadaki istemi tasarruf kesintileriyle birlikte devlet katkısı ve nemalarının ödenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptaline ilişkin olmasına karşın, sınırlama kararı alınırken davacının isteminin tasarruf kesintilerinin iadesi olduğu belirtilerek Anayasaya aykırılık sorununun incelenmesine geçilmiştir. Bu ayırım daha sonra vurgulanacağı gibi 3417 sayılı Kanun kapsamında olanlar için ödenen “Devlet/işveren katkısı” ile “tasarruf kesintisi ve Devlet/işveren katkılarının tamamının değerlendirilmesi sonucu oluşan nemalar” konusunda Anayasaya aykırılık hususunda bir değerlendirme yapılmamış olması dolayısıyla önem kazanmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, 18.11.1998 günlü, E: 1997/59, K: 1998/71 sayılı kararını; 6 yıldan daha az tasarrufta bulunup Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlarla, 6 yıldan fazla tasarrufta bulunup kendi isteğiyle 3417 sayılı Yasa kapsamında tasarrufta bulunmak istemeyenlerin hukuksal konumları arasında bir fark olmadığından, farklı kurallara bağlı tutulamayacağı gibi, çalışanların aylık ve ücretleri üzerinden kesilip Tasarrufu Teşvik Hesabında toplanan tasarruf tutarları üzerinde kişilerin mülkiyet hakkı bulunduğundan Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlara tasarruf kesintilerinin ödenmemesinin mülkiyet hakkını da ortadan kaldırdığı gerekçesiyle vermiştir. Diğer bir ifadeyle 6 yıldan az tasarrufta bulunanlarla 6 yıldan fazla tasarrufta bulunanlar kıyaslanarak ve mülkiyet hakkı ortaya konularak bu gibilere tasarruf kesintilerinin ödenmesinin gerektiği sonucunu doğuracak biçimde karar vermiştir.

Alınan sınırlama kararında, davacının istemi “tasarruf kesintisinin iadesi” olduğundan o davadaki davacı için devlet tarafından yapılan tasarruf katkısı ve nemaların davacıya ödenmemesine ilişkin olarak Anayasaya uygunluk denetimi yapılamamıştır.

Bu itibarla; Anayasa Mahkemesinin 18.11.1998 günlü, E: 1997/59, K: 1998/71 sayılı kararının, 6 yıldan daha az süreyle tasarrufta bulunup Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlarla ilgili olduğu, 6 yıl veya daha fazla süreyle kesinti yapılıp ta kanun kapsamından çıkmak isteyenlere Devlet/işveren katkısı ve nemaların ödenmeyeceğini öngören yasal düzenlemeleri kapsamadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesinin 18.11.1998 günlü, E:1997/59, K:1998/71 sayılı kararı; yukarıda belirtildiği üzere 3417 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasının (6 yıldan daha az süreyle bu Yasa kapsamında tasarrufta bulunup) Yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanların durumuyla ilgili olduğundan 3417 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrası; 6 yıldan fazla süreyle tasarrufta bulunup artık kendisinden tasarruf kesintisi yapılmasını istemeyenlere yapılacak ödemenin niteliği yönünden yürürlükte bulunmaktadır. Durum böyle olunca bakılan davada uygulanacak kanun hükmü niteliği taşıyan 3417 sayılı Kanunun 6. maddesinin 3. fıkrasının daha önce iptal edilmeyen kısmının ve 2. fıkrasının Kurulumuzca Anayasaya aykırılığı bakımından incelenmesi gerekli görülmüştür.

