Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Ba Bs Bildirim Formlarına İlişkin Gelişmeler ve Değerlendirmeler

Ba Bs Bildirim Formlarına İlişkin Gelişmeler ve Değerlendirmeler

Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
emrahaygul@yahoo.com

1- Giriş

Ba Bs bildirim formları, kayıtdışı ekonomi ile mücadelede önleyici ve tespit edici işlevi ile Gelir İdaresi Başkanlığının önemli araçlarından biri haline gelmiştir. Sistemle alıcı ve satıcıların, alım satımlarının karşılaştırılması,  hakkında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı konusunda tespit veya rapor bulunanların alım ve satımları, taklit edilen belgelerin tespiti yapılabilmektedir. Yine bu sistem KDV iadelerinde de önemli bir veri tabanı teşkil etmektedir.

Ba Bs bildirim formlarının etkinliği, kayıtdışılıkla mücadelede İdare tarafından önemsendiğinden, süresinde verilmeyen bildirim ve geç yapılan düzeltmeler için uygulanan cezalar hayli ciddidir. Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. maddesinin uygulanmasında tartışılması gereken en önemli nokta, maddeye aykırı fiiller ve uygulanan cezaların birbirine uyumlu olup olmadığı, hukuki bir deyimle “suç ve ceza arasında ölçülülük” bulunup bulunmadığıdır. Her ay verilmesi gereken bildirim formlarının verilmemesi halinde uygulanan cezanın, kusura göre ağır olduğu tartışılmazdır. Vergi kaçırma iradesi ile hareket etmeyen mükelleflerin bilgi amaçlı olarak verecekleri bildirimleri geç vermeleri, hatta boş bildirimleri vermemeleri halinde maruz kaldıkları ceza, mükellefleri zor ekonomik koşullar altında daha da çıkmaza sokmaktadır.

Bu yazımızda, Ba Bs bildirim formları ile ilgili öne çıkan kimi gelişmelere ve değerlendirmelere değineceğiz.

2- Ceza Uygulanmayacak Durumlar

Bilindiği üzere Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. maddesi uyarınca elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların, belirlenen sürelerin sonundan itibaren 10 gün içinde verilmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilmemekte, takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 1/5 oranında uygulanmaktadır.

Yine Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Müdürlüğünün “213 Sayılı Vergi Usul Kanunu İle İlgili Olarak Uygulama Birliğinin Sağlanması Amacıyla Daha Önce Yapılan Tamimlerin Güncellenmesi ve Birleştirilmesi” kitapçığında söz konusu formlar ile gönderilen bilgilerde yer alan bazı eksiklik veya hataların, bu formlarla alınan bilgilere göre yürütülen analizleri olumsuz etkilemediği dikkate alınarak, tebliğlerde ifade edilen “eksik veya yanıltıcı bildirim” kapsamında değerlendirilmemesi ve bunlardan dolayı mükellefler adına cezai işlem uygulanmaması gerektiği ifade edilmiş ve buna göre aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

– Mükelleflerin bildirimde bulunurken, “Vergi Kimlik” ve “T.C. Kimlik” numaralarını doğru yazmaları kaydıyla alım-satım yaptıkları mükelleflerin adı-soyadı/unvanlarında yapılan büyük-küçük harf ile yazım ve kısaltma vb. hatalar,

Aylık yapılan her bir bildirimde (Form Ba veya Form Bs) yer verilen her bir mükelleften gerçekleştirilen alım veya satımlar için katma değer vergisi hariç olmak üzere mal ve/veya hizmet alışları veya satışları için belirlenen, bildirimde bulunma haddinin %10’unun altında kalan tutar hataları, (örneğin, A Limited  Şirketi B Anonim  Şirketinden Haziran 2012 döneminde yapmış olduğu alışları Ba formu ile 8.000 TL olarak bildirmiş, B Anonim  Şirketi ise aynı dönemde A Limited  Şirketine olan satışlarını 8.400 TL olarak bildirmiştir. İki mükellefin bildirimleri arasındaki fark 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2010 yılı ve müteakip yıllar için belirlenen ve Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılmadığı sürece uygulanacak had olan 5.000 TL’nin % 10’unun altında kaldığından her iki mükellef adına da herhangi bir cezai müeyyide tatbik edilmeyecektir.)

