Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Vade Farkı, Fiyat Farkı ve Kur Farkının KDV Karşısındaki Durumu Netleşti – Talha APAK, YMM

Vade Farkı, Fiyat Farkı ve Kur Farkının KDV Karşısındaki Durumu Netleşti

Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir

A. Genel Olarak:

Yazımızın konusu; mal ve hizmet teslimi nedeniyle sonradan ortaya çıkan vade farkı, fiyat farkı ve kur farkının Katma Değer Vergisine tabi tutulup tutulamayacağı, tutulacaksa hangi usul ve oranlar üzerinden vergilenmesi gerektiğine yöneliktir. .

Vade Farkı

Vade farkının tanımı, yasal düzenlemeler kapsamında tanımlanmış ve kabul edilmiş bir kavram değildir.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun Kararına [1] göre “….vade farkı veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semen’e belirlenen oranlarda yapılan ilave; başka bir anlatımla vade farkının, mal ve hizmet satış sözleşmelerinde kararlaştırılan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihinde mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semen’in ulaştığı miktarı ifade ettiği kabul edilmiştir.” denilmektedir. Kararın birçok yerinde vade farkının, yüksek enflasyon nedeniyle ortaya çıkan kavram olduğu da belirtilmektedir.

Bir başka görüşe göre vade farkı, en kısa anlatımla, herhangi bir mal veya hizmetin peşin satış fiyatı ile taksitli veya vadeli satış fiyatları arasındaki farktır. Mal ya da hizmetin bedeli olan nakit alacağın, vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele oransal olarak belirlenip ilave edilecek bir miktarı ifade etmektedir. [2]

Vade farkının tanımı ve hukuki niteliği konusunda gerek yargı kararları gerekse doktrinde değişik görüşler ortaya konulmuştur. Yukarıda belirtilen Yargıtay’ın içtihatları birleştirmenin konusu da bunlardan faturaya “alacağın belli bir zamanda  ödenmemesi halinde belirli bir oranda vade farkı alacağı” kaydı konulması ile ilgilidir. Kurulca yapılan görüşmelerde vade farkı veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semen’e belirli oranlarda yapılan ilave başka bir anlatımla vade farkı mal ve hizmet satım sözleşmesinde kararlaştırılan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semen’in ulaştığı miktarı ifade ettiği kabul edilmiştir.

Vade Farkının Koşulları

Vade farkının istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda bir sözleşme bulunması veya taraflar arasında vade farkına ilişkin uygulamanın benimsenmiş olması gerekir. Ancak, uygulamada vade farkı talep etme yollarından biri de bu hususu, düzenlenen faturaya kaydetmek ve faturaya itiraz edilmemesi halinde TTK.’nun 23/2’deki karineden yararlanmak suretiyle bu kayda dayanarak vade farkı istemektir.

Düzenlenen faturada süresinde ödeme yapılmaması halinde vade farkı alınacağına dair bir kaydın bulunması ve bu kayda davalının TTK.’nun 23/2. maddesinde öngörülen sürede itiraz etmemesi durumunda vade farkı istenebilecek midir? TTK.’nun 23/2. maddesinde, bir faturayı alan kimsenin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmaması halinde münderecatını kabul etmiş sayılacağı öngörülmüştür. Ancak, vade farkı kaydının bu karineden yararlanabilmesi için fatura münderecatından sayılması gerekir.

Vade farkı faiz niteliğinde olmayıp, bununla bir malın bedelinin ödeneceği tarihteki değeri belirlenmek istenmektedir. Yani malın bedelinin ödeneceği tarihteki değerini ifade etmektedir. Bu nedenle vade farkı yer alan faturalara itiraz edilmemesi halinde vade farkı talep hakkı doğar. Faturada yer alan vade farkı uygulanacağına ilişkin kayıt sözleşme şartlarını değiştirmeye yönelik bir icap olarak da kabul edilebilir. Nitekim, faturayı alan, TTK.’nun 23/3. maddesindeki sekiz günlük sürede itiraz etmemesi halinde fatura düzenleyenin icabını zımnen kabul etmiş sayılır.

Fiyat farkı

Teslim veya hizmetin kararlaştırılan tarihten önce yapılması; kalitesinin daha iyi olması, malzemelerin nitelikli olması gibi nedenlerle ödenen ilave paralardır.

