Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

4965 Sayılı Kanun Veto

4965 Sayılı Kanun Veto

Tarih : 15.08.2003
Konu  : 4965 sayılı kanun

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER tarafından yayımlanması kısmen uygun bulunmayan, 4965 sayılı “Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 1. ve 13. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa’nın değişik 89. ve 104. maddeleri uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na geri gönderilmiştir.

Söz konusu Yasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilme gerekçeleri ilişikte sunulmaktadır:

T.C.

CUMHURBAŞKANLIĞI

SAYI : B.01.0.KKB.01-18/A-10-2003-1029 15 / 08 /2003

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İLGİ: 01.08.2003 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-2462/9394 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca 31.07.2003 gününde kabul edilen 4965 sayılı “Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” incelenmiştir:

1- İncelenen 4965 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilen 6831 sayılı Orman Yasası’nın 1. maddesinin, orman sayılmayacak yerleri düzenleyen ikinci fıkrasının (H) bendinde,

“Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;”

denilerek, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler de orman alanı dışına çıkarılmaktadır.

6831 sayılı Orman Yasası’nın 1. maddesinin ikinci fıkrasının (G) bendinde, orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her tür ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerin orman sayılmayacağı belirtilmiştir.

Yasa’nın, orman sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin yararlanma yöntemini düzenleyen 116. maddesinin birinci fıkrasının (H) bendinde de, (G) bendinde yazılı yerlerden, sahiplerinin yapacak ve yakacak gereksinmelerinin, yörenin orman yönetimine haber vermek ve bir tutanakla belgelenmek koşuluyla karşılanabileceği; bu yerlerden pazar satışları için yapılacak kesimlerin ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olduğu kuralı getirilmiştir.

Bu kurallar uyarınca, orman alanları dışında, yüzölçümü üç hektardan az olan sahipli arazilerdeki kızılağaçlıklardan ve aşılı kestaneliklerden sahiplerinin yukarıda açıklanan yöntem ve koşullarla yararlanması olanaklıdır.

İncelenen Yasa ile, Orman Yasası’nın 1. maddesinin ikinci fıkrasının (H) bendinde yapılan değişiklikle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler (G) bendi kapsamından çıkarıldığı, yüzölçümü sınırlamasına bağlı olmaksızın,

– Orman sınırları içinde ya da bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgesi ile özel mülkiyette bulunan,

– Yörenin özelliğine göre yetişmiş ya da yetiştirilecek olan,

kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin orman sayılmayacak yerler arasına alındığı görülmektedir.

2- İncelenen 4965 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile, 6831 sayılı Orman Yasası’nın 116. maddesinin birinci fıkrasının,

– (A) bendinin birinci alt bendi değiştirilerek,

“(Ç) ve (E) bentlerinde yazılı yerlerden, (D) bendindeki şehir mezarlıklarından, (H) bendindeki her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerlerden (kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri hariç), sahipleri her türlü zati ihtiyaçları ve pazar satışları için hiçbir kayıt ve şarta tabi olmadan kesim ve taşıma yapabilir.”,

– (B) bendine eklenen ikinci alt bendinde de,

“Kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin sahiplerinin her türlü yapacak ve yakacak ihtiyaçları ile pazar satışları için yapacakları kesimler; keşif, damga ve nakliye işlemlerine tabi olmayıp köy muhtarlığınca düzenlenecek belge ile yapılır.”,

kuralları getirilmiştir.

6831 sayılı Yasa’nın 116. maddesinin birinci fıkrasında, orman sayılmayan yerlerdeki ağaç ve ağaççıklardan sahiplerinin yararlanma koşulları düzenlenmiştir.

İncelenen Yasa’nın 13. maddesi ile, 6831 sayılı Yasa’nın 116. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin birinci alt bendindeki parantez içi kuralı, kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikleri de kapsayacak biçimde genişletilmiştir.

Yapılan düzenlemeye göre, kızılağaçlıklar, aşılı kestanelikler, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dışında, (A) bendinde belirtilen yerlerden, sahipleri, her türlü kişisel gereksinimleri ve pazar satışları için, hiçbir kayıt ve koşula bağlı olmadan kesim ve taşıma yapabileceklerdir.

