Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Kurum Kazancının Tespitinde İndirilebilecek Giderler

Kurum Kazancı İndirilecek Giderler

Altar Ömer ARPACI
Gelirler Başkontrolörü
Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir İdaresi Grup Müdürü V.
altararpaci@yahoo.com

Kurum kazancının tespitinde giderler üç gruptan oluşur. Birinci grubu Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesinde 10 bent halinde sayılan giderler oluşturmaktadır. Kurum kazancı, ticari kazancın hesaplanmasıyla ilgili esaslara göre saptanacağından öncelikle bu giderler indirilir. İkinci grubu ise kurumlara has gider ve indirimler oluşturur, bunlarda 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8, 9 ve 10. maddelerinde sayılmıştır. Üçüncü grubu ise diğer kanunlarda yer alan giderler teşkil etmektedir.

5520 Kurumlar Vergisi Kanununu da içeren yürürlükte olan vergi mevzuatı uyarınca kurum matrahının tespitinde giderlerin anlatıldığı KURUM MATRAHININ TESPİTİNDE GİDERLER(5520 SAYILI KURUMLAR VERGİSİ KANUNU DOĞRULTUSUNDA) başlıklı kitabımız Ağustos 2007 ayında Yaklaşım Yayıncılıktan çıkmıştır. Bu kitabımızdaki “Genel İdare Giderleri Örnekleri” bölümü aşağıda yer almaktadır.

1.1 Genel İdare Giderleri Örnekleri

Üretim Üniteleri Haricinde Çalışan Personelin Ücreti

Üretim üniteleri haricindeki personelin ücretleri genel gider unsuru iken üretimde çalışan personelin ücretleri üretilen malın maliyetine dahil edilir

Ücretin tarifi Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde aşağıdaki şekilde yapılmıştır.

“Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar (1) ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. (2)

Bu kanunun uygulanmasında, aşağıda yazılı ödemeler de ücret sayılır:

23 üncü maddenin 11 numaralı bendine göre istisna dışında kalan emeklilik, maluliyet, dul ve yetim aylıkları;

Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler; (3)

Türkiye Büyük Millet Meclisi, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile özel kanunlarına veya idari kararlara göre kurulan daimi veya geçici bütün komisyonların üyelerine ve yukarıda sayılanlara benzeyen diğer kimselere bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler;

Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleriyle tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısiyle ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler; (4)

Bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine (5) ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler;

Sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler.”

Uygulamada bazı ticaret ve sanat işlerinin yapılması karşılığında elde edilen kazançlar da ücret olarak nitelendirilebilmekte ve imal ücreti, nakliye ücreti, vizite ücreti, avukatlık ücreti, danışmanlık ücreti, aracılık ücreti gibi çeşitli adlarla anılmaktadır. Ücret adı verilen bu tip kazançların, emeğin karşılığı olarak ödenen ücret ile ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü bu tip kazançlarda, Gelir Vergisi Kanunu’nun ücretler için saymış olduğu şartlar tam olarak yer almamaktadır.

Konuyu örneklendirirsek bir doktor kendi muayenehanesinde hasta muayene ederse sağladığı kazanç serbest meslek kazancıdır. Fakat bir hastanede çalışıyorsa aldığı para ücrettir. Yine bir muhasebeci kendi hesabına büro açarak defter tutuyorsa kazancı serbest meslek kazancıdır. Herhangi bir kurum yada kişiye bağlı olarak defter tutuyorsa aldığı para ücrettir.

Ülkemizde işçi ve işverenler genellikle net ücret üzerinden iş akdi yapmakta, anlaşılan net ücret personele ödenmekte, yasal kesintiler ilave edildiğinde brüt ücret ortaya çıkmaktadır. İşletmelerin gider kaydetmesi gereken ücret gideri brüt ücret tutarıdır. Net ücret ödenmesi halinde ücretin brüt tutarının hesaplanıp gider kaydedilmesi gerekmektedir.

Brüt ücretin hesaplanmasını formüle edilişi aşağıdaki şekildedir.