3417 sayılı Yasayla, memur, sözleşmeli ve diğer kamu personeli ile işçilerin ücret gelirlerinden re’sen kesilen tasarruf kesintisi T.C. Ziraat Bankası Ankara Merkez Şubesinde oluşturulan çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabında Devlet/işveren katkılarıyla birlikte toplanmakta, Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde verimi yüksek yatırımlarda değerlendirilmekte; süreklilik ve bütünlük arzeden bu sistem içinde ilgililerin tasarruf, Devlet/işveren katkıları ve nemanın tümüne tasarruf edebilmesi için emekli olmaları veya ölmeleri gerekmektedir. 6 yıl sonunda eğer isterlerse sadece tasarruf tutarlarını, 15 yılın sonunda ise tasarruf kesintisi ve devlet katkısının nemasıyla birlikte 3/5’ini almak suretiyle tasarrufta bulunan kişilerin sistemden ayrılabilmesine olanak tanınmıştır.

3417 sayılı Yasanın 6. maddesinin 3. fıkrası, en az 6 yıl kesintisi yapılan çalışanların, sistemden ayrılmak istemeleri halinde kendi adlarına açılan Tasarrufu Teşvik Hesabındaki Devlet/işveren katkısının ve tasarruf kesintisiyle birlikte bu katkılarının nemalandırılmasıyla oluşan tutarın hiç ödenmemesine ve ilgiliye ödenmeyen tutarların sisteme dahil bulunan diğerlerinin, ortak hesapları olan “Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabı”nda nema olarak, 2. fıkrası ise en az 15 yıl tasarrufta bulunupda sistemden ayrılmak isteyenlere ilişkin olarak nemanın ödenmeyen kısmı olan 2/5’inin “Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabı”nda nema olarak kalmasına ilişkin bulunmaktadır.

Hukuk devleti her şeyden önce, bütün faaliyetlerinde hukukun genel ilkeleri ile bağlayıcılığı ve üstünlüğü olan Anayasa hükümlerine uygun hareket etmek zorundadır. Anayasa’nın 5. maddesinde; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlandıran ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak;

2. maddede “sosyal hukuk devleti” niteliği vurgulanan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel amaç ve görevleri arasıda sayılmıştır. Anayasanın ikinci kısım. Kişinin Hakları ve Ödevleri başlıklı İkinci Bölümü 35. maddesi uyarınca, “Herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, yasayla sınırlanabilir.”

3417 sayılı Yasa, adının aksine teşvik değil adına tasarruf edilenlerin iradesi dışındaki yatırımlarda değerlendirilecek ve hangi durumlarda, ne miktarda geri ödeme yapılacağını kendi belirlediği bir zorunlu tasarruf sistemi öngörmüştür. 3417 sayılı Kanunun 4. maddesine göre Yasa kapsamındaki kişilerin her biri adına T.C. Ziraat Bankasında bir Tasarrufu Teşvik Hesabı açtırılmakta, bu hesaba ilgililerden kesilen “tasarruf kesintileri” ve “Devlet/işveren katkıları” yatırılmakta, bu hesapların tümündeki tutarlar Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde Hazine (ve Dış Ticaret) Müsteşarlığınca nemalandırılmaktadır. En az iki yıl tasarrufta bulunanlara 3417 sayılı Kanunun 6. maddesinin 5. fıkrası uyarınca istemleri halinde tasarruf kesintisi ile Devlet/işveren katkılarının toplamı üzerinden tahakkuk edecek nemanın 1/3’ünün her yıl ödenmesi zorunlu bulunmaktadır. Uygulamada, ilgililerin bir istemde bulunmasına gerek kalmadan iki yıl tasarrufta bulunulduktan sonra Yasa kapsamındakilere her yıl “nema” adı altında bir ödeme yapıldığı da bilinmektedir.

Anayasanın 10. maddesinde belirtilen eşitlik, eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Eşitlik kavramı öncelikle Anayasanın 10. maddesinin birinci fıkrasında sayılan nedenlerle Yasa önünde ayrımı yasaklamaktadır. Yasa’nın 6. maddesinin 2. fıkrasında en az 15 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde biriken tasarruf kesintileri, Devlet ve işveren katkıları ile bunlar nemasının toplamının 3/5’inin ödeneceği öngörülmüştür. Onbeş yıldan az tasarrufta bulunanlarla onbeş yıldan daha fazla tasarrufta bulunanların hukuksal konumlarında farklılık yoktur. Aynı hukuksal konumda olanların farklı kurallara bağlı tutulması Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.

