Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Danıştay 3. Daire Kararı E. 2000/2317

Danıştay 3. Daire Kararı E. 2000/2317

T.C

D A N I Ş T A Y

Üçüncü Daire

Esas No  : 2000/2317

Karar No : 2003/3286

 

Özeti : Bankadan aldığı ihracatlı döviz kredisinin bir kısmını faiz almaksızın  şirket ortağına kullandıran  davacı kurumun  örtülü kazancı dağıttığının kabulü gerektiği hk.

 

Temyiz Eden           :…Vergi Dairesi Müdürlüğü

Karşı Taraf             :…Mermer San.ve Tic. A.Ş.

Vekili                     : Av…

 

İstemin Özeti   : 1998 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu bankadan aldığı ihracatlı döviz kredisinin şirket ortağına kullandırılan kısmının örtülü kazanç dağıtımı olduğu  belirtilip  bankanın uyguladığı faiz oranlarının  ortalaması esas alınarak  bulunan matrah farkı üzerinden  davacı adına re’sen salınan ağır kusur cezalı kurumlar  vergisi ve fon payı  ile Vergi Usul Kanununun 353. maddesinin 6.bendine göre kesilen özel usulsüzlük cezasını ;kullandığı kredinin 241.918 – Dolarlık kısmını yasal kayıtlarına  intikal ettirerek  bu tutara isabet eden  faiz ödemelerini gider kaydettiği ,şirket ortağınca kullanılan  258.082- Dolarlık kısmın  şirketle hiçbir şekilde ilişkilendirilmediği anlaşılan olayda  Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesinin 3.bendine  göre örtülü kazancın varlığından  söz edilemeyeceği, özel usulsüzlük cezası kesilmesini gerektiren fiilin somut olarak saptanmadığı gerekçesiyle kaldırılan Antalya Vergi Mahkemesinin 30.12.1999 gün ve E:1999/608,K:1999/753 sayılı kararının; kullandığı kredinin  büyük bir kısmının şirket ortağına aktarmak suretiyle  örtülü kazanç dağıttığı vergi inceleme raporuyla  belirlenen davacı adına  yapılan cezalı  tarhiyatta  yasaya aykırılık bulunmadığı  ileri sürülerek  bozulması istemidir.

 

Savunmanın Özeti                :Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi                      : Birgül ÖĞÜLMÜŞ

Düşüncesi                            : Ticari amaçlı olarak bankadan kullandığı ihracatlı döviz kredisinin bir kısmını faiz almaksızın  şirket ortağına devrederek  örtülü kazanç dağıttığı  anlaşılan davacı adına  yapılan cezalı tarhiyatta  yasaya aykırılık bulunmadığı, bu nedenle temyize konu Vergi Mahkemesi  kararının bozulmasının  uygun olacağı düşünülmektedir.

 

Savcı                              : Nurten KARAÇAY

Düşüncesi                       : Temyiz başvurusu, davacı şirketin uyuşmazlık dönemine ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen inceleme raporuna dayanılarak  adına re’sen sanılan vergi, fon payı ile bunlara bağlı olarak  kesilen ağır kusur cezaları ve özel usulsüzlük cezasına  karşı açılan davayı  kabul eden vergi mahkemesi  kararının bozulmasına istemine ilişkindir.

 

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesinin 3. fıkrasında; şirketin kendi ortaklarıyla münasebetlerinde emsaline göre  göze çarpacak derecede yüksek veya  düşük faizle ödünç para alır veya verirse, kazancın örtülü olarak  dağıtılmış sayılacağı  öngörülmüş olup, bu fıkra hükmü uyarınca şirket bünyesi içinde oluşan  veya oluşması gereken kazancın  normal yollar dışında şirketin ortaklarına aktarılması, dolayısıyla hangi nedene bağlı olursa olsun  ortaklarına menfaat sağlanmış bulunması  örtülü kazanç dağıtımı konusundaki  iradenin varsayılması için  yeterli olduğu kabul edilmiştir.

Alomaliye.com Personel Bordro Programı Pro+İK
Avans | İcra | İzin | Rapor Takibi | Teşvikler | Puantaj | SGK e-İşlem | e-Beyan

Olayda davacı şirketin ……………Bankası…………………Şubesinden aldığı ihracat kredisinin 258.082- Dolarlık kısmını  ortağı ve kanuni temsilcisine  faiz alınmaksızın devrettiği sabittir.