Brüt Ücret = net ücret + sigorta primi işçi hissesi + işsizlik sigortası primi + gelir vergisi (6) + damga vergisi (7)

Gelir Vergisi Kanunu md. 61, 63. maddeleri uyarınca personele ayın olarak verilen mallar ücretin bir unsurudur ve ortalama perakende fiyat ile değerlenmesi gerekmektedir. Bu değer net ücrettir ve gelir vergisi tevkifatına tabi tutularak brüt tutarı genel gider olarak indirilir. (Sosyal Sigortalar Kanununun 77. maddesinde yolluklar, çocuk ve aile zamları, ölüm, doğum ve evlenme yardımları ile ayni yardımlar sigorta primlerinin hesabına esas tutulacak ücretlerin aylık tutarının tesbitinde nazara alınmaz hükmü yer aldığından ayni ödemeler üzerinden sigorta primi hesaplanmaması gerekmektedir.)

Yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen temettü ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanunu’nun 75/3. maddesi uyarınca menkul sermaye iradı sayılmaktadır. Bu nedenle bu tip temettü ikramiyeleri kurum kazancından düşülememektedir. Ancak diğer personele verilen temettü ikramiyelerinin ücret gideri olarak kurum kazancından indirimi mümkündür. Bu tip temettü ikramiyeleri dönemsellik ve tahakkuk esası gereği tahakkuk ettiği tarihin ilgili olduğu dönem kazancından indirilebilecektir.

Finansman Giderleri

Finansman giderleri, işletmelerin kredi kullanımı, borçlanma, vadeli mal ve sabit kıymet alımı gibi nedenlerle ödedikleri faiz, vade farkı, kur farkı vs. giderlerdir. Gerek öz kaynak yetersizliği nedeniyle, gerekse de vargisel avantajlarla olsun, işletmelerin ticari faaliyetlerini yürütebilmek için kullandıkları yabancı kaynaklara ilişkin giderler, genel gider unsurudur. burada dikkat edilmesi gereken husus emtia satın alındığında işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesinin zorunlu olduğudur. Stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise, ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi konusunda seçimlik hak mevcuttur. Finansman temini maksadı ile alınan krediler için ödenen faiz ve komisyon giderlerinden dönem sonu stoklarına pay verilmesi zorunlu değildir. Sözkonusu ödemeler doğrudan gider kaydedilebileceği gibi dilendiği takdirde stoklarda bulunan emtiaya isabet eden kısım için maliyete dahil edilebilecektir. (8)

İktisadi kıymetlerin aktife alındıkları dönem sonuna kadar ortaya çıkan kur farkı ve kredi faizleri, maliyet bedelinin bir unsuru olarak maliyet bedeline eklenmeleri zorunluluğu konusunda 163 seri no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (9) ve 187 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği (10) mevcuttur.

163 seri no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir. “Bakanlığımıza yapılan çeşitli müracaatlardan; yatırımların finansmanında kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ile yurt dışından döviz kredisiyle sabit kıymet ithal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan kur farklarının, sabit kıymetin maliyet bedeline mi intikal ettirileceği yoksa doğrudan ilgili yılın giderleri arasında mı gösterileceği hususlarında tereddütler bulunduğu anlaşılmış ve bu konularda aşağıdaki açıklamaların yapılması uygun görülmüştür.

1 – Yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması,

2 – Döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, kıymetin maliyetine eklenmesi zorunlu bulunmakta; aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilerek amortisman konusu yapılması,

mümkün bulunmaktadır.

163 seri no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde kredi faizlerinde işletme dönemi, kur farklarında ise iktisap edildiği dönem sonu gibi yeteri kadar açık olmayan iki kavram ortaya çıkmıştır. Bu nedenle yatırım kredisi faiz ve kur farklarının maliyete ilavesinde, sabit kıymetin aktife alındığı tarihin mi, yada hesap döneminin mi, dikkate alınacağı yıllarca tartışma konusu olmuştur.

Daha sonra yayımlanan 187 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile konuya açıklık getirilmiştir.

“Yatırım indirimi konusuna giren aktif değerlerin finansmanında kullanılan krediler nedeniyle doğan kur farkları ve faizler, yatırıma konu iktisadi kıymetlerin maliyet unsuru olduğundan, yatırım indirimi kapsamına girmektedir. Buna göre, yatırım konusu iktisadi kıymetlerin aktife alındığı dönemin sonuna kadar ortaya çıkan ve maliyete intikal ettirilen kur farkları ve faizlere yatırım indirimi uygulanır.

Ancak, yatırım konusu iktisadi kıymetlerin aktifleştirilerek üzerinden amortisman ayrılabilir hale geldiği dönemi izleyen dönemden itibaren, bunlarla ilgili olarak ortaya çıkan kur farkları ve faizlere yatırım indirimi uygulanması mümkün değildir.