Zorunlu olarak 3417 sayılı Yasa kapsamına sokulan ve adlarına Tasarrufu Teşvik Hesabı açılan kişilerin en az 6 yıl sistemde kaldıktan sonra sistemden çıkmak istediklerinde yalnızca adlarına açılan hesapta biriken “tasarruf kesintisi”ni alabilmeleri, bu hesapta biriken “Devlet/işveren katkılarının” ve “kesinti ve katkının nemasını” alamayacak olmasının irdelenmesi gerekli bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi; mülkiyet hakkı kişiye sahibi olduğu şey üzerinde, yasalar çerçevesinde dilediği gibi tasarruf olanağı verir, toplum yararına aykırı olmamak kaydıyla malikin sahibi olduğu şeyi dilediği biçimde kullanma hakkı bulunmaktadır. Tasarrufu teşvik hesabında ilgili kişi adına toplanan tasarruf tutarları yanında bu kişiler için devletin ve İş Kanunu hükümlerine göre işçi çalıştıran işverenlerin bu hesaba yasa gereği yapmak zorunda oldukları “katkı” ve “nema” üzerinde de ilgilinin mülkiyet hakkı bulunmaktadır.

Sistemden ayrılma olanağına 6 yıl tasarruftan sonra sahip olan ilgililere kendi adlarına açılan hesapta toplanan “Devlet/işveren katkılarının ve nemanın” ödenmeyecek olması Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal etmekte, ayrıca “Devlet/işveren katkılarının” ve “nema”nın ilgilisine ödenmeyip sistemdeki diğer kişilerin hesaplarına nema olarak aktarılması, diğer kişilerin sebepsiz zenginleşmesine yol açması nedeniyle eşitlik ilkesine de aykırı hale gelmektedir.

Öte yandan, 6 yıl tasarrufta bulunup sistemden ayrıldıktan sonra yeniden sisteme dahil olmak, isteyen kişilerin hesaplarına bu katkıların yeniden aktarılmasını engelleyen 3417 sayılı Yasanın 6. maddesinin 4. fıkrasındaki kural gözönüne alındığında “Devlet/işveren katkılarını” ve “nema”nın ilgilisine ödenmemesi kuralı mülkiyet hakkının zedelenmesini daha da ağırlaştırmaktadır.

Uzun yıllardır yüksek enflasyon içinde paranın hızla değer kaybetmesi olgusu toplum olarak yaşadığımız yadsınamaz bir gerçektir. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, 1984-1998 yıllarının 14 yıllık ortalama enflasyon artışı Toptan Eşya Fiyat Endeksine göre %65, Tüketici Fiyat Endeksine göre % 68 olmuştur. Bu hususlar gözönüne alındığında 3417 sayılı Yasayla öngörülen zorunlu tasarruf sistemine giren ve en az 6 yıl tasarrufta bulunduktan sonra sistemden ayrılma olanağına sahip kılınan kişilere asgari 6 yıl, azami 14 yıl önce maaş ve ücretlerinden yapılmış olan kesintilerin katkısız ve nemasız olarak ödenecek olmasına sosyal hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırmaya da imkan bulunmamaktadır. Zira 6 ile 14 yıl önce yapılan kesintilerin katkısız ve nemasız olarak ödenmesi durumunda, ödeme tarihindeki tutarların herhangi bir ekonomik değeri kalmayacaktır.