Fiyat farkı konusunda; mali ve hukuki mevzuatlarda detaylı bir tanımlama mevcut değildir. Ancak iktisadı tanımlamalara rastlamak mümkündür. “Monopolcünün tüketici rantının önemli bir kısmını kendine mal etmek için sattığı malın kalitesiyle birlikte fiyatını da farklılaştırmasıdır. Tam rekabet piyasasında herhangi bir malı denge düzeyinin üstündeki fiyatlardan satın almaya razı olan alıcılar bulunabilir. Monopolcü, sattığı malın farklı kalitesini değişik fiyatlardan satışa arzederek, her fiyattan mal satın almaya razı olanları harcama yapmaya yöneltir. Tren, vapur ve uçaklardaki mevki farkları, değişik kalite ve fiyattaki sigaralar gibi. Gerçek hayatta birçok monopolcünün denediği bu yolun firma açısından başarılı olması için bazı koşulların varlığı gerekir. Örneğin kalite farklılaştırılırken ortaya çıkacak maliyet yükselmeleri, fiyat değişikliklerinin yaratacağı avantajı silecek kadar büyük olmamalıdır. [3]

Kur Farkı

Belli bir miktar yabancı para biriminin yerel para birimi ile değiştirilmesi sırasında oluşan alış ve satış kurları arasındaki farktır. Bir yabancı paranın yerel para üzerinden satın alma değerini gösteren kur; bazen ekonomide iki ayrı değer bazında işlem görebilir. Bu farklılığın nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

a)  Alış ve satış fiyatları arasındaki fark: Yabancı paraların alışında (yabancı paranın YTL’ye dönüştürülmesi) daha düşük, satışında (YTL’nin yabancı paraya dönüştürülmesi) ise daha yüksek yerel para karşılığı üzerinden işlem yapılmasından kaynaklanır. Bu kur farkı ve bunun büyüklüğü yetkili merciin kararıyla belirlenir.

b)  Yapılan devalüasyonlar sonucunda da eski ve yeni kurlar arasında bir fark ortaya çıkar.

c)  İthalat ve ihracat işlemlerinde malın siparişi ile mal bedelinin ödenmesine kadar geçen sürede uygulamadan kaynaklanan çeşitli kur farkları ortaya çıkar.

d)  Yurtdışından sağlanan kredilerin alındığı tarih ile kredi tahsil ve faizlerinin geri ödendiği tarih arasında da kur farkı ortaya çıkmaktadır.

e)  Serbest piyasada bazen yabancı paraların yetkili merciler tarafından saptanan kurlardan fazla fiyatla alınıp satıldığı görülmektedir.

Kendi kurlarını kendi belirleyen son şık dışında, ortaya çıkan kur farklarına uygulanacak işlemler, izlenen ekonomik politika ve kur farkının kaynaklandığı işlem türüne göre, 1567 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Kanununa ilişkin karar ve tebliğler ile belirlenmektedir.

Fatura

Hemen ifade etmek gerekir ki: Türk Ticaret Kanunu’nda fatura tanımlanmamıştır. Vergi Usul Kanunun 229. maddesinde yer alan tanımlamada fatura; “satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir.

Böylece fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.

Diğer taraftan, Türk ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” denilmekte, ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.

TTK.’nun 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.

Vade Farkı ve Fatura Kavramların Birbiriyle İlişkisi

Yukarıda fatura ile ilgili açıklamada da açıkça ifade edildiği gibi; fatura düzenleyen tacirin TTK.’nun 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Zira Türk Ticaret Kanunu’nda fatura münderecatının ne olduğu ilgili bölümlerde de açıklandığı üzere açık olarak düzenlenmiş değildir. Böylesine önemli bir karineye esas teşkil eden fatura münderecatından neyin kastedildiği konusundaki yasal boşluğu Vergi Usul Kanunu’ndaki 230. maddesindeki hükümler gözetilerek doldurulabileceği açıktır.

İçtihatları Birleştirme Kurulu; vade farkının mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal veya hizmetin yeni fiyatı olduğu, sonucuna varmıştır. Bunun gerekçesi de şudur: yukarıda da açıklandığı üzere faturada olmazsa olmaz beş unsur mevcuttur ve vade farkı bu unsurlar arasında sayılmamıştır.

