Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Bilirkişi Ücretlerinin Vergilendirilmesi

Bilirkişi Ücretlerinin Vergilendirilmesi

Hakan KIVANÇ
SMMM
Mali Hukuk Uzmanı
Y.T.Ü. Öğretim Görevlisi
smmhakan@gmail.com
  1. GİRİŞ

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu (HUMK) ile getirilen bilirkişilik, bir davada çözümü hâkim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşüne başvurulan üçüncü kişiyi tanımlamaktadır.

Mesleklerinde uzmanlaşmış, birikim sahibi kişiler, çeşitli kişi ve kurumlar arasında oluşan ihtilafların çözümü için bilirkişi olarak görev yapmaktadırlar. Özel bilgi ve ihtisas isteyen işlerde hâkim, vereceği kararda değerlendirmek üzere bilirkişi görüşüne başvurabilmektedir.

Bilirkişiler kendilerine iletilen dosyalar hakkında, objektif kriterler ve yasal mevzuat çerçevesinde rapor düzenleyerek yargıya teknik anlamda destek vermek suretiyle ihtilafların çözümüne katkı sağlamaktadırlar.

  1. BİLİRKİŞİ ÜCRETLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ

Bilirkişilere ödenen ücretler konusunda, işverenin belirlenmesi ve vergilemenin nasıl yapılacağı hususlarının doğru tespit edilmesi önem arz etmektedir.

Bilirkişilerin vermiş oldukları hizmetin karşılığı olarak elde ettiği gelirler, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre ücret geliri olarak değerlendirilmiştir. Ücret geliri olarak mütalaa edilen bu gelirler, 01.01.1982 tarihinden 31.12.1993 tarihine kadar (belli bir haddin altında kalması koşulu ile) vergiden istisna ücretler arasında sayılmıştır.

3946 Sayılı Kanun’un 38. maddesinin 2/b bendi ile bilirkişilere ödenen ücretlere ilişkin vergi istisnası kaldırılarak, 1 Ocak 1994 tarihinden itibaren vergilendirilmeye başlanmıştır.

  1. Yasa Maddeleri Çerçevesinde Değerlendirme

Bilirkişilere ödenen menfaatlerin niteliği, vergilendirilmesi ve beyan edilmesi hususlarının değerlendirilebilmesi için öncelikle Gelir Vergisi Kanunu’nun ilgili maddelerine bakmamız yerinde olacaktır.

“Ücret işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, aynı maddenin 3’üncü fıkrasının 5’inci bendinde, bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatlerin de ücret sayıldığı hükme bağlanmıştır.

“İşveren hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatlar dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir” denilmiştir.

Bu hükümden hareketle, davaya veya ihtilafa taraf olanlar tarafından atanması talep edilen ve ücretleri ödenmesine rağmen, bilirkişilerin işverenleri, bu kişileri atayan ve kendilerinden talimatları doğrultusunda rapor, bilgi, yönetim isteyen ve karar inisiyatifini elinde bulunduran mahkemeler, odalar ve devletin yetkili mercileridir.

Tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret gelirleri için yıllık beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için beyanname verilmesi halinde ise bu gelirler beyannameye dahil edilmeyeceği belirtilmiştir.

Tevkif suretiyle vergilendirilmiş olmak kaydıyla, birden fazla işverenden ücret geliri almakla beraber birden sonraki işverenden alınan ücretlerin toplamı Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yazılı tutarın ikinci gelir diliminde yer alan (2007 yılı için 19.000.-YTL) tutarı aşması halinde ücret gelirlerinin tamamının beyan edileceği hüküm altına alınmıştır.

“Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dâhil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı fıkranın birinci bendinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61’nci maddede yazılı olup, ücret sayılan ödemelerden, 103. ve 104. maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Gelir Vergisi Kanunundaki konu ile ilgili maddeleri toplu olarak değerlendirecek olursak;

  1. Özelgeler Çerçevesinde Değerlendirme

Bu bölümde, bilirkişilere ödenen ücretlerin vergilendirilmesini, idarenin vermiş olduğu özelgeler ışığında değerlendirmeye çalışacağız.

“… İlgide kayıtlı dilekçenizde, İ.Ü.Orman Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olduğunuzu, orman davaları ile ilgili olarak İstanbul’un çeşitli adliyelerinde bilirkişi olarak yaptığınız görevlerde adınıza tahakkuk eden bilirkişi ücretlerinden farklı oranlarda gelir vergisi kesildiğini belirterek konu hakkında görüşümüz sorulmaktadır.