Diğer taraftan, iktisadi kıymetlerin maliyetine giren montaj ve taşıma giderlerine ilişkin harcamaların yatırım indiriminden faydalanacağı tabiidir.”

Bu durumda iktisadi kıymetlerin aktife alındıkları dönem sonuna kadar ortaya çıkan kur farkı ve kredi faizleri, maliyet bedelinin bir unsuru olarak maliyet bedeline eklenmeleri zorunludur.

Factoring işlemlerinden doğan giderler de finansman giderleri kapsamındadır. (11) Daha önce hasılat yazılmış alacak senetlerinin iskonto ettirilmesi ile benzer nitelikler taşır. Bu nedenle tahakkuk esasında gider yazılması gerekir.

Pazarlama, Satış ve Dağıtım Giderleri

Ticari mal veya mamülün stoklara verildiği ve hizmetin tamamlandığı andan itibaren, bu mal ve hizmetin alıcılara teslimine kadar yapılan giderlerdir. (pazarlama servisinde çalışan personelin ücretleri, numuneler, hediyeler (12), eşantiyonlar, kampanya giderleri, reklam giderleri, temsil ve ağırlama giderleri, servis giderleri)

Yapılan bu tip giderler karşılığında maddi veya gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmesi halinde, yapılan giderlerin aktife kaydedilmesi ve amortisman yolu ile itfa edilmesi gerekmektedir. İşletmelerin sahip oldukları reklam panoları bu duruma örnek verilebilir. Perakendeci bayilere satış kampanyalarında verilen hediyeler (demirbaşlar, mallar, vs.) 26 seri no’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (13) uyarınca ciro primi niteliğindedir. Ciro primi niteliğindeki kampanyalarda iki teslimin varlığı kabul edilmektedir. İki teslimin her biri için belge düzenlenmesi gerekmekte olup, kampanyayı yapan firmanın bayie bedelsiz verdiği mal için, bayi ise kampanyayı yapan firmaya ciro primi faturası düzenlemesi gerekmektedir.

Satış kampanyasının bütün tüketicileri kapsamaması, sadece çekilişte kazanan talihlilere bedelsiz mal verilmesi halinde ise burada ivazsız (karşılıksız) intikal sözkonusu olduğundan aynı zamanda bu teslim katma değer vergisinin yanında veraset ve intikal vergisinin konusuna girmektedir. Bu durumda da bedelsiz teslim edilen mal maliyet bedeli ile pazarlama satış dağıtım gideri olarak giderlere intikal ettirilir.

Firmaların belirli zamanlarda özellikle yılbaşlarında genellikle kendi tanıtımlarını yapmak amacıyla herhangi bir bedel almaksızın kalem, anahtarlık, ajanda, takvim vs. eşya dağıtmaları geleneksel hale gelmiştir. Bu giderler, normal ölçüler içerisinde, geleneksel olarak makul cins ve değerlerde işletmenin büyüklüğü ile mütenasip (orantılı) olmak şartıyla gider kabul edilebilir. Hediye ve eşantiyon olarak başkalarına teslim edilen ve bir reklam veya temsil ağırlama gideri olan mallar için fatura düzenlemeye gerek yoktur. Malın maliyet bedeli işletme tarafından Vergi Usul Kanununda geçerli belgelere dayanarak gider kaydedilmelidir. Hediye ve eşantiyonların kime, ne zaman ve ne münasebetle verildiğinin işletme tarafından gerektiğinde tevsik edilmesinde yarar vardır.

Kira Giderleri

Ticari işletmelerin faaliyetleri ile ilgili olarak kiraladıkları;

İş yerleri,

Alet, edevat, makine ve tesisler,

Taşıt araçları için ödedikleri kira bedelleri,

Genel gider unsurudur.

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus kiralama konusu kıymetlerden üretimle ilgili olanlar için ödenen kira bedellerinin üretilen malın maliyetine intikal ettirileceğidir. Yine kira giderleri açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, kira peşin ödenmişse peşin ödenmiş kiranın ilgili yıla ait olan kısmının gider kaydedilmesi hususudur. Kalan kısmın ise Vergi Usul Kanunu’nun 283. maddesine göre aktifleştirilmesi gerekir.