– “Belge Sayısı” bölümünde alım-satımlara ilişkin olarak bildirilen belge sayısında 5 adedi aşmayan ve “Mal ve Hizmetlerin Toplam Bedelini” değiştirmeyen belge sayısı ile ilgili hatalar, eksik veya yanıltıcı bilgi olarak değerlendirilmeyecek ve cezai işlem yapılmayacaktır.

3-Vergi ve Ceza İhbarnamesi Tebliğ Edildiği Durumlarda Önemle Dikkate Alınması Gereken Konular

a- 6111 Sayılı Kanun Kapsamında %75 Oranında İndirime Konu Olan ve Taksitlendirilebilen Cezalar

Bilindiği üzere 6111 Sayılı Kanunun 4. maddesinde Kanunun kapsadığı dönemlere (vergi aslına bağlı olmayan vergi cezalarında:31/12/2010 tarihinden -bu tarih dâhil- önce yapılan tespitlere ilişkin olanlar) ilişkin olarak, bu Kanunun yayımlandığı tarihten (25.02.2011) önce başlanıldığı halde, tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edileceği, bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen  vergi aslına bağlı olmayan cezalarda cezanın % 25’inin; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ilk taksit ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenmesi şartıyla cezanın % 75’inin tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiştir.

6111 Sayılı Kanuna İlişkin 1 Seri no.lu Genel Tebliğde de açıklandığı üzere vergi aslına bağlı olmayan vergi cezalarında 31/12/2010 tarihinden (bu tarih dahil) önce yapılan tespitlere ilişkin olarak kesilen ve Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla; kesinleştiği halde ödenmemiş ya da ödeme süresi geçmemiş, dava açılmış veya dava açma süresi geçmemiş ya da tespit edildiği halde ceza ihbarnameleri düzenlenmemiş veya düzenlendiği halde tebliğ edilmemiş olanlar 6111 Sayılı Kanun kapsamı dahilindedir.

Yine 1 Seri no.lu Genel Tebliğde aşağıdaki örnek bulunmaktadır.

“Örneğin; Kasım/2010 dönemine ait olup 31/12/2010 tarihi saat 00:00’a kadar elektronik ortamda verilmesi gereken mal ve hizmet alımlarına ilişkin bildirim formu (Form Ba) ile mal ve hizmet satışlarına ilişkin bildirim formunun (Form Bs) bu tarihte verilmemesine ilişkin tespitler en erken bu tarihin bittiği 00:00 saatinden sonra dolayısıyla 1/1/2011 tarihinde yapılabileceğinden, bu tespitlere ilişkin vergi aslına bağlı olmayan vergi cezaları Kanun kapsamına girmemektedir. Kasım/2010 döneminden önceki dönemlere ait söz konusu bildirimler nedeniyle kesilecek cezalar ise Kanun kapsamına girmektedir.”

Vergi İdaresi süresinde verilmeyen bildirim formlarının tespitini, işlem elektronik ortamda yapıldığından, yasal süresinin bitimin takip eden ilk gün yapabilmektedir. Bu durumda Ekim 2010 ve öncesine ait bildirim formlarının yasal süresinde verilmemesi sebebiyle kesilecek özel usulsüzlük cezaları 6111 Sayılı Kanun kapsamında indirim ve taksite tabi tutulabilecektir. Bunun için mükelleflerin tebliğ edilen ceza ihbarnamesinde yer alan cezalar için, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde, 6111 Sayılı Kanunun 4 üncü maddesinden yararlanmayı talep etiklerine dair Ek:5 no.lu dilekçe ile başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

Nitekim konuyla ilgili benzer bir olayda Maliye Bakanlığının 17.02.2012 Tarih ve B.07.1.GİB.0.20.37.110-3760-018598 sayılı özelgesinde aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.

“… beyannamenin kanuni süresinde verilmemesi fiili; anılan vergi dairesi müdürlüğünce adı geçen mükellefi Takdir Komisyonuna sevk etmek için hazırlanan takdire sevk fişinin düzenlendiği 03.11.2011 tarihinde değil, E-VDO sisteminden beyanname verme süresinin son gününü izleyen ilk günde tespit edilmiştir. Dolayısıyla, 2006, 2007 ve 2008 dönemlerine ilişkin verilmesi gereken beyannamelerin verilme süresinin son günü 31.12.2010 tarihinden önceki bir tarih olduğundan, bu beyannamelere ilişkin olarak 25.02.2011 tarihinden sonra düzenlenerek mükellefe tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamelerine konu özel usulsüzlük cezaları için 6111 sayılı Kanun’un 4. maddesi hükmünden yararlanılması mümkün bulunmakta olup, 13.12.2011 tarihinde kendisine tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamesine konu özel usulsüzlük cezaları için 29.12.2011 tarihinde (EK:5) dilekçeyle anılan vergi dairesine başvuruda bulunan adı geçen mükellefin 6111 sayılı Kanun’un 4. maddesi hükümlerinden yararlandırılması gerekmektedir.”

b- Bildirimin Süresinde Yapılmaması Halinde Ceza Uygulanmadan Önce Vergi İdaresi Ek Süre Tanımalı mıdır?

Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.

Yukarıdaki düzenlemeye 03.07.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 5904 sayılı Kanun ile “Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.” cümlesi ilave edilmiştir. Bu düzenleme 01.08.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Yasal düzenlemedeki değişiklik dikkate alındığında, düzenleme ile bir yenilik getirildiği açıktır. Ancak bu yeni düzenleme 01.08.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla  01.08.2009 tarihinden önce süresinde yapılmayan bildirimlerle ilgili İdarece ek süre verilmesinin ardından, bu sürede bildirim yapılmaması halinde ceza uygulanması uygun görülmelidir.

Bu konuda mükellef lehine verilmiş yargı kararlarının varlığı bilinmekle birlikte, dava açmadan önce 6111 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanma seçeneği göz ardı edilmemelidir.

4- Bildirimler Düzenlenirken Yeni Yayımlanan Tebliğ ve Özelgelerdeki Açıklamaları Gözardı Etmeyelim

En son 08.09.2012 Tarih ve 28405 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 418 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Form Ba ve Bs bildirimlerinin usul ve esaslarının düzenlendiği  396 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde kimi değişiklik ve ilaveler yapılmıştır. Bu hususlar aşağıda yer almaktadır.

– İflas eden mükellefler için bildirim yükümlülüğü iflasın açıldığı tarihi ihtiva eden dönemden sonra sona erecektir. İflasın kaldırılması durumunda ise bildirim yükümlülüğü, kaldırılma tarihini ihtiva eden dönemden itibaren tekrar başlayacaktır.

– İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde gümrük giriş beyannamesinin kapanış tarihi, ihracat işlemlerinin form Bs ile bildirilmesinde ise, fiili ihracatın gerçekleştiği tarih dikkate alınacaktır.

Ayrıca serbest bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflerin yurt içiyle yaptıkları alış-satış işlemlerinin bildirilmesinde; gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmesi hallerinde bu beyannamelerin kapanma tarihleri ve tutarları, gümrük giriş veya çıkış beyannamesi düzenlenmemesi durumlarında ise serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarı dikkate alınacaktır.

İthalat işlemlerinin form Ba ile bildirilmesinde tutar alanına; 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 21 inci maddesi gereğince gümrük vergisi tarhına esas olan kıymet, malın gümrük vergisinden muaf olması durumunda ise katma değer vergisi matrahını oluşturan katma değer vergisi hariç bedel yazılacaktır.

Ayrıca, malın gümrük sahasına getirildikten sonra kısım kısım ithalatın gerçekleşmesi durumunda, her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak bu Tebliğde belirtilen haddi aşması halinde form Ba bildirimine dâhil edilecektir.

– Diğer taraftan, serbest bölgelerden yapılan mal ve/veya hizmet alım-satım işlemlerinin bildirilmesinde; serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin Türkiye’deki merkez veya şubelerinden de alım-satım yapılması hallerinde, Türkiye’den yapılan alım-satım işlemleri ile serbest bölgedeki şubeden yapılan alım-satım işlemleri ayrı satırlar şeklinde bildirilecektir. Bu kapsamda yapılan bildirimlerde serbest bölgelerden yapılan alım-satım işlemlerinin bildirildiği satırların ülke kodu kısmında “Serbest Bölge” ifadesinin seçilmesi gerekmektedir.

Yine Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde uygulamada karşılaşılan sorunlarla ilgili verilen özelgelerde önemli açıklamalar yapılmaktadır. Uygulayıcıların bu özelgeleri de takip etmeleri önem arz etmektedir.  Biz de aşağıda bunlardan bir kaçını derledik.

a- Tasfiye durumunda Ba ve Bs bildirim formu (İstanbul V. D. Başkanlığı  Sayı: B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2647, Tarih: 17/08/2012):

“….tasfiyesi devam etmekte olan şirketiniz tarafından verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarından tasfiyenin başladığı aya ait bildirim formlarını tasfiye öncesi ve sonrası ayrımı yapmaksızın; tasfiye süresince verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarını ise aylık dönemler halinde düzenleyerek vermeniz gerekmektedir.”

b- Serbest bölgede faaliyet gösteren şirketin Ba Bs bildiriminde hangi kuru uygulayacağı (İstanbul V. D. Başkanlığı  Sayı: B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2406, Tarih: 02/08/2012):

“Serbest Bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin form Ba-Bs bildirimlerinde işlemin gerçekleştiği günün T.C. Merkez Bankası döviz alış kurunu dikkate almaları gerekmektedir.