Belirtilen hukuksal durum ve davanın konusuna göre; 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun’un 6. maddesinin 2. fıkrası ve 3. fıkrası (6 yıldan daha az tasarrufta bulunup Yasa’nın 2. maddesi kapsamından çıkanlar dışındakilere ilişkin hükümleri) tasarruf kesintileri ve bunların neması yönünden Anayasanın 2. 5. 10. ve 35. maddelerine aykırı görülmüştür. Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun Anayasaya aykırı olduğu kanısına götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurması gerektiğini düzenleyen 2949 sayılı Kanun’un 28. maddesinin 2. fıkrası gereğince, 3417 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 2. fıkrası ve 3. fıkrasının (daha önce iptal edilmeyen hükümlerinin) iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar dosyanın bekletilmesine 19.4.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralları

3417 sayılı Yasa’nın itiraz konusu fıkra ve bölümü de içeren 6. maddesi şöyledir:

“Madde 6 – Emeklilik veya ölüm halinde biriken tasarruf kesintileri ile Devlet ve işveren katkıları, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ve Devlet katkıları, ilgililere veya kanunî mirasçılarına neması ile birlikte ödenir. En az 15 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde biriken tasarruf kesintileri, Devlet ve işveren katkıları, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ve Devlet katkıları ile bunların nemasının toplamının 3/5’i ödenir.

En az 6 yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde sadece biriken tasarruf kesintileri, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ödenir. (Bu fıkra Anayasa Mahkemesi’nin E. 1997/59, K.1998/71 sayılı kararıyla kısmen iptal edildi.) İkinci ve üçüncü fıkralara göre ödeme yapılanlara tasarruf kesintisi, Devlet veya işveren katkıları, Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ve Devlet katkıları ile nemanın ödenmeyen kısmı 3 üncü madde uyarınca T.C. Ziraat Bankası Ankara Merkez şubesinde açılacak hesaba nema olarak kaydedilir ve bunlar bu Kanunda belirtilen imkanlardan, işe yeni başlayanlar gibi değerlendirilmek suretiyle yeniden yararlanabilirler.

En az iki yıl tasarrufta bulunanlara istedikleri takdirde, tasarruf kesintileri, Devlet veya işveren katkıları; Bağ-Kur kapsamında olanlar bakımından tasarruf tutarları ve Devlet katkıları toplamı üzerinden tahakkuk edecek nemanın 1/3’ü her yıl ödenir.”

B – Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında dayanılan Anayasa kuralları şunlardır;

1 – “Madde 2 – Türkiye Cumhuruyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

2 – “Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktadır.”

3 – “Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

5 – “Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

 

IV – İLK İNCELEMEAnayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Nurettin TURAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK, Rüştü SÖNMEZ, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU ve Ahmet AKYALÇIN’ın katılmalarıyla 6.7.2000 günü yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

V – ESASIN İNCELENMESİBaşvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülen yasa kuralı ile aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Sınırlama yapılmasına gerek görülmeyerek işin incelenmesine geçildi.

 

A – Anayasa’ya Aykırılık Sorunu1 – Anayasa’nın 2., 5. ve 35. Maddeleri Yönünden İnceleme Başvuru kararında, tasarruf kesintisi yapılan kişilerin hesaplarında biriken tasarrufları ile işveren/Devlet katkısı ve nemanın kimi koşullara bağlı tutularak kısmen veya tamamen ödenmemesinin mülkiyet hakkına, tasarruf kesintisi yapılması yönünden aynı konumda olmalarına karşın bunların belli süreler gözetilerek geri ödemelerinde farklılık yaratılmasının ise eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz konusu kuralların Anayasa’nın 2. 5., 10 ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa’nın mülkiyet hakkı başlığını taşıyan 35. maddesinde, “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” denilmektedir.

Mülkiyet hakkı kişiye yasal sınırlar içinde kalmak ve toplum yararına aykırı olmamak kaydıyla sahibi olduğu şeyi dilediği biçimde tasarruf olanağı verir. Anayasa’nın 13. maddesine göre, temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın, yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine aykırı olamaz.

Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, özgürlükler, istisnai olarak ve ancak temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler.