Konunun Türk Ticaret Kanunu Açısından Değerlendirilmesi:

TTK. Madde 23- Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden,diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır. Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

TTK. Madde 66- Her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek maksadıyla, işletmesinin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri ve bilhassa, diğer kanunların hükümleri mahfuz kalmak üzere aşağıdaki defterleri Türkçe olarak tutmaya mecburdur:

Tacir hükmi şahıs ise yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve karar defteri;

Hususi hukuk hükümlerine göre idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediyeler gibi amme hükmi şahısları tarafından kurulan ve hükmi şahsiyeti bulunmayan ticari işletmeler ile dernekler tarafından kurulan ticari işletmeler ve bunlara benzeyen ve hükmi şahsiyeti olmayan diğer ticari teşekküller, karar defteri hariç yukarıdaki bentte yazılı defterleri;

Tacir hakiki şahıs ise karar defteri hariç olmak üzere birinci bentte yazılı defterleri veya işletmesinin mahiyet ve önemine göre sadece işletme defteri

Konunun Borçlar Kanunu Açısından Değerlendirilmesi:

Madde 76- Bir borç veya sair her hangi bir tasarruf akdin inikadından itibaren bir müddetin hitamında ifa ve icra edilmek lazım geldiği takdirde, vade aşağıdaki veçhile tayin olunur:

Müddet, gün ile tayin edilmiş ise borç, akdin inikat ettiği gün sayılmayarak müddetin son günü muaccel olur.

Müddet, sekiz veya on beş gün ise bu müddet bir veya iki haftayı değil tamam sekiz veya onbeş günü ifade eder.

Müddet haftalar ile tayin edilmiş ise borç son haftanın, akdin müsait olduğu güne ismen tevafuk eden gününde muaccel olur.

Müddet ay ile veya sene, yarı sene ve senelerin dörtte biri gibi birden ziyade ayları ihtiva eden bir zaman ile tayin edildiği surette borç, akdin müsait olduğu gün ayın kaçıncı günü ise son ayın buna tekabül eden günü muaccel olur Son ayda tekabül eden gün mevcut değil ise borç son ayın son günü ifa olunur.

Konunun Vergi Usul Kanunu Açısından Değerlendirilmesi:

Faturanın tarifi

VUK. Madde 229- Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.

Faturanın şekli

VUK. Madde 230 – (2365 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle değişen madde) Faturada en az aşağıdaki bilgiler bulunur:

Faturanın düzenleme tarihi, seri ve sıra numarası;

Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası;

Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası;

Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı;

(3239 sayılı Kanunun 19 uncu maddesiyle değişen madde) Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (Malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlemesi ve taşıtta bulundurulması şarttır.

Malın, bir mükellefin birden çok iş yerleri ile şubeleri arasında taşıdığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de, malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bentte yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile

231 inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.

Şu kadar ki nihai tüketicilerin tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.)

Konunun Gelir/Gider Hesapları Açısından Değerlendirilmesi:

Satışın vadeli yapılması nedeniyle alınan fark ile peşin ya da açık hesapla satılan bir malın daha sonra senede bağlanması halinde, daha önce düzenlenen fatura bedelinden ayrı olarak istenilen fark, vade farkı olmaktadır. Bazı görüşlere göre de; vade farkı faiz niteliğinde olup daha çok mal veya hizmet tesliminden doğan alacağın geç ödenmesi dolayısıyla, satıcının mal veya hizmet bedelinin dışında ayrıca talep ettiği faiz mahiyetindeki paradır. Mal bedelinin malın tesliminden sonra tahsil edilmesi dolayısıyla alınan bir tür faiz olan vade farkları, sözleşmede öngörülen süre dolduğu tarihte tahakkuk eder ve o dönemin geliri olarak gelir ve kurumlar vergisine tabi tutulur. Vade farkı satın alan işletme açısından satın alınan mal veya hizmetin değil, borç alınan paranın maliyeti olduğundan maliyete dahil edilmeyip, dönem gideri olarak muhasebeleştirilir.

İşletmelerin vadeli mal alımları ile ilgili olarak satıcı işletme tarafından hesaplanacak vade farkları alış faturasına dahil edilecektir. Mal alımı borçlarının vadesinde ödenmemesi nedeniyle sonradan hesaplanan vade farkları da satıcı işletme tarafından fatura edilecek ancak bu fatura bedelleri alıcı işletme tarafından doğrudan gider (finansman gideri) yazılacaktır. Söz konusu vade farkları mal maliyetine eklenmeyecektir. [4]

Konunun Katma Değer Vergisi Açısından değerlendirilmesi:

Bilindiği gibi Katma Değer Vergisi Kanununun 20’nci maddesinde teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemin karşılığını teşkil eden bedel şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddede bedel deyimi, ‘malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet ve değerler toplamını ifade eder.

