Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Vergide Kısa Kısa 4

Levent GENÇYÜREK

Yeminli Mali Müşavir

9 Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Görevlisi

 

 

Belge Almayanlara Ceza Uygulaması Başlıyor

Gelir İdaresi Başkanlığı, ücretlilere vergi iadesinin kaldırılmasının belge alma alışkanlığında yarattığı ve rakamlara da yansıyan olumsuz tabloyu telafi etmek için fatura, fiş vb. alamayan tüketicilere ceza uygulaması için harekete geçti.

Bilindiği üzere, nihai tüketicilerin fatura, serbest meslek makbuzu, perakende satış fişi, ödeme kaydedici cihaz fişi ve giriş ve yolcu taşıma biletlerini almadıklarının tespit edilmesi halinde bunlara özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için belge alınmadığına ilişkin tespitin vergi incelemesine yetkili olanlar (maliye müfettişi, hesap uzmanı, vergi denetmeni) tarafından yapılması şartı bulunmaktaydı. İnceleme elamanlarının yaptığı görev ve yüklendikleri sorumluluğun farklı olması uygulamada fiilen ceza kesilmesini neredeyse imkansız kılıyordu.

Bilindiği üzere, 5615 sayılı Kanunun 20 nci maddesiyle Vergi Usul Kanununun 353 üncü maddesinin (3) numaralı bendinin ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere; “Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, söz konusu tespiti vergi incelemesine yetkili olmayanlara da yaptırmaya yetkilidir.” cümlesi eklenmişti.

Anılan hükme dayanılarak, Gelir İdaresi Başkanlığı Resmi Gazetede 17.04.2007 tarihinde yayımlanan 371 Seri Numaralı VUK Genel Tebliği ile yoklama yapmaya yetkili memurların tamamını, mükellef olmayanların satın aldıkları mallar veya hizmetler için belge alınmadığına ilişkin tespitleri yapma hususunda yetkili kılmıştır. Buna göre 17 Nisan 2007 tarihinden itibaren yoklama yapmaya yetkili memurlar tarafından yapılan denetimler sonucu belge alınmadığına ilişkin olarak nihai tüketiciler nezdinde düzenlenen tutanaklara dayanılarak özel usulsüzlük cezası kesilebilecektir.

Anılan bent hükümlerinin uygulanmasında, belge alınmadığına ilişkin tespit tutanağının belge almayanlara verilen örneği, ceza ihbarnamesi yerine geçecektir. Cezanın, tutanağın alıcıya verildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde, tespitin yapıldığı yeri yetki alanı içerisinde bulunduran vergi dairesine ödenmesi esastır. Cezanın ödeneceği vergi dairesi tutanağa yazılacak ve tutanağın bir örneği de tutanakta belirtilen vergi dairesine gönderilecektir. Adına tutanak düzenlenenler bu cezayı tutanağın kendilerine verilen örneğini ibraz etmek ve tutanakta belirtilen vergi dairesini belirtmek suretiyle başka bir vergi dairesine de ödeyebileceklerdir.

Serbest Bölgelerle İlgili İstenen Değişiklikler Olmadı

17 Nisan 2007 Tarihli Resmi Gazete yayımlanan “5623 Sayılı Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un bu bölgede faaliyette bulunan veya bu bölgede yatırım yapmayı düşünen mükellefler için gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti ile ilgili değişiklikler içermesi beklenirken serbest bölgede ödenen ücretlerle ilgili düzenlemeye yönelik olması hayal kırıklığı yarattı.

Yapılan değişikliğe göre, serbest bölgede, 6 Şubat 2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alan, gelir ve kurumlar vergisine tabi olan imalatçı olmayan kullanıcı firmalar, serbest bölgeye getirdikleri veya buradan çıkardıkları malların değeri üzerinden daha önce ödedikleri binde 5 oranındaki ücreti ödemeyecek.

Bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden ve 6 Şubat 2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alanlardan, imalatçı kullanıcılar dışındaki kullanıcılarca yurt dışından getirilerek bölge içinde satılan mallardan binde 5’lik ücret alınacak.

6 Şubat 2004’ten sonra faaliyet ruhsatı alan imalatçı kullanıcılar dışındaki kullanıcılar tarafından yurtdışından serbest bölgeye getirilen veya buradan çıkarılan mallar üzerinden ücret alınmaması nedeniyle kurucu ve işletici şirketlerin uğrayacakları gelir kayıplarının karşılanması için yönetmelikte düzenleme yapılacak.

