Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Serbest Bölgelerde Elde Edilen Faiz, Repo, Kur Farkı ve Benzeri Türev Gelirlerde İstisna Uygulamasına İlişkin Danıştay Kararının Değerlendirilmesi

Serbest Bölgelerde Elde Edilen Faiz Repo Kur Farkı

İbrahim KOCABEY
Eski Baş Hesap Uzmanı, YMM
ibrahim.kocabey@moorestephens.com.tr

Bu yazımızda; Serbest Bölgede faaliyet gösteren ve serbest bölge kazancı istisnasından yararlanan mükelleflerin bu faaliyetleri ile ilgili olarak elde ettikleri faiz, repo, kur farkı gibi türev gelirlerin, serbest bölge kazancı istisnası kapsamında değerlendirilemeyeceğine dair 85 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğ hükmü için Danıştay 4. Dairesi’nce verilen yürütmenin durdurulması kararı ile ilgili açıklamalara yer verilmiştir.

Bilindiği gibi; 5084 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile serbest bölge faaliyetlerinden elde edilen kazançlara uygulanan istisna ile ilgili düzenlemeler yapılmış ve buna ilişkin uygulama usul ve esasları 85 Seri Nolu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinde yapılmıştır.

Maliye Bakanlığı bu Tebliğin “2.1.1. İstisna Kazançların Kapsamı” bölümünde;

“sözü edilen istisnanın (serbest bölge kazanç istisnasının) serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğu, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirler teşmil edilmesinin mümkün olamayacağı”

 yönünde açıklama yapmıştır.

Yani; serbest bölgelerde faaliyet gösteren ve serbest bölge kazancı istisnasından yararlanan mükelleflerin serbest bölgelerde elde etseler dahi faiz, repo, kur farkı gibi gelirlerinin serbest bölge dışı gelir olmaları nedeniyle serbest bölge kazancı istisnasına konu edilemeyeceğini ve vergiye tabi kazanç olarak beyan edilmesi gerektiği şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. 5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanunu’na eklenen geç. 3 üncü maddede yapılan ve serbest bölge kazançlarını “imal edilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlarla sınırlayan” düzenleme açısından bakıldığında, 85  olmak üzere bu tebliğ hükmünün yürütülmesinin durdurulması için açılan davayı ilk derece mahkemesi olarak inceleyen Danıştay 4. Dairesi verdiği 13.07.2006 tarih ve E.2005/1890 sayılı kararı ile yürütmenin durdurulmasına hükmetmiştir.

Kararın anlamı:

Danıştay 4. Dairesi’nin verdiği bu kararın;

–  5084 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden önce serbest bölgede kurulmuş ve tüm serbest bölge kazancı istisna bir işletme için mi yoksa,

–  bu düzenlemeden sonra kurulmuş ve serbest bölgede yalnızca imal ettiği ürünlerin satışından elde ettiği kazançlar vergi dışı tutulan bir işletme için mi,

verildiği açık değildir, zira elimizde dava dilekçesi bulunmamaktadır.

Bu bakımdan 85 seri numaralı tebliğin söz konusu hükmünün 5084 den önce kurulmuş bir işletme için iptali anlamlıdır ve hem serbest bölge kazançlarını istisna kapsamında değerlendiren düzenlemenin ruhuna uygundur hem de kazanılmış hakların geriye götürülmemesi açısından doğrudur.

Ancak Serbest Bölgeler Kanunu’nda 5084 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 5084 den sonra serbest bölgede kurulmuş işletmelerin yalnızca “imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançla sınırlı” olmak üzere istisnadan yaralanabilecekleri hükmünü amirdir. Bu nedenle 85 seri numaralı tebliğin yürütmesi durdurulmuş olsa da 5084 den sonra kurulanlar için türev gelirlerin zaten yasa gereği istisna kapsamına giremeyeceği, tebliğin bu bölümünün iptalinden de etkilenmeyeceği iddia edilebilir.

