Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Kamu Hukukunda Takibin Geri Bırakılması (Haciz’in Ertelenmesi)

Haczin Ertelenmesi

Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
m.ozdemir@vdd.com.tr

1- Genel Olarak Haciz

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “İkinci Kısım” Birinci Bölümünde Cebren tahsil ve Takip Esasları düzenlenmiştir. Buna göre; ödeme süresi içerisinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı ve cebren tahsilin;

6183 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasında “Borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, amme alacağının takibinde haciz tatbiki için borçlunun mal bildiriminde bulunması şart değildir. Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun Kanunda belirtilen süre içerisinde mal bildiriminde bulunmaması halinde, tahsil dairesince tespit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul ve gayrimenkul malları ile alacak ve haklarından amme alacağını karşılayacak miktarının derhal haczi gerekmektedir.

Ödeme emri tebliği üzerine mal bildiriminde bulunmayan borçlunun, Kanunun 60. maddesine göre hapsen tazyik edilmesi, borçluya ait malların tahsil dairesince haczine engel değildir.

Bu bağlamda, haciz muameleleri, tahsil dairelerince düzenlenen ve alacaklı amme idaresinin mahallî en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından tasdik edilen haciz varakalarına dayanılarak yapılır.

Hacizde amaç, amme idaresinin alacaklarını eksiksiz tahsil etmesidir. Haciz tatbikinde borçlunun borcunu ödemesi halinde hacze son verilir. Bilinmelidir ki; tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir.

Borçlu tarafından başkasının olduğu beyan veya üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır.

Haczedilen her türlü mallar satılarak paraya çevrilir. Satıştan elde edilen bedelden, takip masrafları ve takip edilen amme alacağı düşüldükten sonra geriye kalan kısmı borçlunun ödeme zamanı gelmiş veya muacceliyet kesbetmiş borçlarına mahsup edilir ve artanı, hacze iştirak etmiş başka daire yoksa borçluya verilir, hacze iştirak etmiş başka daire varsa, artan kısımdan evvela bu dairelerin alacakları ayrıldıktan sonra, bakiyesi borçluya verilir.

Satıştan elde edilecek bedelin amme alacağından önce ödenmesi gereken borçlarla, takip giderlerini geçmeyeceği kesin olarak biliniyorsa hacizli malın satışını tahsil dairesi tehir edebilir. Şu kadar ki, alacağı amme idaresi alacağından önce gelenlerin takip hakları mahfuzdur.

2- Ölüm Halinde Haczin Geri Bırakılması

6183 Sayılı A.A.T.U.H.K’nun 50.maddesi “Ölüm halinde takibin geri bırakılması” başlığını düzenlemekte konuyu 3 ana temel noktada ele almaktadır.

2.1. Borçlunun Yakınlarından Birinin Ölmesi

Amme borçlusunun eşi (karısı yahut kocası), kan ve sıhriyet itibariyle usul veya füruundan birisinin ölmesi halinde amme borçlusu hakkında AATUHK gereğince yapılan takibat ölüm günü ile beraber üç gün için geri bırakılır.

Usul-füru (=üstsoy-altsoy=düzhat hısımlığı) bir kan hısımlığı türüdür. Medeni Kanunun (Yeni) 17.maddesine göre biri diğerinden gelen kişiler arasında üstsoy-altsoy hısımlığı; biri diğerinden gelmeyip de, ortak bir kökten gelen kişiler arasında yansoy hısımlığı vardır. Dedelerden başlayıp torunlara kadar olan yakınlık (hısımlık) ilişkisinde herkes birbirinin üstsoy ve altsoyudur.[1]

Bu kapsamda Üçüncü dereceye kadar kan hısımları ile sıhrı (kayın) hısımlığı konusunu aşağıdaki tabloda açıklandığı şekilde anlamak gerekir.

Dereceleri Kan Hısımları Sıhri (Kayın) Hısımları
1. Derecede Çocukları[2], annesi ve babası Eşinin annesi ve babası
2. Derecede Kardeşleri, torunları, büyükannesi ve büyük babası Eşinin kardeşleri, eşinin büyük annesi ve büyük babası
3. Derecede Kardeşinin çocukları, amcası, halası, dayısı, teyzesi Eşinin kardeş çocukları, eşinin amcası, dayısı, halası ve teyzesi

Buna göre borçlu durumundaki şahsın, kan hısımlığı ve sıhri hısımlık dolayısı ile yukarıda açıklanan kişilerden birinin ölümü halinde 6183 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yapılan takibat ölüm günü ile beraber üç gün geri bırakılacaktır. Yani bu süre zarfında herhangi bir işlem yapılmayacaktır.

2.2. Borçlunun Ölmesi

Amme borçlusunun ölümü halinde terekenin borçlarından dolayı yapılmakta olan takip yine ölüm günü ile beraber üç gün için geri bırakılır. Üç günün bitiminde terekenin borçları için takibata devam olunur.