İşletmeye dahil olmayan, personele ait araç için yapılan (akaryakıt gideri, aracın yıpranmasına karşılık yapılan ödemeler vb.) giderlerin safi kazancın tespitinde gider olarak kaydedilmesi mümkün olmamakla birlikte, personele ait araçların, yapılacak bir sözleşme ile kurumca kiralanması halinde ise söz konusu araç giderleri karşılığı yapılan ödemeler ile araca yapılan kira ödemelerinin, işte kullanılması şartıyla kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır. Diğer taraftan söz konusu araç için yapılacak kira ödemeleri üzerinden de Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.maddesinin 5/a alt bendi uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Ayrıca aracın sahibi olan personelin kiralama nedeniyle tevkif suretiyle vergilendirilerek elde edeceği gelir, tevkif suretiyle vergilendirilmiş gayrimenkul sermaye iradı olarak; Gelir Vergisi Kanunu’nun 86.maddesi hükmü de dikkate alınarak genel hükümlere göre vergilendirilecektir.

Aydınlatma-Isıtma, Su, Telefon, Kırtasiye, Vb. Giderler

Bu tip giderlerinde üretim tesisleri dışındaki yerlere ait giderler olmasına dikkat edilmelidir. Üretimde kullanılan bu tip giderlerin ise malın maliyetine ilave edilmesi gerekmektedir. Ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası geçerli olduğundan bu tip giderlerin safi kazancın tespitinde dikkate alınabilmesi için mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşmesi yeterlidir. Bu giderlere ilişkin faturalar daha sonraki bir tarihte düzenlenmiş olsa dahi, ilgili olduğu döneme ilişkin kazancın tespitinde dikkate alınabilecektir. Gider kaydetme için ödenme şartı yoktur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta hem tahakkuk hem de ödeme anında gider yazılmasının mükerrer gider kaydına yol açtığıdır.

Cep telefonları ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı tarfından verilen mukteza aşağıya alınmıştır. (14)

“İlgi yazınız ekinde alınan, ….. tarih ve ….. sayılı müktezanızın incelenmesinden, şahıs adına kayıtlı olan cep telefonu konuşma ücretlerinin, işletme hacmine göre işle ilgili olarak ticari kazancın elde edilmesi amacıyla yapılması şartıyla gider olarak kayıt edilebileceğinin belirtildiği anlaşılmış olup, konuyla ilgili olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 40 ıncı maddesinde safi kazancın tespitinde gider olarak kabul edileceği belirtilmiş, aynı maddenin 1 inci bendinde de ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin ticari kazancın tespitinde gider olarak indirileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu hükme göre, işletmenin aktifine kayıtlı olan özel araç telefonları ile (kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan taşıtlara bağlı) cep telefonlarına ilişkin haberleşme giderlerinin ticari kazancın elde edilmesi ve idamesi ile açık ve doğrudan bir bağının bulunması, yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip bulunması halinde, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkündür.

Bu durumda, işletmenin aktifine kayıtlı olmayıp, işletme sahibinin şahsına kayıtlı cep telefonuna ilişkin haberleşme ücretinin gider olarak kayıt edilmesi mümkün değildir.”

Temsil ve Ağırlama Giderleri

Ticari işletmelerin işleriyle ilgili olarak ticari örf ve adetlere uygun, işletmelerin cirosu ile orantılı temsil ve ağırlama giderleri ticari kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilir.

Örneğin iş gezilerinizde konaklamak ve müşterileri misafir etmek için kiralanan konut için ödenen kira tutarı, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel gider mahiyetinde ödeme olacağından bu harcamanın safi kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır. Ayrıca kiralanan konut işyeri olarak değerlendirileceğinden konuta ilişkin yapılacak ödemeler üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.maddesinin 5/a bendi uyarınca % 20 oranında (15) Gelir Vergisi tevkifatı yapılarak muhtasar beyannameyle beyan edilmesi gerekmektedir.

Sigorta Giderleri

Kurumlarin çeşitli risklerini koruma altına almak için yaptırdıkları sigortalar, bir genel gider unsurudur. Sigorta primi ödemesi işletmenin kendi isteği ile yaptırdığı sigorta nedeniyle doğabileceği gibi yasal zorunluluklar gereğide doğabilir.

Meslek Örgütlerine Katılım Giderleri

Yasal zorunluluklar nedeniyle üye olunan ticaret ve sanayi odaları gibi meslek örgütlerine ödenen aidat ve benzeri ödemeler genel gider olarak indirim konusu yapılabilir.

