Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Dünden Bugüne Asgari Ücret ve Vergi (40 Yıllık Yap-Boz Tahtası)

Dünden Bugüne Asgari Ücret

Mustafa Bahadır ALTAŞ
SM.Mali Müşavir
mba444@mynet.com

Giriş:

Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve geçen hafta TBMM Başkanlığı’na sunulan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yaptığı sunumda, “Üç çocuğu olan asgari ücretlilerden sıfır vergi alınacak.” dedi yazımızda ülkemizde yasal düzenlemelere bağlı olarak uygulanmakta olan asgari ücret ve asgari ücretten alınan verginin 40 yıllık serüvenini uygulamadaki gerçekle söylevlerdeki gerçeğin birbirinden farklı olduğunu ele alacağız.

Asgari Ücretten Vergi Alınmayacak

Yeni anayasa’ya “asgari ücretten vergi alınmayacak” hükmünün eklenmesi kararlaştırıldı. (16.05.2013 Perşembe http://www.haber365.com/)

Asgari ücretten vergi alınmaması gündemimizde yok

Yeni Gelir Vergisi paketini açıklayan genç girişimcilerden 3 yıl boyunca vergi almayacaklarını açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, asgari ücretten vergi alınmamasının ise gündemlerinde olmadığını söyledi (30 Mayıs 2013 http://www.aydinlikgazete.com)

3 Çocuk Yapana Sıfır Vergi

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Yeni Gelir Vergisi Kanun Tasarısı yasalaştığında 3 çocuklu asgari ücretlide gelir vergisi yükünü sıfıra çekeceğiz.’ ifadelerini kullandı. (23.10.2013 http://www.ensonhaber.com/)

Asgari ücret nedir?

Anayasa’nın “Ücrette adalet sağlanmalı ve ücret emeğin karşılığıdır” başlıklı 55. maddesine göre “Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” hükmü yer almaktadır.

Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 4. maddesinde asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanmıştır.

4857 Sayılı İş Kanunu’nun 39. maddesinde asgari ücretin amacının “Her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için ücretlerin asgari sınırlarının belirlenmesi” olduğu kaydedilmiştir

Dünden Bugüne Asgari ücret,

1890 yılında Dünyada ilk kez Avustralya ve Yeni Zelanda’da başlayan asgari ücret uygulaması, 1900’lü yılların başında itibaren Avrupa’da, uygulanmaya başladı daha sonra tüm dünyaya yayıldı.

1928 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kabul ettiği sözleşme ile (26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile İlgili Sözleşmesi)  ile asgari ücrete uluslararası bir kriter getirildi.

Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kabul ettiği sözleşmeyi 1973 yılında imzaladı ve 1974 yılında da onayladı.

Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde Anadolu’daki çalışma hayatında “ahilik müessesinde” usta, kalfa ve çıraklar arasındaki ilişkiler ücret farklılığı ile düzenlenerek, klasik anlamada bugünkü asgari ücretle ilgili düzenlemelerin temeli oluşturmuştur. 1800 yılların başında yayınlanan bir fermanında belli işlerde çalışan işçilerin ücretlerinin belirlendiği, yine 1921 yılında kömür maden ocaklarında çalışan işçilere ödenecek, en az ücretlerinin belirlendiği, 1923 yılında, İzmir’de gerçekleştirilen Türkiye I.İktisat Kongresinde, asgari ücret esasının belirlenmesinin kabul edildiği görülmektedir.

Cumhuriyet döneminde, asgari ücrete ilişkin ilk yasal düzenleme 1936 tarih ve 3008 sayılı İş Kanunu’nda yer almasına rağmen kanunda öngörülen asgari ücret yönetmeliğinin 1951 yılına kadar çıkarılmaması sonucu, 1967 yılına kadar asgari ücret yürürlükte olan mevzuat doğrultusunda mahalli komisyonlar tarafından belirlenmiştir. 1967 yılında çıkarılan 931 sayılı İş Kanunu ile bütün işçilerin asgari ücretten faydalanması kabul edilerek 1968 yılında uygulamaya konulan asgari ücret yönetmeliği 1475 sayılı İş Kanunu ve 1972 tarihli Asgari Ücret Yönetmeliği ile bugün yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu ve 2004 tarihli Asgari Ücret Yönetmeliğinin esasını teşkil etmektedir.

1969 yılında altı farklı bölgeye ayrılan 26 ilde uygulamaya konulan düzenleme daha sonraki dönemde bu illerin sayısı artırılarak uygulanmış. 1973 yılında ise bazı illerde tarım işçileri için farklı asgari ücret uygulamasına gidilmiştir. 30 Haziran 1974 tarih ve 14931 sayılı resmi gazetede yayınlanan karar ile 01.Temmuz 1974 tarihinden geçerli olmak üzere asgari ücret günlük 40 TL aylık 1.200 TL olarak açıklanmıştır.