Serbest Bölgelerin İstihdam Vergisi Muafiyeti Bitiyor

Serbest Bölgelerde faaliyet gösteren tüm firmalar için istihdam üzerinden alınan vergilere ilişkin muafiyetin 2008 başından itibaren kalkması ile serbest bölgelerde çalışan yaklaşık 42 Bin çalışanın ücretinden gelir vergisi kesilmeye başlanacak.

Ücretler üzerinden yapılacak gelir vergisi stopajı, önemli bir maliyet yükü oluşturarak yapılacak yatırımları ve işgücü talebini olumsuz etkileyecek. Bu nedenle en azından bu bölgelerde üretim yapmak üzere ruhsat almış ve fiilen üretim yapan firmalarda çalışanların ücretlerinden yapılacak gelir vergisi kesintisinin Ülkemizin Avrupa Birliğine gireceği tarihe kadar muafiyet kapsamına alınmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Alkollü İçkilerde ÖTV

ÖTV Kanununa göre alkollü içkilerin vergilendirilmesinde maktu ve nisbi vergi sistemi söz konusu. Buna göre:

Maktu (Litrede YTL Nispi

Taze Üzüm Şarabı 3,2800 63.3

Köpüklü Şaraplar 11,2120 275.6

Cin 41,4230 275,6

Votka 41,4230 275,6

Rakı 35,8480 275,6

Alkollü içkilerde ÖTV ikili hesaplanmakta. Alkol miktarı ve ürün cinsine göre belirlenen maktu vergi ile ürünün fatura bedeli üzerinden hesaplanan vergiden hangisi yüksek ise o tutar ÖTV olarak tahakkuk ettirilmekte. Buna göre, hesaplanan vergi maktu vergi tutarlarına göre hesaplanan vergiden az olamamakta.

Maktu vergi şaraplar için 1 litre için belirlenen vergi tutarının ambalaj hacmine isabet eden kısmı dikkate alınarak hesaplanıyor. Rakıda ise maktu vergi, alkolün 1 litresi için belirlenen maktu vergi tutarının birim ambalaj hacminde bulunan alkol miktarına isabet eden kısmı dikkate alınarak bulunuyor.

Bu gün itibariyle, rakı için içerdiği alkolün 1 litresi için belirlenmiş olan 35.8480 YTL maktu vergi tutarı dikkate alındığında hacmen %45 alkol içeren 70’lik bir şişe rakıda 11.29 YTL ÖTV yükü bulunmakta.

Türkiye’de, alkollü içkilerden alınan ÖTV, Avrupa ortalamasının üzerinde. Örneğin 1000 litre alkollü içki üzerindeki ÖTV, Euro olarak aşağıdaki gibi:

Bira’da ÖTV Türkiye’de 707,74 Euro ;Avrupa ortalaması 333,32 Euro

Şarap’da ÖTV Türkiye’de 1.952,14 Euro ; Avrupa ortalaması 483,38 Euro

Yüksek alkollü içkide ÖTV Türkiye’de 9.602,14 Euro ; Avrupa ortalaması 6.271,20 Euro

Bu rakamlara göre alkollü içkilerdeki maktu ve nispi ÖTV vergisinin düşürülmesi ile otomatik olarak KDV yükü de azalmış olacak.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün (OECD) verilerine göre kişi başına alkol tüketimimiz yaklaşık 1,5 litre. Bu rakam dikkate alındığında alkollü içkilere ilişkin yıllık tüketim miktarı yaklaşık olarak 110 Milyon Litre.

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’ nun(TAPDK) verilerine göre 2006 Yılında ülkemizde üretilen ve ithal edilen alkollü içki miktarı 68 Milyon 734 Bin litre.

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 2006 yılına ilişkin olarak açıklamış olduğu alkollü içki üretimiyle (ithalat dahil) ilgili resmi rakamlar ile alkollü içkilere ilişkin yıllık tüketim miktarı arasında ortaya çıkan %38 e yakın fark, en başta Rakı ve Şarap olmak üzere alkollü içki sektöründe var olan kayıt dışılığı (sahte ve izinsiz üretim ve kaçakçılık) açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Sistem beyan usulüne göre çalıştığından ÖTV ödemeden piyasaya alkollü içki arz edilmesi mümkün. Bu litre başına içkinin türüne göre 16 YTL ye kadar bir avantaj anlamına gelmekte. Vergisini zamanında ve doğru ödeyen diğer firmaların bu şartlarda rekabet etmesi mümkün değil.