… ücret ödemelerinin ne şekilde vergilendirileceği 128 ve 160 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde açıklanmış olup; 160 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde; ‘Bir hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde her bir işverenin ödediği ücretler ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesine göre, birden fazla işveren tarafından ödenen ücretlerin tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretlerden ibaret olması halinde (4444 Sayılı Kanununun 1. maddesiyle 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere) yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmemektedir.

Bu hükümlere göre; İstanbul’un çeşitli adliyelerinde yapmış olduğunuz bilirkişi görevleri için ödenen ücretlerin mahkemelerin ayrı bir veznesinin bulunmaması tek vezneden tahakkuk ettirilip ödenmesi durumunda bu ödemelerin tek işverenden elde edilen ücret olarak değerlendirilip Gelir Vergisi Kanunu’nun 103.maddesine göre vergilendirilmesi gerekir.

“… İlgide belirtilen yazınızda farklı Hukuk Mahkemeleri tarafından tayin edilen bilirkişilere ödenen ücretlerin aynı yargı çerçevesi içinde tek mahkeme veznesinden ödendiği belirtilerek söz konusu bilirkişilere yapılan ödemelerin Gelir Vergisi Kanunun 103. maddesine göre ne şekilde vergilendirileceği konusunda Defterdarlık görüşümüzü talep etmektesiniz.

… Hukuk mahkemelerinin ayrı ayrı veznesi bulunmadığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı tek bir vezne bulunduğundan bilirkişi ücretlerinin tahakkukunun ve ödemesinin bu tek vezne tarafından yapıldığı belirtilmiştir.

Bu hükümlere ve açıklamalara göre, farklı Hukuk Mahkemeleri tarafından tayin edilen bilirkişilere ödenen ücretlerin her mahkemenin ayrı ayrı bir veznesi bulunmadığından, bilirkişilere yapılan ödemelerin tek vezneden tahakkuk ettirilip, ödenmesinden dolayı bu ödemelerin tek işverenden elde edilen ücret olarak değerlendirilip, Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesine göre vergilendirilmesi gerekir.

“… İlgide kayıtlı dilekçenizde 2003 yılı içinde değişik mahkeme veznelerinden elde etmiş olduğunuz bilirkişilik ücret gelirlerinizin ne şekilde beyan edileceğini sormaktasınız.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, avukat yanında ücretli olarak çalışmak dışında çeşitli adliyelerde yapmış olduğunuz bilirkişilik faaliyetiniz dolayısıyla birden fazla işverenden ücret aldığınızdan ve birinci işverenden alınan ücretin hangisi olacağı tarafınızca serbestçe belirlenebileceğinden; başkaca bir geliriniz olmaması şartıyla 2003 yılı içinde birinci işverenden sonraki işverenlerinizden elde ettiğiniz ücretleriniz toplamının 12 milyar TL.’yı aşmaması halinde  beyanname vermenize gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca bilirkişilik ücretlerinin mahkemelerin ayrı ayrı veznelerince tahakkuk ettirilip ödenmesi halinde bu veznelerin her birinin ayrı bir işveren olarak  dikkate alınması gerekmektedir. ”

Yukarıda aktarılan özelgelere bakıldığında, tek işveren kavramının ödeme yapılan vezne sayısına bağlandığı görülmektedir. Bir veya birden fazla mahkemeden ancak tek bir vezneden ödeme alınması halinde tek işveren varlığının kabul edilmesi, farklı mahkeme veya veznelerden ödeme alınması durumunda ise bunların ayrı işveren olarak kabul edilmesi yaklaşımı ağırlık kazanmıştır.

İşverenin belirlenmesi konusunda her bir mahkemenin ayrı işveren olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Zira mahkemeler, yargı organının birer unsuru ve devletin bu konu ile ilgili olarak teşkilatlandırdığı Adalet Bakanlığı’nın birimleridir. Bu nedenle işverenin tespitinde, bilirkişi ücretlerini ödeyen Adalet Bakanlığı’na bağlı tüm mahkemelerin tek işveren olarak kabulü ve alınan ücretlerin toplamının da tek işverenden alınmış ücret olduğu kabul edilmelidir.