Fıstık çamlıkları ve palamut meşeliklerinden yararlanma koşulları aynı maddenin (B) bendinin birinci alt bendinde; kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden yararlanma koşulları ise, aynı bende incelenen Yasa ile eklenen ikinci alt bentte düzenlenmiştir.

İncelenen Yasa ile getirilen alt bente göre, kızılağaçlıklar ile aşılı kestaneliklerin sahipleri, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan, yalnızca köy muhtarlığınca düzenlenecek belgeye dayanarak kesim yapabileceklerdir.

(B) bendindeki ikili düzenleme ile, fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri ile kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler arasında fark yaratılmıştır.

Fıstık çamlıkları ile palamut meşeliklerinin sahipleri, yapacak ve yakacak gereksinimleri için, yörenin orman yönetimine haber verip bir tutanakla belgeleyerek kesim yapabileceklerdir. Bu yerlerden sahiplerinin pazar satışları için yapacakları kesimler ise, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olacaktır.

Oysa, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin sahipleri, yapacak ve yakacak gereksinimleri ile pazar satışları için kesimleri, orman yönetimine haber vermeden, keşif, damga ve nakliye işlemlerine bağlı olmadan yapabileceklerdir. Bu kesimlerin tek dayanağı, köy muhtarlığınca düzenlenen bir belge olacaktır.

Orman yönetiminin denetiminde ve bu yönetimden alınacak izin sonucu yapılabilecek kesim ile köy muhtarlığından alınacak bir belgeye dayanılarak yapılacak kesim arasındaki fark, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerde yapılacak kesimin kolaylığını ortaya koymaktır.

Sonuç olarak, incelenen Yasa ile Orman Yasası’nın 1 ve 116. maddelerinde yapılan değişikliklerle, kızılağaçlıklar ve aşılı kestanelikler bir yandan orman sayılan yerler kapsamından çıkarılmakta, öte yandan da, bu yerlerden yararlanma özel rejime bağlanarak kolaylaştırılmaktadır.

3- Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre ülkemizde 100 bin hektar kestane ve kızılağaç ormanı bulunmaktadır. Kızılağaç, biyolojisi gereği, diğer orman ağaçlarıyla birlikte veya dağınık kümeler halinde varlığını sürdürebildiğinden sözü edilen bu 100 bin hektar orman alanı da buna koşut olarak dağınıklık göstermektedir.

Kestane, Doğu Karadeniz yöresinin asli ağaç türü olup, odunundan kereste, çiçeğinden de kestane balının hammaddesi olarak yararlanılmaktadır.

Doğu Karadeniz, birinci derece toprak kaymasına açık yörelerdendir. Çok dik granit ana kaya üzerindeki sığ topraklar ve yoğun yağış, böyle bir ortamı yaratmaktadır. Sel ve toprak kaymasına karşı, etkili su ve toprak dengesinin oluşmasında ve korunmasında önemli rol oynadığı bilinen kızılağaç ve kestane ağaçlarının bu yöremiz için önemi büyüktür. Yöredeki bu ağaç örtüsünün ortadan kaldırılması, sel ve toprak kayması gibi doğal felaketlerin artması anlamına gelmektedir.

Özellikle son yıllardaki sel ve toprak kaymalarının verdiği büyük zararların nedeni, yüksek açılı bir eğilime sahip arazinin, ağaçlardan arındırılıp tarımsal amaçlarla kullanılmasıdır. Bu oluşumlar yörede su ve toprak dengesinin bozulduğunu göstermektedir.

Öte yandan, Doğu Karadeniz yöresinde mülkiyet sorunu henüz çözüme kavuşturulmamıştır. Bu yörede, kadastrosu yapılan orman arazisi yüzde on dolayındadır. Bu nedenle, yöredeki orman sayılan arazilerin ve buna koşut olarak kızılağaç ve kestane topluluklarının kimin mülkiyetinde olduğu belirsizdir.

İncelenen Yasa, bu durumuyla kestane ve kızılağaç ormanlarını korumasız bırakmakta,özellikle Doğu Karadeniz ormanlarının yok edilmesine neden olabilecek bir nitelik taşımaktadır.