Ülke geneline yaygınlaştırılan bu uygulamada asgari ücret, 16 yaşını doldurmuş ve 16 yaşını doldurmamış işçiler için ayrı, ayrı olmak üzere, tarım ve orman kesimi ile sanayi ve ticaret kesimi işçileri için sektörel düzeyde belirleniyordu. 1989 yılına kadar sürdürülen uygulama bu yıldan itibaren, 16 yaşını doldurmuş ve 16 yaşını doldurmamış işçiler için ayrı, ayrı olmak üzere tarım ve orman kesimi ile sanayi ve ticaret kesimi işçileri her iki kesim için de tek bir asgari ücret belirlenmesine gidilmiştir.

Asgari Ücret ve Vergi Uygulaması, T.C Anayasası’nın vergi ödevi başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” denilmekle birlikte sosyal devlet olmanın gereklerinden biride kişinin kendisinin ve ailesinin geçimini asgari düzeyde devam ettirebilmesi için belirli bir gelirin vergi dışı bırakılmasıdır.

Ülkemizde asgari ücrete ilişkin vergi indirimi ve istisnaları 1950 yılında gerçekleştirilen mali reformla yasalaşan 5421 sayılı Gelir Vergisi Kanunu da en az geçim indirimi uygulaması ilk defa yer almıştır. Uygulamanın ilk yıllarında gelir vergisi kapsamındaki vergilerde uygulanan, en az geçim indirimi daha sonra vergi sistemimizde sadece ücret gelirlerine uygulanmak üzere; özel gider indirimi, vergi indirimi olarak uygulanmış. 5615 sayılı Kanunla 193 sa­yı­lı GVK’ nun mül­ga 32 nci mad­de­si 01.01.2008 tarihinden geçerli olmak üzere başlığıyla birlikte ye­ni­den düzen­len­miş ve asgari geçim indirimi sistemine geçilmiş bulunmaktadır. Bugün bile çağdaş ve gelişmiş ülkelerin birçoğunun vergi kanunlarında yer almayan, mükellefin medeni halini de vergileme yönünden dikkate alan bir sistemin ülkemizde bundan elli yıl önce uygulanması Türk Vergi Sistemi adına önem arz etmektedir

Yürürlükte bulunan mevzuat gereğince asgari ücret üzerinde, Gelir Vergisi, Damga Vergisi, Sigorta Primi ve İşsizlik sigortası kesintileri yapılmaktadır. 1974 Yılından bugüne onar yıllık dilimlerde kesinti oranları aşağıdaki gibidir.

1 Ocak 1974 tarihi itibari ile yüzde 29,25
1 Ocak 1984 tarihi itibari ile yüzde 33,04
1 Ocak 1994 tarihi itibari ile yüzde 31,40
1 Ocak 2004 tarihi itibari ile yüzde 28,35
1 Ocak 2013 tarihi itibari ile yüzde 21,00

En Az geçim indirimi Uygulaması, 31.Aralık.1960 tarihinde kabul edilerek 06.Ocak.1961 tarih ve 10700 sayılı resmi gazete yayınlanan 193 sayılı GVK’ nun yedinci bölümünde “En az geçim indirimi” başlığı altında, indirim hadleri, medeni hal esası, çocuk tabiri, aile reisi esası ve vergi karnesi esaslarına ilişkin düzenlemelere yer verilerek belirli bir dönemde elde edilen gelirin belirli bir kısmı vergi dışı bırakılmıştır.

Vergi Karnesi Uygulaması, Vergi Karnesi Esası (193 GVK. Madde -35) : İndirimden faydalanmak isteyenler, VUK’ nun esaslarına göre vergi karnesi almak ve bunu saklamak zorundadırlar. (Bu Uygulama 05.05.1981 Tarih ve 17331 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan 2454 Nolu 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 7.Maddesi İle Değiştirilmiştir.)

06.02.1951 tarihinde yayınlanan 5 seri nolu GVK tebliğinde; “Gelir Vergisi Kanunu’nun 36 ncı maddesi, en az geçim indiriminden faydalanmak isteyenlere, VUK.’nun esaslarına göre vergi karnesi almak mecburiyetini tahmil eylemiş, ancak VUK.’nu ile karne almaktan muaf tutulmuş olanları bu mecburiyetin haricinde bırakmıştır. Karneden muaf ücretliler ise VUK.’nun 231 nci maddesinde tespit edilmiş, bunlar haricinde kalan hizmetliler hakkında karne alma mecburiyetinin uygulanma şeklinin tâyini Bakanlığımıza bırakılmıştır. Bu hükümler muvacehesinde hizmetlileri, karne almak mükellefiyeti ve en az geçim indirimi tatbikatı bakımından iki grupta mütela etmek lâzımdır.”