 

Bu durumda şirketçe işletilmeyip  yalnızca bankalara vadeli olarak yatırılması halinde dahi büyük miktarda faiz ve kur farkı geliri sağlayacağı kesin olan bu paranın bedelsiz olarak  şirket ortağı ve kanuni temsilcisine kullandırılmasının davacı şirketin örtülü kazanç dağıtımında bulunduğunu gösterdiğinden, ortakça bankadan çekilen 258.082- Dolar kredinin şirket kayıtlarına intikal etmediği  ve buna ilişkin faizinde kanuni defterlerine gider olarak yazılmadığından borç paranın şirket tarafından değil bankaca verildiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle cezalı tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen Vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle  temyiz isteminin kabulü ile temyize konu vergi  mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

 

1998 yılında örtülü kazanç dağıttığı görüşüyle  davacı adına yapılan cezalı tarhiyat ile kesilen özel usulsüzlük cezasını kaldıran vergi mahkemesi  kararı temyiz edilmiştir.

 

Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu;gelirin ve kurum kazancının vergilendirilmesinde işletme ile işletme sahibini  ve kurum ile paydaşlarını, işletme ve kurumdan ayrı tutmuş; sistemi bu ayrılığı temel olarak kurmuştur.

 

İşletme ve kurum ile işletme sahipleri yada paydaşlarının ilişkisinden doğan işlemler hakkındaki hukuksal durum, Gelir Vergisi Kanununun 41. maddesiyle, Kurumlar Vergisi Kanununun 15, 16 ve 17. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu kurallarla, işletmenin geliri veya kurum kazancının bir kısmının vergilendirme dışında bırakılması önlenmek istenmiştir. Vergi Usul Kanundaki tüm kurallarda bu esaslara ilişkin düzenlemeler içermektedir.

 

Teşebbüs sahibi, eşi ve çocuklarının işletmeden çektiği değerlerin ;teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermayeye yürütülecek faizlerin ;işletmenin gideri kabul edilmemesinin nedeni budur. Aynı şekilde  Kurumlar Vergisi Kanunumuz da öz sermaye üzerinden hesaplanan faizler;örtülü sermaye yürütülen faizler gibi sermaye şirketlerince dağıtılan  örtülü kazançlarda  kurumun gayri safi kazancından indirilemeyen ödemeler  olarak kabul edilmiştir.

 

Sistemin bu şekilde kuruluşu nedeniyle tanımları Kurumlar Vergisi Kanununun 16. ve 17. Maddelerinde yer alan örtülü sermaye  ve örtülü kazanç dağıtımı kurum kazancının dolaylı yollarla ve yasaya aykırı olarak aşındırılmasına yol açan  durumlardan kabul etmiştir. Kurumlar Vergisi Kanunundaki bu düzenlemelerden dolayı  kurum ile paydaşları arasındaki ilişkinin, kurumun üçüncü kişilerle  olan ilişkilerinden farklı bir içerik kazanması önlenmiştir.

 

Kurumlar Vergisi Kanununun 15, 16 ve 17. maddelerindeki kurallar karşısında ticari yaşamın olağan işleyişi içinde kurumların, paydaşları yada sıkı ekonomik ilişki içinde bulunduğu gerçek ve tüzel kişilere belli ölçüleri aşmamak üzere borçlu kalabilecekleri gibi onlardan alacaklı da kalabileceklerinin ilke olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak kuruma ait kaynakların kurum kayıtları dışında tutularak paydaşlara veya belirtilen kişilere karşılıksız kullandırılması, Vergi Usul Kanununun 3. maddesi gereği iktisadi, ticari ve teknik gereklere uygun  düşmeyen ve olağan görülmeyecek alışılmamış durumlardan olduğu  gibi Vergi Usul Kanununun kayıt ve belge düzenine  ilişkin kurallarına da aykırıdır.