Bilindiği gibi, orman köylüsü, toplumumuzun en yoksul kesimini oluşturmaktadır. Sanayi kuruluşlarının ucuz hammadde isteminin, yöre halkının yoksulluğuyla birleşmesi, ormanların yok edilme olasılığını artırmaktadır. Bu durum, yanlış arazi kullanımıyla bozulan su ve toprak dengesini daha da bozacak ve toprak kaymaları ile kayıpları yaygınlaşıp yoğunlaşacak, kısa aralıklarla bölgede büyük acılara ve mal kaybına neden olan seller hiçbir biçimde önlenemeyen boyutlara ulaşabilecektir.

Anayasa’nın 44. maddesinde, Devlet’e, toprağın erozyonla kaybedilmesini önlemek amacıyla gerekli önlemleri alma görevi verilmiştir. Toprak kayıplarının artmasına neden olacak söz konusu düzenleme Anayasa’nın bu kuralına uygun düşmemektedir.

Ayrıca, 6831 sayılı Orman Yasası’nın 57. maddesi, özel ağaçlandırmaya izin vermektedir. Yasa koyucu, Doğu Karadeniz yöresindeki odunu girdi olarak kullanan sanayinin hammadde gereksinimi için bir önlem almak çabasında ise, bu yörede 57. maddeye dayanarak, kızılağaç ve kestane ormanı kurulması özendirilebilir. Tersi durumda, mevcut kızılağaç ve kestane ağacı örtüsünün ölçüsüz bir kullanıma açılmasının olumsuz sonuçlarına tüm toplum katlanmak zorunda kalacaktır.

Bu nedenle, incelenen Yasa’nın 1 ve 13. maddeleri, özellikle ülke ekonomisi, ekolojik denge ve turizm yönünden yaratacağı olumsuz sonuçlar nedeniyle kamu yararı ile bağdaşmamaktadır.

4- İncelenen Yasa’nın 1 ve 13. maddelerine ilişkin gerekçelerde;

– Kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerin (H) bendi kapsamına alınarak bu yerlerin orman sayılmayacağının düzenlendiği,

– Kızılağaç’ın, Devlet ormanlarında doğal ortamda yetiştiği gibi özellikle Karadeniz Bölgesi’nde özel mülkiyette bulunan arazilerde de yetişmekte olduğu,

– 6831 sayılı Yasa’nın 1. maddesinin (G) bendine göre , üç hektardan büyük alanlardaki orman ağaçları ile kaplı yerlerin orman tanımına girdiği ve bu durumun özel mülkiyet sahiplerinin arazi üzerindeki kullanım hakkını kısıtladığı,

– Öngörülen değişiklikle, üç hektardan büyük alanlarda da kızılağaç yetiştiriciliğinin özendirilmesi yanında, bu arazi sahiplerinin yararlanmalarındaki kısıtlamanın kaldırılması ve orman yönetimi ile mülk sahipleri arasındaki uyuşmazlıkların giderilmesinin amaçlandığı,

belirtilmektedir.

Anayasa’nın 35. maddesinde, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu; bu hakkın, ancak kamu yararı amacıyla ve yasayla sınırlanabileceği ve mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacağı belirtilmiştir.

Bu kuralda açıkça ortaya konulduğu gibi, mülkiyet hakkı kutsal olmakla birlikte, bu hak, toplum yararına aykırı biçimde kullanılamayacak ve kamu yararı amacıyla yasayla sınırlandırılabilecektir.

Öte yandan,Anayasa’nın, “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlıklı 169. maddesinin;

– Birinci fıkrasında, ormanların korunması ve alanlarının genişletilmesi için gerekli yasaları çıkarıp, önlemleri almak, yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirmek görevi Devlet’e verilmiş; ormanların Devlet’in gözetiminde olduğu belirtilmiş,

– Dördüncü fıkrasında da, orman olarak korunmasında bilim ve fen yönünden yarar görülmeyen, tersine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu saptanan yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen yönünden orman niteliğini tam olarak yitiren tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında ya da hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu saptanan araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı kurala bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi’nin, 6831 sayılı Orman Yasası’nın 116. maddesine ilişkin 13.04.1999 günlü, E.1997/75, K.1999/10 sayılı kararında;

“Zati yapacak ve yakacak ihtiyacı için veya bu amaçlar dışında herhangi bir nedenle, orman idaresine haber verip tutanak düzenlettirmeden, başka bir deyişle izin almadan kesim yapılmasını suç sayan itiraz konusu kuralın, mülkiyet hakkını sınırladığı kuşkusuzdur.