Danışmanlık Ücretleri

Mali müşavir ve avukatlar gibi danışmanlık hizmeti yürütenlere ödenen ücretler genel gider olarak indirim konusu yapılabilir.

DİP NOTLAR

(1) Hizmet erbabına verilen ayınlar, verildiği tarih ve yerdeki ortalama perakende fiyata göre belirlenir.(G.V.K. md. 63)

(2) Örneğin şirket personelinin şirket faaliyetlerini bizzat yürütmeleri neticesinde kullanmış oldukları toplu taşıma araçları için şirket tarafından ödenen meblağların (taşıma bedellerinin) ücret kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu  ödemelerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 238. maddesi hükmü uyarınca tutmak ücret bordrosunda alınan başka ücretlerde varsa bunların da ilave edilerek gösterilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 103 ve 104. maddelerine göre vergilendirilmesi kaydıyla kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.

(3) Gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında sağlanan menfaat olması sebebiyle Personele Ödenen Eğitim Yardımlarının Ücret Sayılacağı hakkında Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının muktezası mevcuttur. (bkz. Avdb.gov.tr) “ … Buna göre, Kurumunuzca personelinizin mesleki gelişimini desteklemek amacıyla yurt içinde gönderilecek kurslar nedeniyle ödenecek eğitim yardımının, ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca söz konusu ödemelerle ilgili gelir vergisi istisna hükmü bulunmadığından kurs karşılığı yapılan ödemenin hizmet münasebetinin bir gereği ve asli ücretin unsuru sayılarak gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.

Bu nedenle, Şirketinizde çalışan personelinize yapılması planlanan eğitim yardımlarının gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında sağlanan menfaatler olması nedeniyle ücret sayıldığından, söz konusu ödemelerin Gelir Vergisi Kanununun 40’ıncı maddesinin 1 numaralı bendi gereğince kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmektedir.”

(4) Kurumlarda safi kardan belli bir yüzde yönetim kurulu başkan ve üyelerine temettü ikramiyesi olarak verilmektedir. Bu ödemeler Gelir Vergisi Kanununun 75/3. maddesi uyarınca menkul sermaye iradı sayılmıştır. Bu nedenle yönetim kurulu başkan ve üyeleri dışındakilere ödenen kar payları(temettü ikramiyesi) Gelir Vergisi Kanunu 61/4 maddesi uyarınca ücret kabul edilecektir. 2361 sayılı yasayla yapılan değişiklikten önce G.V.K. 61/4. madde uyarınca ücret sayılan idare meclisi(yönetim kurulu) üyelerine verilen kâr payları ücret sayıldığından kurum kazancından düşülebiliyordu, Ancak 2361 sayılı yasa ile idare meclisi başkan ve üyelerine ödenen kâr payları menkul sermaye iradı sayıldığından, (G.V.K. 75/3. md.) söz konusu ödemelerin gider olarak değerlendirilmesi durumu ortadan kalkmıştır. Kurumun diğer personeline verilen kâr payları (temettü ikramiyesi) ise G.V.K. hükümleri çerçevesinde ücret sayıldığından gider olarak indirimi mümkündür.

(5)  Spor hakemlerinin ücretleri Gelir Vergisi Kanununun 29/4. maddesi uyarınca vergiden istisnadır. Bunların 61/5 maddesinde sayılmış olması istisna uygulamasına engel teşkil etmez

(6) Gelir vergisi hesaplamasında şu hususlara dikkat edilir. 5615 sayılı Kanun ile (4 Nisan 2007 Tarih ve 26483 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.) 193 sayılı Kanunun mülga 32. maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Asgarî geçim indirimi

MADDE 32 – (1.1.2008 tarihinden geçerli olmak üzere) Ücretin gerçek usûlde vergilendirilmesinde asgarî geçim indirimi uygulanır.

Asgarî geçim indirimi; ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için % 50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için % 10’u, çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5 diğer çocuklar için % 5’idir. Gelirin kısmî döneme ait olması halinde, ay kesirleri tam ay sayılmak suretiyle bu süreye isabet eden indirim tutarları esas alınır. Asgarî geçim indirimi, bu fıkraya göre belirlenen tutar ile 103 üncü maddedeki gelir vergisi tarifesinin birinci gelir dilimine uygulanan oranın çarpılmasıyla bulunan tutarın, hesaplanan vergiden mahsup edilmesi suretiyle uygulanır. Mahsup edilecek kısmın fazla olması halinde iade yapılmaz.