Yine, KDV Kanunu’nun 24’üncü maddesi ile;

Teslim alanın gösterdiği yere kadar satıcı tarafından yapılan taşıma, yükleme ve boşaltma giderleri,

Ambalaj giderleri, sigorta, komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile vergi, resim, harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar,

Vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler,

matraha dahil olan unsurlar olarak sayılmıştır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 24.maddesi gereğince, vade farkı ve fiyat farkı adı altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler de Katma Değer Vergisi matrahına dahil olup, Katma Değer Vergisinin de taksitler halinde beyan ve ödenmesi söz konusu değildir. Katma Değer Vergisi açısından, bedelin peşin tahsil edilmesi ya da satışın vadeli yapılmasının vergiyi doğuran olayı belirleyici bir etkisi bulunmadığından, vade farkını içeren satışlarda da malın teslimi ya da hizmetin ifası anında Katma Değer Vergisini doğuran olay meydana gelmiş sayılır. Hesaplanan Katma Değer Vergisi, teslim ve hizmetin gerçekleştiği döneme ait Katma Değer Vergisi beyannamesi ile beyan edilir.

Malın teslimi anında, vade farkı biliniyorsa düzenlenen belgede KDV matrahına dahil edilecektir. Sonradan ortaya çıkan vade farkları da tahakkuk ettirildikleri tarihte KDV’ye tabi tutulacaktır.

Eğer ilk fiyat üzerinden fatura düzenlenmiş ve bu fiyat üzerinden Katma Değer Vergisi hesaplanmış ise, fiyat farkı için ek bir fatura düzenlenmesi ve bu farka ilişkin Katma Değer Vergisinin ayrıca hesaplanması gerekmektedir. [5]

Vade farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulamasına Yönelik Son Düzenleme:

30 Haziran 2007 Tarih, 26568 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 105 seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin (E) bölümünde; Vade farkı, Kur Farkı ve Matrahta Değişikliğe Yol Açan İşlemlerde KDV Uygulaması ’na yönelik aşağıdaki düzenleme yapılmış bulunmaktadır.

Vade Farkları

KDV Kanununun 24/c maddesine göre, vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler KDV matrahına dahildir.

Buna göre, teslim ve hizmet işlemlerine ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha dahil edilecek ve işlemin tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirilecektir.

Öte yandan, vadeli işlemlerde bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farklarının ayrıca fatura edilmesi ve vadeli satışa konu teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan edilmesi gerekmektedir.

Kur Farkları

Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır.

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

Malların İade Edilmesi, İşlemin Gerçekleşmemesi veya İşlemden Vazgeçilmesi

KDV Kanununun 35 inci maddesinde, “Malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle matrahta değişiklik vuku bulduğu hallerde, vergiye tabi işlemleri yapmış olan mükellef bunlar için borçlandığı vergiyi; bu işlemlere muhatap olan mükellef ise indirme hakkı bulunan vergiyi değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve değişikliğin vuku bulduğu dönem içinde düzeltir. Şu kadar ki, iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması ve bu girişin defter kayıtları ile beyannamede gösterilmesi şarttır.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, matrahta değişikliğin vuku bulduğu tarihte işlemin tabi olduğu KDV oranının değişmiş olması halinde düzeltme işleminin, ilk teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan KDV oranı esas alınmak suretiyle yapılması gerekmektedir.

Yukarıdaki son düzenleme ile; değişik zaman ve uygulamalarda tartışma konusu olan vade farkı, fiyat farkı ve kur farklarının KDV karşısındaki durumuna açıklık getirilmiş ve tereddütler giderilmiş bulunmaktadır.

Değerlendirme ve Sonuç:

Mal veya hizmet teslimlerinin karşılığı peşin yapılacağı gibi taksitle de yapılabilir. Taksitli satışlarda, mal bedelinin geç tahsil edilmesi dolayısıyla alınacak vade farkları, vergi matrahına dahil edilecektir. Diğer yandan taksitler zamanında ödenmeyebilir. Bu durumda satıcı müşteriden ek bir fark tahsil edebilir. Bu vade farkları, paranın geç tahsil edilmesi dolayısıyla alınan bir bedeldir.