Bu görüşümüz doğrultusunda verilen özelgeler aşağıdaki gibidir;

“… İlgi yazınızda, Laboratuarınız uzmanlarının Müdürlüğünüzün hizmet vermekle yükümlü olduğunu resmi makamlar dışında Hukuk Mahkemelerine zaman zaman hukuk davalarıyla ilgili olarak imza, yazı, belge sahteciliği konularında da inceleme işini yaparak bilirkişi raporu düzenlediklerini, anılan mahkemelerce takdir edilen bilirkişi ücretlerinin posta havalesi yoluyla Müdürlüğünüz adresine gönderildiğini ve söz konusu ücretin Müdürlüğünüz posta görevlisi tarafından çekilerek, geldiği şekliyle ilgili personele verildiğini belirterek, incelemeyi yapan bilirkişilere ödenen ücretlerin vergilendirilmesi hususunda Başkanlığımızdan bilgi istenilmektedir.

Buna göre Müdürlüğünüz çalışanlarının farklı adliye birimlerinden bilirkişilik ücreti alması durumunda bu ödemelerin ayrı işverenlerce yapılan ücret ödemesi olarak kabul edilmesi, ancak Adalet Bakanlığı’na bağlı çeşitli mahkemelerden bilirkişi ücreti elde edilmesi halinde ise bu ödemenin tek işverenden yapılan ücret ödemesi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, Müdürlüğünüz çalışanlarının 2005 yılında birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerin toplamı 15.000.-YTL’yi aşması halinde birinci işverenden aldıkları ücret de dahil olmak üzere tamamını beyan etmeleri gerekmektedir.

Diğer taraftan çalışanlarınızın birinci işverenden alınan ücreti serbestçe seçebilecekleri tabiidir.”

“… Bu itibarla, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde adı geçen mükellefin 2005 yılına ilişkin olarak gelirinin Adalet Bakanlığı’na bağlı çeşitli mahkemelerden bilirkişi olarak elde ettiği ücret gelirinden ibaret olması halinde tek işverenden elde ettiği ücret gelirinin bulunduğunun kabul edilmesi gerekmekte olup, bu gelirin serbest meslek kazancı dolayısıyla verdiği yıllık beyannameye dahil edilmesi söz konusu değildir.

Ancak, bunun yanı sıra Adalet Bakanlığı bünyesi dışındaki yargı mercilerinden elde edilmiş ücret geliri ile başka işverenlerden elde edilmiş ücret gelirinin de bulunması halinde, birden fazla işverenden ücret geliri elde edildiğinin kabulü gerekmekte olup, söz konusu mükellefin durumunun G.V.K.’nun 85 ve 86’ncı maddeleri hükümleri gereğince değerlendirilmesi gerekir.”

  1. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Çerçevesinde Değerlendirme

Adalet Bakanlığı’na bağlı tüm mahkemelerin tek işveren olarak kabul edilmesi yaklaşımının gereği olarak, yıl içerisinde bilirkişilere ödenen ücretlerin tüm mahkemeler tarafından takip edilebilmesi ve buna bağlı olarak artan oranlı vergilemeye tabi tutulması gerekmektedir. Bu tespite ilişkin olarak ülke çapında elektronik bir veri tabanı gereksinimi olduğundan yakın tarihe kadar böyle bir tespit mümkün değildi.

Ancak, bu tespiti mümkün kılacak bir uygulama günümüzde vardır. Adalet Bakanlığı Merkez Teşkilâtı ile birlikte tüm mahkemeler, Cumhuriyet başsavcılıkları ve icra dairelerini içine alacak şekilde Türkiye geneli için geniş bilgisayar ağı kurma ve uygulama geliştirme çalışmalarına Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile başlanmıştır.

Ulusal Yargı Ağı Projesi 28 Eylül 2000 tarihinde başlamış ve 26.01.2004 tarihinde işletime alınmaya başlanılan UYAP bugün itibariyle, 106 ACM ve 230 mülhakat adliyesinde işletime alınmış durumdadır. (1) Sistem, Türkiye çapına yayılmış yaklaşık 1.500 taşra teşkilatına ve 30.000 adalet personeline hizmet verecektir.

Ulusal Yargı Ağı Projesi ile; bilirkişi arama, sisteme bilirkişi ekleme, bilirkişi görevlendirmesi, bilirkişi teslim tutanağının hazırlanması, bilirkişi raporunun kaydedilmesi, bilirkişi görevden çekilme dilekçesinin kaydedilmesi, rapor teslim etmeyen bilirkişiye tebligat yazılması, bilirkişi incelemesinden vazgeçilmesi, bilirkişi listesi oluşturma, bilirkişi dosya takibi sorgulama, bilirkişi damga vergisi ve stopaj listesinin alınması elektronik ortamda gerçekleştirilebilmektedir.