İndirimin uygulamasında “çocuk” tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, “eş” tabiri ise, aralarında yasal evlilik bağı bulunan kişileri ifade eder.

İndirim tutarının tespitinde mükellefin, gelirin elde edildiği tarihteki medenî hali ve aile durumu esas alınır. İndirim, yukarıdaki oranlara göre hesaplanan tutarları aşmamak kaydıyla, ücret geliri elde eden aile fertlerinden her biri için ayrı ayrı, çocuklar için eşlerden yalnızca birisinin gelirine uygulanır. Boşananlar için indirim tutarının hesabında, nafakasını sağladıkları çocuk sayısı dikkate alınır.

Bakanlar Kurulu, indirim konusu yapılacak toplam tutarın asgarî ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması şartıyla ikinci fıkrada belirtilen asgarî geçim indirimi oranlarını artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye yetkilidir.

4842 Kanunla ücretlerde özel indirim 1.1.2004 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığından ücret matrahının tespitinde bu tarihten itibaren dikkate alınmamaktadır. Özel indirim tutarı Gelir Vergisi Kanununun 31. maddesi uyarınca en son 2003 yılındaki özel İndirim tutarları; günde (1.500.000), ayda (45.000.000) ve yılda (540. 000.000) lira olarak uygulanmıştır. Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van illerinde ise günde (2.100.000), ayda (63.000.000), yılda (756.000.000) liradır.

(7) Damga Vergisi Kanununa ekli 1 sayılı tablonun IV/1-b pozisyonu uyarınca “maaş, ücret, gündelik, huzur hakkı, aidat, ihtisas zammı, ikramiye, yemek ve mesken bedeli, harcırah ve benzeri ne adla olursa olsun hizmet karşılığı alınan paralar için verilen makbuzlar ile bu paraların nakden ödenmeyerek kişiler adına açılmış veya açılacak cari hesaplara nakledildiği veya emir ve havalelerine tediye olunduğu takdirde nakli veya tediyeyi temin eden kağıtlar”  binde 6 nispetinde damga vergisine tabi tutulmaktadır.

(8) 238 seri no’lu V.U.K Genel Tebliği (2 Mart 1995 tarih ve 22218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır)

(9) 27 Ocak 1985 tarih ve 18648 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

(10) 3 Ağustos 1995 tarih ve 22363 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

(11) Factoring şirketi, faturaya veya mal ve hizmet satışından doğmuş olduğunu tevsik eden diğer belgelere dayalı mal ve hizmet satışlarından doğmuş veya doğacak alacakları temellük ederek, tahsilini üstlenen ve bu alacaklara karşılık ödemelerde bulunarak finansman sağlayan şirkettir.

(12) Bankaların kredi kartı kullanımını teşvik için harcamalar oranında verdikleri hediyelerde bu kapsamda değerlendirilir.

(13) Fatura ve benzeri belgelerde ayrıca gösterilmeyip, yıl sonlarında belli bir dönem sonunda ya da belli bir ciro aşıldığında (satış primi, hasılat primi, yıl sonu iskontosu gibi adlarla) yapılan ödemeler ise katma değer vergisine tabi olacaktır. Zira bu tür bir iskonto doğrudan satılan malla ilgili değildir. Burada söz konusu olan iskonto, firmanın yaptığı ek bir çalışmanın ya da çabanın sonucu olarak doğmaktadır. Dolayısıyla yapılan iş, ana firmaya karşı verilen bir hizmettir. Çünkü, ana firma ile satıcı firma arasında düzenlenen sözleşmeye göre (yazılı veya sözlü), satıcı firma sözleşmenin hükümlerine uygun olarak belli bir çabayı göstermiştir ki (belli bir hizmeti vermiştir ki) ek ödemeye (iskontoya) hak kazanmıştır.

(14) 24.03.1999 tarih ve B.07.0.GEL.0.40/4069-5/11976 sayılı

(15) Söz konusu oran 2006/11449 sayılı Kararname ile 1.1.2007 tarihinden geçerli olmak üzere belirlenmiştir. (29 Aralık 2006 tarih ve 26391 sayılı resmi Gazete’de yayımlanmıştır.)

Exit mobile version