Ancak Danıştay 4. Dairesi’nin bu kararının 5084 den önce ya da sonra faaliyete geçen tüm işletmeleri kapsadığını varsayarsak şunlar söylenebilir:

Danıştay 4. Dairesi’nin verdiği bu karar; bundan sonrası için; istisnadan yararlanan serbest bölge faaliyetleri ile ilgili olarak elde edilecek faiz, repo, kur farkı gibi türev gelirlerin de istisnaya konu edilebileceği anlamına gelmektedir.

Danıştay tarafından verilmiş nihai bir karar olmadığından bu kararın Maliye Bakanlığı’nca temyiz edileceği açık olup benzer olaylara kendiliğinden uygulanabilmesi mümkün değildir. Benzer uygulamadan yararlanılabilmesi ancak ilgili mükellefler tarafından ihtirazi kayıtla beyanname verilip dava açılması ile mümkün olabilecektir.

Bu nedenle 2006 yılı birinci ve ikinci geçici vergilendirme dönemleri içinde söz konusu tebliğe uymakla beraber, serbest bölgelerde elde ettikleri faiz, repo, kur farkı gibi gelirlerini ihtirazi kayıtla beyan etmek isteyen mükellefler, üçüncü geçici vergilendirme dönemi beyanlarını, adı geçen kararı örnek göstererek ihtirazi kayıtla verebilirler.

BENZER KAZANÇ TÜRLERİ AÇISINDAN FIRSAT VE TEHTİDLER

TUGS’A (İkinci Sicile) kayıtlı gemi işletmeciliğinde elde edilen türev gelirler

Serbest bölgelerde elde edilen faiz, repo, kur farkı gibi türev gelirlerin vergilendirilmesine benzer bir uygulama, ikinci sicil olarak da adlandırılan Türk Uluslararası Gemi Sicili’ne (TUGS’a) kayıtlı gemi işletmeciliğinde de yapılmaktadır. Tebliğ düzenlemesi ile değil ancak verdiği çeşitli muktezalarda Bakanlık bu tür gemi işletmeciliğinde elde edilen faiz, repo, kur farkı gibi türev gelirlerin vergiye tabi olduğu yönünde görüş beyan etmiştir.

Bakanlığın ikinci sicile (TUGS’a) kayıtlı gemi işletmeciliğinde de faiz, repo, kur farkı gibi türev gelirlerin vergiye tabi olması gerektiği yönündeki görüşünün, bu Danıştay kararı ile haksız ve yersiz bir vergi tarhiyatına neden olduğu görülmektedir. Bakanlığın ikinci sicille ilgili görüşüne uymakla beraber bu görüşün de ihtirazi kayda konu edilmesi ve aynı sonucun alınması mümkündür.

Teknoloji Geliştirme Bölge Kazançlarında elde edilen türev gelirler

Mukteza şeklinde de olsa henüz verilmiş bir Bakanlık görüşü olup-olmadığı konusunda elimizde bir bilgi olmamakla beraber mahiyet itibariyle birbirlerine benzedikleri dikkate alınarak, Bakanlığın teknoloji geliştirme bölgelerinde, yönetici şirketler ile bölgede faaliyet gösterenlerin, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve AR-GE faaliyetlerinden elde ettikleri türev gelirler konusunda da serbest bölgelerde elde edilenlere benzer bir görüş dermeyan edeceği düşünülebilir.

Bizce teknoloji geliştirme bölgelerinde elde edilen türev gelirlerin de tıpkı serbest bölgelerde elde edilenler gibi değerlendirilmesi ve bunların da ihtirazi kayda konu edilmesi ile vergi dışına çıkarılabilmesi mümkündür.

Hak kaybı ya da risklere maruz kalınmaması açısından mükelleflerin, Müşavirleri ile temasa geçmeden uygulama yapmamaları hususunda titizlik göstermeleri gerektiğini hatırlatırız.

Exit mobile version