İtiraz konusu kuralla, fıstık çamlarının kesiminin Orman İdaresinin iznine bağlı tutulması, bu ağaçların ürünü olan çam fıstığının gıda sanayiinde kullanılması, ülkemizde zaten az miktarda bulunan fıstık çamlarının, sahipleri tarafından da olsa gelişigüzel kesilip yokedilmesinin ülke ekonomisi açısından uygun görülmemesi gibi kamu yararına yönelik gerekçelerle açıklanabilir. Öte yandan, bu ağaçların, çevre güzelliğine, iklime ve turizme olumlu katkısı da gözardı edilemez. Bu nedenlerle, itiraz konusu kuralla, fıstık çamları kesiminin denetim altına alınmasında kamu yararı bulunduğu açıktır. Ancak, maddede öngörülen bu sınırlamanın, kamu yararı amacıyla da olsa hakkın özüne dokunmaması, Anayasa’nın 13. maddesinde sözü edilen demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması zorunludur. Hakkın özüne dokunan düzenlemeler, gerçek anlamda mülkiyet hakkını ortadan kaldırır ve bu bağlamda temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel ve özel sınırlamaların ölçüsünü oluşturan demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmaz.

İtiraz konusu kuralla, orman sayılmayan sahipli yerlerdeki fıstık çamları üzerindeki mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın konusu, bu ağaçları kesmeden önce, yerel orman idaresine haber vermek ve bir tutanakla belgelendirmektir. Kamu yararı amacıyla getirilen bu sınırlama hakkın kullanılmasını ortadan kaldıran veya önemli ölçüde zorlaştıran bir nitelik taşımadığından demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırılık oluşturmamaktadır.

Ayrıca bu düzenleme, Anayasa’nın 169. maddesinde yer alan ÔDevlet, ormanlarının korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır’ kuralıyla da uyumludur.”,

denilerek, 6831 sayılı Yasa’nın 116. maddesinde yer verilen, orman sayılan yerlerdeki ağaçların kesilmesine ilişkin kısıtlayıcı kuralın, kamu yararı amacı taşıdığı, bu nedenle mülkiyet hakkını ihlal edici nitelikte sayılamayacağı kabul edilmiş; ayrıca, bu kısıtlayıcı kural, Anayasa’nın, ormanların korunması ve alanının geliştirilmesine ilişkin 169. maddesine de uygun bulunmuştur.

Kızılağaçlık ve aşılı kestanelik alanların, incelenen Yasa’nın 1. ve 13. maddeleriyle yapılan değişikliklerle orman sayılan yerler dışına çıkarılarak üzerinde bulundukları arazilerin sahiplerinin kullanımına açılması, orman alanlarının daraltılması sonucunu doğuracağından Anayasa’nın 169. maddesine aykırı düşmektedir.

5- Ayrıca, Anayasa’nın 169. maddesinin birinci fıkrasında, ormanların, Devlet’in gözetiminde olduğu belirtilirken Devlet organlarınca denetlenmesi de öngörülmüştür. Anayasa’da Devlet’e verilen bu gözetim ve denetim görevi, Devlet tüzel kişiliği kapsamında bulunan Orman Örgütü’nce yerine getirilmektedir.

Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı gibi, incelenen Yasa’yla Orman Yasası’nın 116. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine eklenen alt bentte, kızılağaçlıklar ve aşılı kestaneliklerden yapacak, yakacak ve pazar satışı amacıyla yapılacak kesimler için köy muhtarlığınca düzenlenecek bir belgenin yeterli olacağı belirtilmiştir.

Böylece, Devlet’e ilişkin olan denetim ve gözetim yetki ve görevi köy tüzelkişiliğine devredilmiştir. Yapılan düzenleme bu nedenle de Anayasa’nın 169. maddesiyle bağdaşmamaktadır.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 4965 sayılı “Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 1 ve 13. maddelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa’nın değişik 89. ve 104. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet SEZER

CUMHURBAŞKANI

Exit mobile version