Ayrıca, malın gümrük sahasına getirildikten sonra kısım kısım ithalatın gerçekleşmesi durumunda her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak, Tebliğde belirtilen haddi aşması halinde Ba bildirimine dahil edilecektir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; ithal ettiğiniz mallar için Kurumunuzca düzenlenecek Ba bildirim formunda gümrük beyannamesi giriş tarihinin, ihraç ettiğiniz mallara ilişkin olarak düzenlenen Bs bildirim formunda fiili ihracatın gerçekleştiği tarihin, serbest bölgede bulunan şubenizden yurtiçinde yaptığınız satış işlemlerinin ise Bs formu ile bildirilmesinde serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarının dikkate alınması gerekmektedir.”

c- Türk ve yabancı bayraklı deniz taşıtları ile hava taşıtlarına akaryakıt ihracat ve ithalat işlemlerinin Ba-Bs formlarında bildirilmesi (B.Mükellefler V. D. Başkanlığı  Sayı: B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-MÜK.257-63, Tarih: 27/02/2012):

“Dış sefere çıkan Türk ve yabancı bayraklı deniz taşıtları ile hava gemilerine yapılan kumanya, yakıt ve yağlayıcı madde teslimlerinde tamamlayıcı beyanda bulunulması halinde, yukarıda bahsedilen ve beyanname üzerine kaydedilmesi gereken kontrolün yapıldığı    tarihin  fiili ihraç tarihi kabul edilmesi; söz konusu teslimlerde tamamlayıcı beyan usulünün kullanılmaması, diğer bir ifade ile her teslim için ayrı bir beyanname verilmesi halinde ise ilgili beyannamenin kapanma tarihinin fiili ihraç tarihine esas alınması gerekmektedir.

Ayrıca, aynı müşteriye dönem içinde yapmış olduğunuz hem yurtiçi hem de ihracat istisnası kapsamındaki satış bedellerinin Tebliğde belirlenen hadleri aşması halinde, yurtiçi satışlarınıza ait bedelin müşterinizin vergi kimlik numarası ile Bs formunun ayrı satırında, ihracat istisnası kapsamındaki satışlarınızın 2222222222 vergi numarası ile Bs formunun ayrı satırında beyan edileceği tabiidir.”

d- Portföy yönetim şirketlerinin Bs formu düzenleme zorunluluklarının bulunup bulunmadığı(İstanbul V. D. Başkanlığı  Sayı: B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-2373, Tarih 27/12/2011):

“Diğer taraftan, 243 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde, bankalar tarafından düzenlenen dekontlar Vergi Usul Kanunu uyarınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına alınmış ve bu  belgelerde bulunması gereken asgari bilgiler ile bunların düzenlenmesine ilişkin esaslar belirlenmiştir.

Ancak, banka olarak faaliyet göstermeyen Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde gerçek ve tüzel kişiler ile menkul kıymet yatırım fonlarının portföylerini yönetmek üzere portföy yönetimi hizmeti sunan şirketlerin her türlü teslim ve hizmetleri için dekont düzenlemelerine imkan bulunmamakta olup bu işlemler için Vergi Usul Kanunu’nun 230’uncu maddesinde yer alan asgari bilgileri içerecek şekilde fatura düzenlemeleri gerekmektedir.

Bu açıklamalar çerçevesinde, Kurumunuz tarafından düzenlenen faturaların 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde belirtilen usul ve esaslara göre Bs bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir.”

5- Değerlendirme ve Önerilerimiz

– Gelir İdaresi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Müdürlüğünün “213 Sayılı Vergi Usul Kanunu İle İlgili Olarak Uygulama Birliğinin Sağlanması Amacıyla Daha Önce Yapılan Tamimlerin Güncellenmesi ve Birleştirilmesi” kitapçığında belirtilen kimi eksiklik veya hataların cezaya konu edilememesi açıklaması olumlu olmakla beraber yeterli değildir.