UYAP çerçevesinde, tüm yargı ağının elektronik ortama taşınmasının ve bu sistemin sorunsuzca çalışmasının bir anda olmayacağı aşikardır. Ancak, uygulamada çıkacak sorunların zamanla giderilerek e-devlet oluşumuna bir adım daha yaklaşılması nihai amaç olmalıdır.

III. GENEL DEĞERLENDİRME

Adli sistemimizin yapılanmasında, adli bilimler çerçevesinde yeterli ihtisas mahkemelerinin ihdas edilmemiş olması, yerel düzeydeki mahkemelerin birbirinden farklı bir çok konuda çözüm aramasına sebep olmaktadır.

Bu bağlamda bilirkişi, yargılama prosedürü içinde hakimin ihtiyaç duyduğu konuda başvurduğu bir yardımcı olarak değerlendirilmiş olup, görevi hakime yardımcı olmaktır. (2)

Bilirkişilerin vermiş oldukları hizmetin karşılığı olarak elde ettiği gelirler, ücret geliri olarak değerlendirilmiştir.

Ancak bilirkişilere yapılan ödemelerin vergilendirilmesi esnasında; işveren sayısına ilişkin farklı idare görüşleri, artan oranlı vergilemenin sağlıklı olarak yapılamaması, beyanname verme yükümlülüğünün doğup doğmadığının tespitindeki güçlükler gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır.

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) çerçevesinde, bilirkişilere açılacak kartlar ile (T.C. Kimlik Numarası kullanılarak) verilen dosyaların takibinden, tüm adli birimlerden alınan ücret ödemelerinin kümülatif toplamının alınmasına kadar sağlıklı bir takip ve vergilendirme yapılması mümkün olmuştur. Böylece her mahkemenin ayrı dosya açmasına ve takibine gerek kalmaksızın, elektronik sistem yardımı ile bilirkişinin aldığı ödemeler kolaylıkla takip edilebilecektir.

Konu ile ilgili olarak genel bir değerlendirme yapıldığında;

ortaya çıkmaktadır.

İdarenin de yukarıda aktarılan hususlara paralel olarak, Adalet Bakanlığı’na bağlı farklı mahkemeleri veya veznelerini ayrı işveren olarak kabul etmesi yaklaşımdan tamamen vazgeçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan konunun bir tebliğ ile düzenlenmesi yerinde olacaktır.

KAYNAKLAR

DİP NOTLAR

(1)  Adalet Bakanlığı Duyuruları (Ocak 2007 itibari ile)

(2)  Bilirkişilik, yargılama sürecinin gerekli bir unsuru olduğu halde, uygulamada bu kurumun bütünüyle yozlaştığı, adliye koridorlarında bekleşen kadrolu bilirkişilerin oluştuğu, hatır-gönül ilişkileri çerçevesinde bilirkişi görevlerinin dağıtıldığı, hemen her konuda bilirkişilere başvurulduğu, mahkemelerin Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına rağmen hukukçu bilirkişileri de dava sürecinde bilirkişi incelemeleri için davaya kattıkları bilirkişilerin hakimin yerine geçerek onun yetkisini kullandığı gibi şikayetler sıkça duyulmakta ve görülmektedir. Sistemdeki olumsuzluklar, yetersizlikler ve inanılmaz hatalar sonucunda ortaya çıkan sorunlar, adalet kavramına olan güvenin azalmasına, devlete olan güvenin azalması ve güven bunalımına, devlet kurum ve kuruluşlarında, adalet hizmeti alan kişi veya kurumlarda zaman, güç ve inanç kaybına sebep olmaktadır. ( A. Erhan Bakırcı, Türk Adli Sisteminde Bilirkişilik Uygulamaları, Sorunları ile Yakın ve Uzak Dönem için Çözüm Önerileri ve Adli Bilimler Enstitüsü, II. Mühendislik Bilimleri Genç Araştırmacılar Kongresi, İstanbul, Kasım 2005, www.istanbul.edu.tr/mbgak/ bildiriler/Denizulastirma/D1-2.pdf )

Exit mobile version