Önceki kararımızda da belirtildiği gibi çalışanların aylık ve ücretlerinden 3417 sayılı Kanun uyarınca kesilen ve tasarrufu teşvik hesabında toplanan tasarruf tutarları üzerinde mülkiyet hakları bulunmaktadır. Adı geçenlerin Devlet katkısı ve nema üzerindeki hakları ise alacak hakkıdır. Bu durumda, itiraz konusu düzenlemelerle anılan miktarların sistemden çıkan kişilere verilmesini engelleyerek haksızlığa uğratılması Anayasa’nın 2. ve 5. maddelerinin amacına aykırıdır.

Yasa’nın 3. maddesine göre, çalışanların aylık ve ücretlerinin belli bir yüzdesi üzerinden hesaplanarak ve ilgililerin tasarruf kesintisine eklenerek tasarrufu teşvik hesabına yatırılan Devlet/işveren katkısı ile katkının ve tasarruf kesintisinin birlikte değerlendirilmesiyle oluşan nemaların mülkiyet hakkı kapsamında olduğu tartışmasızdır. Bu durumda, sözkonusu tutarların belli sürelere bağlanarak kısmen veya tamamen ödenmesinin engellenmesi mülkiyet hakkının özünü zedelemekte ve onu kullanılmaz hale getirmektedir.Bu nedenle kurallar Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. Kuralların Anayasa’nın 2. ve 5. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

 

2 – Anayasa’nın 10. Maddesi Yönünden İncelemeBaşvuru kararında, sistemden ayrılma olanağına 6 yıl tasarruftan sonra sahip olan ilgililere kendi adlarına açılan hesapta toplanan Devlet/işveren katkılarının ve nemalarının ödenmeyerek sistemdeki diğer kişilerin hesaplarına nema olarak aktarılmasının diğer kişilerin sebepsiz zenginleşmelerine yol açtığı vurgulanarak itiraz konusu fıkraların eşitlik ilkesine de aykırı olduğu ileri sürülmektedir.Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir.

Buna göre yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmeyecek ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılmayacaktır. Bu ilkeyle, birbirlerinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.

Kimilerinin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen nedenlerle değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.

Çalışanların aylık ve ücretlerinden yapılacak tasarruf kesintisi Devlet/işveren katkısı ve bunlara ilişkin nemaların ödenmesinde ilgililerin tasarruf süreleri ve özel durumlarına göre gruplandırılarak farklı kurallara bağlı tutulmalarında eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamakta ise de, tasarruf kesintisi, Devlet/işveren katkısı ve nemalar üzerindeki sahip oldukları mülkiyet hakkı bakımından aynı konumda oldukları açıktır. Bu nedenle 3417 sayılı Yasa’ya tabi çalışanlar arasında ayrıma gidilerek bunlardan kimilerine ödeme yapılmaması veya kısmen yapılması Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. Kuralların iptali gerekir.

 

C – İptalin Diğer Kurallara Etkisi2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, yasanın belirli kurallarının iptali, diğer kimi kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.

3417 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan aynı maddenin dördüncü fıkrasının 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince iptaline karar verilmesi gerekir.

 

VI. İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNUAnayasanın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi’nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görürse yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmektedir.

3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (daha önce iptal edilmeyen hükümlerinin) ve dördüncü fıkrasının iptali nedeniyle belirli sürelerle tasarrufta bulunduktan sonra sistemden çıkmak isteyenlere yapılacak ödemelerle ilgili herhangi bir düzenleme kalmayacaktır. Doğacak bu hukuksal boşluk, kamu düzeni ve kamu yararını bozucu nitelikte olduğundan gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

 

VII – SONUÇ9.3.1988 günlü, 3417 sayılı “Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun” un 6. maddesinin;

A – İkinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

B – Üçüncü fıkrasının, 18.11.1998 günlü, E. 1997/59, K. 1998/71 sayılı kararla iptal edilen bölümü dışında kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

C – İkinci ve üçüncü fıkralarının iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan dördüncü fıkrasının 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE,

D – İptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa’nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMî GAZETE’ DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,

10.12.2001 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Exit mobile version