Daha sonra bu konuda yaşanan itilaf ve oluşan tereddütler üzerine, 18.Nisan.1972 tarihinde  yayınlanan 96 seri nolu Gelir Vergisi Tebliğinde yapılan açıklama özetle aşağıdaki şekilde yer almıştır.

“193 sayılı GVK.’nun 31 ilâ 36 ncı maddelerinde müessese en az geçim indirimine ilişkin hükümleri ile 213 sayılı VUK’ nun vergi karnesi esasına müteallik 247 ve 248 inçi maddeleri hükümlerinin uygulanmasında bazı noktalardan tereddüt vâki olduğu anlaşılmış, uygulamalarda gözönünde bulundurulmak üzere, aşağıdaki hususların açıklanması zaruri görülmüştür. Bilindiği üzere, GVK.’nun 31 inci maddesinde indirim hadleri tayin edilerek 32, 33 ve 34 üncü maddelerinde indirimin uygulanması ile ilgili bazı esaslara yer verilmiş, 35 inci maddesinde, indirimden faydalanmak isteyenlerin VUK.’nu esaslarına göre vergi karnesi almak ve bunu saklamak zorunda oldukları hükme bağlanmış, 213 sayılı VUK’ nun 247 nci maddesinde, vergi matrahları kısmen veya tamamen götürü usulde tespit edilenlerle en az geçim indiriminden istifade etmek isteyenlerin vergi karnesi alması lâzım geldiği ve bir mükellefin tek vergi karnesi alacağı belirtildikten sonra, 248 inci maddesinde de, en az geçim indiriminin uygulanmasında, karnedeki kayıtların vergi dairesine tescil ettirildiği tarihten evvelki zamanlar için nazara alınmayacağı açıklanmıştır.

Son zamanlarda Danıştay dördüncü dairesi tarafından verilen kararlarda, kanun koyucunun, bu şahsın yaşayabilmesi yönünden muhtaç olduğu belirli haddi ve en az miktardaki bir geliri, açıkca vergi mevzuu dışında bırakarak bunu aşan miktarları vergiye tabi tuttuğu, bu hadlerin Gelir Vergisi Kanunu’nda, mükellefin kendi şahsı ile eş ve çocukları için ayrı ayrı tayin edilmiş bulunduğu var olduğu kesin olarak bilinen mükelleflerin, karne almamış olmaları sebep gösterilerek, bu kimselerin bekâr mükellefler için uygulanacak geçim indiriminden yararlandırılmasının, vergide adalet ilkeleriyle bağdaşamayacağı belirtilerek bunların, şahısları için tayin edilmiş olan en az geçim indiriminden faydalandırılmalarına karar verilmekte ve Danıştay’ın bu görüşü müstakar bir hal almış bulunmaktadır. Fuzulî ihtilâflara mahal verilmemesini teminen, gerek vergi karnesi almayan ve gerekse hiç beyanname vermeyen mükelleflere eş ve çocuklarına ait indirim miktarı nazara alınmaksızın şahısları (Bekar mükellefler) için tayin edilmiş bulunan en az geçim indirim miktarının uygulanması ve bu konuda idari yargı mercilerince bu noktadan mükellefler lehine verilen kararların bir üst merci nezdinde (Danıştay dâhil) dava mevzuu yapılmaması iktiza eder.”

1972 Yılında yayınlan bir tebliğde Danıştay tarafından verilen bir kararın vergide adalet ilkesi açısından nasıl yorumlandığını ve gereksiz ihtilaflara meydan verilmemesi için vergi dairelerinin mükellef lehine nasıl bir yol izlemeleri gerektiği yer almaktadır.

Özel İndirimi Uygulaması, 24.12.1980 tarihli ve 2361 sayılı Kanununla 193 sayılı GVK’ nun 31 maddesinde yapılan değişikle vergi karnesi uygulaması kaldırılarak yerine özel indirim uygulaması getirilmiştir. Bu madde 31.12.1982 tarihli ve 2772 kanun ile 14.1.1984 tarih ve 18281 sayılı resmi gazetede yayınlanan 2970 yeniden düzenlenerek aşağıdaki metin eklenmiştir.“Bakanlar Kurulu, özel indirim tutarlarını on katma kadar artırmaya yetkilidir. Bu yetki, kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörler ile kalkınmada öncelikli bölgelerde fiilen çalışanların ücretleri için farklı özel indirim tutarları tespit edilmek suretiyle de kullanılabilir”

(24.12.1985 tarih ve 19014 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan 3239 Sayılı Kanunun 45 maddesi ile 193 sayılı Kanunun 24.12.1980 tarih ve 2361 sayılı Kanunla değişik 31 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.)

İndirim hadleri (Madde 31)  – Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde aşağıdaki indirimler uygulanır.