Tereke, ölen bir kimsenin bıraktığı malların hepsi ile hak ve borçları ve hak ve borçlarının hukuksal durumudur.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 331.maddesi “Cezalar” başlığını taşımaktadır. Buna göre;  Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler vergi cezaları (vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ile cezalandırılır denilmektedir. Aynı kanunun 372.maddesi ise ölüm halinde vergi cezaları düşer hükmüne yer vermiştir. Bu nedenle vergi ziyaı cezası, usulsuzlük cezası ve özel usulsüzlük cezası ölüm halinde düşecektir. Vergi aslı ve gecikme faizi ve gecikme zammının takibine ise devam edilecektir.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38 inci maddesi “Suç ve Cezalara İlişkin Esasları” düzenlemiştir. Bu maddenin 7.fıkrasında “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır. Anayasanın bu hükmü ile şahısların işledikleri idari veya adli suçlara istinaden gerek adli gerekse idari merciler tarafından verilen cezaların yalnızca o kişiye yönelik olarak infaz edilmesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Ceza sorumluluğunun şahsîliğini düzenleyen 20.maddesine göre; Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Aynı kanunun Sanığın veya hükümlünün ölümü başlıklı 64.maddesine göre ise, Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.

Bu bağlamda Tahsilat Genel Tebliğinde; “İdari para cezalarının düzenlendiği özel kanunlarda, cezaya muhatap olan kişilerin ölümü halinde idari para cezalarının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde ayrıca bir hüküm bulunmaması koşuluyla, Anayasanın 38 inci maddesinde yer verilen “Cezaların Şahsiliği” ilkesi gereğince, bu idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi icap etmektedir” denilmektedir.

Bu bağlamda; İdari veya Adli Para Cezaları 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38/7. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 20 ve 64. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde idari veya adli para cezalarının düzenlendiği özel kanunlarda, cezaya muhatap olan kişilerin ölümü halinde para cezalarının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde ayrıca bir hüküm bulunmaması koşuluyla tahsil edilmemesi gerekir.

2.3. Mirasçıların Durumu[3]

Mirasçıların mirası kabul etmemiş olması veya ret etmemiş olması hallerinde Medeni Kanunda mirasın red veya kabulü için belirlenen süreler geçinceye kadar 6183 sayılı Kanun kapsamında yapılan takip geri bırakılır. (6183 sayılı Kanun madde 50/3.f)

MK’nun 605.maddesine göre yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. (MK madde 606) Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur. (MK madde 610)

Aynı Kanunun 627.maddesine göre mirasçılardan her biri, tanınan süre içinde mirası reddettiğini veya resmî tasfiye istediğini ya da deftere göre veya kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan edebilir. Süresi içinde herhangi bir beyanda bulunmayan mirasçı, mirası tutulan deftere göre kabul etmiş sayılır.

Diğer taraftan; önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir(MK madde 615). Bu durumda da 6183 sayılı Kanunun açıklanan 50.maddesinin son fıkra hükmünün geçerli olması gerekir.

Buna göre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren üç ay geçmedikçe mirasçılar hakkında 6183 sayılı Kanun kapsamında takibat işlemlerine devam olunamaz. Bu sürenin MK’nun 615.maddesi uyarınca sulh hakimi tarafından uzatılması halinde; uzatılan süre zarfında da takibat işlemlerine devam olunamayacaktır.

  1. Sonuç

Kamu hukukunda cebri takibatın en önemli tahsil ve takip yöntemi haciz müessesesidir. Haciz sürecinin başlaması ile birlikte amme borçlusu tahsil dairesinden haczin ertelenmesi için süre isteyip istemeyeceği, hangi hallerde borçluya süre verileceği konusu önem arz etmektedir.

Bilinmelidir ki amme borçlusunun aciz halinde bulunması ve tecil müessesesinden yararlanması haczi ortadan kaldırır. Haciz tatbikatından itibaren amme borçlusunun sosyal, ekonomik ve ticari sebepleri ileri sürerek amme idaresinden ek süre talep etmeleri ve buna istinaden süre tanınması yasal değildir. Başlanmış olan takibatı/haczi ölüm dışında hiçbir sebep erteleyemez ve geri bırakamaz.

6183 sayılı A.A.T.U.H.K’nun 50.maddesi hükmü gereğince; karısı yahut kocası, kan ve sıhriyet itibariyle usul veya furuu’ndan birisi ölen borçlu hakkındaki takip ölüm günü ile beraber üç gün için geri bırakılır. Bu bağlamda haciz varakasına istinaden başlanılan haciz, haczedilen malların paraya çevrilmesi, gayrimenkullerde ilan sürecinin devamında ölüm dışında hacze ara verilmeyecek/verilemeyecek ve cebri takibata devam olunacaktır.

(1) Ahmet GÜZEL- Muharrem ÖZDEMİR. Vergi Denetmenleri Amme Alacakları Tahsil Usul ve Esasları. Nobel Yayınevi. 2007 Baskı

(2) Evlatlık, öz çocukla aynı hükümlere tabidir.

(3) A.g.e

Exit mobile version