Piyasa koşullarında paranın değer kaybını önlemek için sözleşmelere vade farkı, fiyat farkı vb. şartlar konulabileceği gibi, bedelin vade sonunda yabancı para cinsinden ödenebileceği gibi şartlar da konulabilmektedir. Yargıtay’ın da bu konuda verdiği bir çok kararı bulunmaktadır.

Vade farkı, fiyat farkı vb. adlarla gerek mal ve hizmet teslimi esnasında düzenlenen faturada, gerekse daha sonra düzenlenecek ikinci bir faturada gösterilen farkların KDV karşısında durumunu değerlendirirken, teslim konusu mal ve hizmetin teslim anındaki KDV karşısındaki durumunun dikkate alınması gerekmektedir.

Vade farkı ve fiyat farkının mal veya hizmetin tesliminden sonra veya bunun bir sonucu olarak ortaya çıkma nedeni; mal veya hizmet bedelinin geç tahsil edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda talep edilen veya ödenen vade farkı ve fiyat farkı finansmanın bir sonucu olan faiz olarak algılanmamalıdır. KDV Kanunu’nun 20’inci maddesinde “teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu işlemin karşılığını teşkil eden bedeldir” şeklinde tanımlama konuyu çok net bir şekilde ortaya koymuştur. [6]

Kur farklarının ise, mükelleflerin tercihlerinden kaynaklanmadığı, ekonominin genel gidişatından ve uygulanan politikalardan kaynaklandığı dikkate alındığından yaşanan bu tür değişkenliklerin işletme politikalarını da etkilediğini kabullenmek gerekecektir.

Satış bedelinin yabancı para birimine göre belirlenmiş olması halinde ortaya çıkan kur farklarının da vade farkı gibi kabul edilmesi öngörülmüş olup, uygulamada bu yönde sürdürülmektedir. Buna karşılık Türk Parasının değer kazanmasıyla başlayan ve kur farklarının özellikle vadeli işlemlerde maddi kayıp yaratıcı oluşu vergi idaresinin de bakış açısını değiştirmiş bulunmaktadır.

Vade farkı, fiyat farkı ve kur farklarının Katma Değer Vergisi karşısındaki durumu ile ilgili olarak 30 Haziran 2007 Tarih ve 26568 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 105 seri numaralı Genel Tebliğin (E) bölümünde de belirtildiği üzere; “teslim ve hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle katma değer vergisi hesaplanacaktır” denilerek değişik zaman ve uygulamalarda tartışma konusu olan vade farkı, fiyat farkı ve kur farklarının KDV karşısındaki durumuna açıklık getirilmiş bulunmaktadır.

Ayrıca;

Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.

Buna göre;

Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir. Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.

Örneğin;

% 18 KDV’ye tabi bir mal veya hizmetin teslimine bağlı olarak tesliminden sonra meydana gelen vade farkı, fiyat farkı veya kur farkının taraflarca fatura edilmesi halinde uygulanacak KDV oranı da % 18 olmalıdır. % 8 KDV’ye tabi bir mal veya hizmetin teslimine bağlı olarak tesliminden sonra meydana gelen vade farkı, fiyat farkı veya kur farkının taraflarca fatura edilmesi halinde uygulanacak KDV oranı da % 8 olmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise; taraflar arasında aksi yönde bir sözleşme maddesi söz konusu değil ise, düzenlenecek fatura tutarı KDV dahil olarak işlem görmeli ve iç yüzde ile KDV’si hesaplanmalıdır.

DİPNOT VE KAYNAKLAR

[1] 24 Aralık 2003 Tarih, 25326 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan, Esas No: 2001/1, Karar No: 2003/1

[2] Mahmut SEKDUR, Muhsin ALTUN, Mali Hukuk Ansiklopedisi, Yaklaşım Yayınları, Ağustos 2001

[3] Erdoğan ALKİN, Ekonomi Ansiklopedisi, Paymaş Yayınları

[4] Muzaffer KÜÇÜK, Dönem Sonu İşlemleri ve Değerleme, Yaklaşım Yayınları , Ocak 2004

[5] Şükrü KIZILOT, KDV Kanunu ve Uygulaması 3.Cilt, Yaklaşım Yayınları

[6] Talha APAK, Mal ve Hizmet teslimine Bağlı Olarak Lehe ve Aleyhe Oluşan Kur Farkının KDV Karşısındaki Durumu, www.alomaliye.com 21 Şubat 2005

 

Exit mobile version