 

İşlemleri incelenen davacı kurumun Nisan 1998 ayında bir bankadan sağladığı 500.000- ABD Doları döviz kredisinin sadece yarısına yakını işletme kayıtlarıyla ilgilendirdiği, yarısını aşan kısmını, paydaşına aktararak kayıtları dışında bıraktığında tartışma bulunmamaktadır. Bu durum dönem kayıtlarının Vergi Usul Kanununa uygun düzenlenmediğini göstermektedir.

 

Yukarıda açıklandığı gibi kurumun tüzel kişiliğinden ayrı bir varlık olması nedeniyle üçüncü kişi durumundaki paydaşına, izleyen yolu da yansıyacak şekilde yüksek miktarda nakit kaynağını karşılıksız kullandırması, ticari gereklere aykırı düşen davacı, bu işlemin nedenini; paydaşın kefil olduğu bir başka kişinin borcunu ödeyememesi nedeniyle  paydaşın cebren takibinin önlemek olarak dava dilekçesinde açıklamıştır. Bu açıklamada  yukarıdaki yargıyı doğrulamaktadır.

 

Kuruluş amacı mermer işletmeciliği olan  ve yüksek miktardaki işletmeye  ait nakit kaynağını  karşılıksız olarak ve izleyen yıla da devam edecek şekilde paydaşın kullanımına bırakan  ve bu işlemi kurum kayıtları dışında tutan davacı kurumun bu borç verme işleminden doğacak kazançtan yoksun bırakıldığı açıktır. Kredinin paydaşa aktarılan kısmına isabet eden faizlerin kurum tarafından gider yazılmamasının, bu durumu değiştirici bir yönü bulunmamaktadır.

 

Kurum bu işlemler yolu ile  paydaşına, yoksun kaldığı düzeyde kazancını aktardığı gibi söz konusu kaynağın tümünü  işletmenin gereksimin de kullanmaktan da yoksun kaldığı açık olduğundan, Kurumlar Vergisi Kanununun 17. maddesinde ön görülen  koşulların gerçekleşmediği  görüşüyle verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Antalya Vergi Mahkemesinin 30.12.1999 gün ve E:1999/608, K:1999/753 sayılı kararının matrahın miktarı hakkında karar verilmek üzere bozulmasına, 492 sayılı harçlar kanununun 13.maddesinin (j) bendi parantez hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil  olmak üzere  yargılama giderlerinin  yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine 28.5.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

KARŞI OY

Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin bir kısmını ortağına aktardığı ve bu krediye isabet eden faiz komisyon  giderinin ortak tarafından karşılandığı  dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

 

Şirketin aldığı kredinin bir kısmını ortağına kullandırılması  ve bu kredinin faiz ve komisyon giderinin ortak tarafından karşılanmasına karşın, ortağın aracı olan şirketine ayrıca vadeli mevduat faizi oranında  faiz ödemesi, kullanılan kredi nedeniyle iki defa faiz ödenmesi anlamı taşır. Böyle bir ödeme ticari hayatın akışına aykırı  olduğu kadar ekonomik gerçeklerle de bağdaşmaz.

 

Davacı şirketin kendi adına alıp ortağına kullandırdığı  kredi nedeniyle hiçbir gideri olmamış ve mali külfete katlanmamıştır. Bu krediyi ortağa kullandırmaktan dolayı şirket faiz değil komisyon alabilir. Alınacak komisyonunda  emsali kurumlara göre miktarının belirlenmesi gerekir. Olayda böyle bir belirleme yapılmamıştır. Şirketlerin aldıkları banka kredilerini, faiz ve giderlerine katlanılması karşılığında  ortaklarına kullanılması ticari teamüllerin gereği olup asıl olan kredinin faiz komisyon gibi giderlerinin krediyi kullanan tarafından  karşılanmasıdır.

 

Olayda da şirketin aldığı kredinin bir kısmının ortak tarafından kullanıldığı  ve sözü edilen kredinin faiz, komisyon giderlerinin, ortak tarafından karşılandığı açıktır. Dolayısıyla her türlü gideri ortak tarafından karşılanan kredi nedeniyle ayrıca faiz alınmadığından söz edilmesi  ve bu işlemden dolayı örtülü kazanç dağıldığı varsayılarak tarhiyat yapılması hukuka aykırı olduğundan tarhiyatı kaldıran mahkeme  kararına karşı yapılan temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

Exit mobile version