– Kasım/2010 döneminden önceki dönemlere ait bildirimler nedeniyle kesilecek cezalar 6111 Sayılı Kanun kapsamında 3/4 oranında indirim ve ikişer aylık dönemler halinde altı eşit taksitte ödenebilmektedir.

– 01.08.2009 Tarihinden önce verilmesi gereken bildirimlerin süresinde verilmemesine ilişkin cezaların, idare tarafından önceden yazılı bildirim yapılmaması gerekçe gösterilerek dava konusu yapılması mümkün olmakla beraber, bu dönemler 6111 sayılı Kanun kapsamına da girdiğinden dava açılmasına karar verilirken bu husus da göz önüne alınmalıdır.

– Kayıtdışı ekonomi ile mücadelede cezalar tabi ki önleyicidir. Ancak suç ve ceza arasında bir denge bulunmalıdır. Bu denge maalesef Ba ve Bs bildirim formlarına ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve buna ilişkin uygulanacak ceza arasında bulunmamaktadır. Vergi Usul Kanunundaki usul cezaları, fiilleri dikkate alınarak yeniden belirlenmelidir.

– İdare verilmeyen bildirimleri verme süresinin son gününü izleyen ilk günde kolayca tespit edebilmektedir. Cezanın tespiti çok kolaydır ve ceza uygulanmama ihtimali teorik olarak yoktur. Bu durumun da cezalandırma kriterlerinde dikkate alınması uygun olur.

– İdare, Ba ve Bs bildirim formlarının düzenli ve düzgün verilmesini yüklü para cezası yaptırımı ile sağlamaktadır. Günümüzde mükellef hareketleri ceza yerine özendirmelerle de yönlendirilebilmektedir. Örneğin SGK primi işveren payındaki 5 puanlık devlet desteği ve buna ilişkin sağlanması gereken şartlar gibi.

– Ba ve Bs bildirim formlarına ilişkin cezaların, zaman içinde bildirimlerle ilgili bilincin gelişmesi ve oluşması ile beraber düşürülmesi uygun olacaktı, ancak zaman içinde cezada yapılan indirim çok cüzi kalmıştır.

– İdare mükelleflere sürekli yeni bir bildirim yükümlülüğü getirmektedir. Öyle ki e-beyan ve internet vergi dairesi uygulamaları ile işlerin kolaylaştırılması düşünülürken işler hayli artmıştır. Bu durum da hataları artırmaktadır.

– Bildirimlerle ilgili sürekli açıklayıcı tebliğler yayımlanmakta, mükelleflerin tereddütlerinden dolayı onlarca özelge verilmektedir. Demek ki idari düzenlemeler yeterli düzeyde açık ve yönlendirici değildir. Bu durumda da hata yapılması olağan karşılanmalıdır. Yine İdarenin de zaman içinde çelişkili görüşleri olmuştur. Örneğin transit ticaretin bildirilmesi hakkında.

İnsanı (mükellef ve meslek mensuplarını) , E-VDO sistemi gibi her programlananı kusursuz yapacağı, her tebliği kusursuz uygulayacağı şeklinde görmek yerine, “insan beşer, kuldur şaşar” şeklinde görmek lazımdır. Bu açıdan önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:

– Bildirme konu mal ve hizmet alımı/satımı olmaması halinde, bildirim verilmesi yükümlülüğü kaldırılmalı, bu değişiklik geçmiş dönemler için de geçerli olmalıdır. Nitekim kimi beyannamelerde (damga, muhtasar vb.) bu şekilde uygulama bulunmaktadır.

– Bildirim KDV beyanının içinde yapılmalı, böylece düzeltmelerde uygulanan yüklü cezaların önüne geçilmelidir.

– Bildirim KDV beyanı dışında ayrı verilmeye devam edilecekse, bildirimlerin verilmemesine veya yasal süresinden sonra düzeltilmesine ilişkin ceza 1. derecede usulsüzlük cezasını geçmemelidir. Nitekim 1. derecede usulsüzlük cezasına konu fiiller bizce Ba ve Bs bildirim formunun süresinde verilmemesi veya süresinde düzeltilmemesinden daha ağırdır.

– Eğer yukarıdakilerin hiçbiri yapılamıyorsa, ceza uygulanmasından önce mükelleflere bildirimin yapılması veya düzeltilmesi konusunda uyarıda bulunulmalı ve bu uyarı dikkate alınmazsa ceza uygulanmalıdır.

Exit mobile version