Hiçbir mükellefiyet kaydı bulunmayan kişilerin sahte içki üretip pazarlaması yanında ruhsatlı firmaların ürettikleri içkileri vergisi ödenmeden piyasaya sürmelerinin de önüne geçilmesi gerekir. Bu şekilde elde edilen haksız kazançlar ulusal ekonomi açısından olduğu kadar dürüst çalışan firmalar açısından da bir tehdit unsuru. Bu şartlarda rekabet etmek, ticari ve sinai faaliyeti devam ettirmek mümkün değil.

KDV Tahsilatında ki Azalma Merkez Bankası Raporunda

Maliye Bakanlığı’nın vergi iade sistemini kaldırılmasının KDV gelirlerini etkilemediğine ilişkin görüşüne rağmen, Merkez Bankasından “sistemin kaldırılması nedeniyle yılın ilk çeyreğinde KDV tahsilatında yüzde 0.6 oranında bir düşüş meydana gelmiştir” şeklinde bir açıklama geldi.

KDV tahsilatlarının azaldığı yönündeki tespit, Merkez Bankası tarafından 27 Nisan’da açıklanan “Enflasyon Raporu”nda da yer aldı. Raporda, şöyle denildi: “Gelir İdaresi’nden yapılan açıklamada, 2007’nın ilk iki ayında tahsilatın geçen yıla oranla düşük olmasının KDV iadelerinin geçen yıla göre fazla olması ve tahsilatın mart ayına kaymasından kaynaklandığı vurgulanmıştır. Ocak-mart dönemi gerçekleşmeleri bu açıklamayı destekler nitelikte olmakla birlikte, 2007 yılının kalan aylarında, KDV tahsilatının dikkatle takip edilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.”

Raporda merkezi yönetim bütçe hedeflerine ulaşılmasının 2007 enflasyon hedefinin tutturulması konusunda tek başına yeterli olmayacağı, olası gelir artışlarının harcamalara yönelik kullanılmamasının yanı sıra, faiz dışı fazla hedefine ulaşabilmek için gerekli intibakın dolaylı vergiler yoluyla yapılmamasının önem taşıdığı ifade edilmiştir. Maliye politikasının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin devamı için kamu maliyesinin etkinliğini artırmaya yönelik reformların kesintisiz olarak sürdürülmesi gerektiği üzerinde de durulmuştur.

Mortgage Sistemini Seçenlere BSMV Avantajı!

2499 Sayılı Kanuna göre, önceden konut kredisi kullanmış olan tüketiciler 06.03.2007 tarihinden itibaren üç ay içerisinde, sözleşmenin yapılmış bulunduğu konut finansmanı kuruluşuna başvuruda bulunarak, sözleşme konusu işlemin mortgage kapsamı dışında değerlendirilmesi talebinde bulunabileceklerdir. Süresi içinde talepte bulunmayan tüketicilerin mevcut konut kredileri mortgage kapsamında değerlendirilecektir.

Mortgage sistemine geçmenin vergisel açıdan en büyük avantajı Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi(BSMV) alanında olmaktadır. Mortgage kapsamında kabul edilen kredi sözleşmeleri dolayısıyla bu seçimin yapıldığı tarihten itibaren tahakkuk ettirilen faiz ve benzeri lehe alınan paraların tamamına B.S.M.V istisnası uygulanarak bu vergi alınmayacaktır.

Buna göre; 6/3/2007 tarihinden önce düzenlenen ve konut finansmanı tanımına uyan kredi sözleşmeleri dolayısıyla bu tarihten itibaren lehe alınan paralar, B.S.M.V’den istisnadır. Ancak, tüketicilerin 6/3/2007 tarihini takip eden üç aylık sürenin sonu itibariyle (6 Haziran 2007) söz konusu kredi sözleşmelerinin konut finansmanı tanımı kapsamı dışında değerlendirilmesi talebinde bulunmuş olmaları halinde, bu sözleşmeler dolayısıyla lehe alınan paralara, B.S.M.V istisnası uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Exit mobile version