1.Özel indirim: Günde (200), ayda (6.000), yılda (72.000) liradır. Bakanlar Kurulu, özel indirim tutarlarını 15 katına kadar artırmaya yetkilidir. Bu yetki, kalkınma planı ve yıllık programlarda özel önem taşıdığı belirtilen sektörler ile kalkınma da öncelikli bölgelerde fiilen çalışanların ücretleri için farklı özel indirim tutarları tespit edilmek suretiyle de kullanılabilir.

2.Sakatlık indirimi: Çalışma gücünün asgari % 80’ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgari % 60’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgari %40’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ise üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda belirtilen sakatlık indiriminden faydalanırlar. Sakatlık indirimi özel indirim tutarının; Birinci derece sakatlar için sekiz katı, İkinci derece sakatlar için dört katı, Üçüncü derece sakatlar için iki katıdır. Sakatlık derecelerine göre tespit edilecek indirimler, özel indirime eklenerek hizmet erbabının ücretinden indirilir.

Bu düzenleme ile ilk defa “özel önem taşıdığı belirtilen sektörler ile kalkınmada öncelikli bölgelerde fiilen çalışanların ücretleri için farklı özel indirim” ve sakatlık indirimi uygulaması yasada yer almıştır.

Vergi İadesi Hakkında Kanun, 1984 yılında kabul edilen 3065 sayılı Katma değer Vergisi Kanunun uygulanmasının kontrol edilmesi ve belge düzenin yerleştirilmesi için 3 Şubat 1984 tarihinde 18306 sayılı resmi gazetede yayınlanan 2978 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun uygulamaya konuldu.

Buna göre; (3239 sayılı Kanunun 83’üncü maddesiyle değişen fıkra.) Tam mükellefiyete tabi olup, ücret geliri elde edenler, ticarî, ziraî veya meslekî kazançları nedeniyle gelir vergisine tabi olan mükellefler, emekli, maluliyet, dul ve yetim maaşı alanlar ile bunların eş, çocuk ve bakmakla yükümlü oldukları kimselerin; kamu idare ve müesseseleri, gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisi mükelleflerinden aşağıda yazılı mal ve hizmet alımları vergi iadesine tabi tutulur. (Hesap ve Oranlar; Vergi iadesi aylık, yıllık veya dönemsel olarak hesap edilebilir. Vergi iadesi, 2 nci madde hükmü de dikkate alınarak mal ve hizmet alımları tutarına % 5 nispeti uygulanarak hesaplanır.)  

Özel gider indirimi (Harcamaların Belgelendirilmesi uygulaması), 30.12.1993 tarih ve 21804 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3946 sayılı Kanunla 193 sayılı GVK’ nun 63 üncü maddesine eklenen 5 numaralı bent hükmünde ücretlilerin vergi matrahlarından eğitim, sağlık, gıda, giyim ve kira harcamalarının belli bir kısmının, özel gider indirimi olarak indirilebilmesine imkân sağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre mükellefin kendisi eş ve çocukları ile ilgili eğitim, sağlık, gıda, giyim ve kira harcamalarının 1/3’ü ücretlilerin vergi matrahının tespitinde indirim olarak kabul edilecektir.

Vergi İndirimi uygulaması,  24.04.2003 tarih ve 25088 sayılı resmi gazetede yayınlanan 4842 Sayılı Kanunun 15.maddesiyle 193 sayılı GVK’ nunda yapılan değişiklikle Mükerrer 121. madde, 01 Ocak 2004 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden düzenlenmiş ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde “Özel Gider İndirimi”  uygulaması kaldırılarak yerine “Vergi İndirimi” uygulamaya konulmuştur. Yapılan değişikle, Ücretlerin (gerçek) vergilendirilmesinde, ücretlinin kendisi, eşi ve çocukları ile ilgili  eğitim, sağlık, gıda, giyim ve kira harcamalarının yıllık toplam tutarı üzerinden yapılacak hesaplama neticesinde harcamaya esas yılı izleyen bir sonraki yıldaki ücretler üzerinden hesaplanan ve ödenecek gelir vergisinden mahsup edilmesi yoluyla vergi indirimi uygulanır veya işverenler aracılığı ile kendisine nakden iade edilir. (Şu kadar ki; harcamaların Türkiye’de yapılması, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti olan gerçek ve tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmesi ve bu belgelerin işverene verilmesi şarttır. Mahsup hakkı kazanılan tutarın hesaplanmasında dikkate alınan harcama tutarı, vergi matrahının toplamını geçemez.)

Asgari Geçim İndirimi, 193 sayılı Kanunun mülga 32 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. Ücretlerde “Vergi İndirimi” uygulaması 01.01.2007 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten  kaldırılarak 01.01.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere “Asgari Geçim İndirimi” yürürlüğe girmiştir.

Asgari geçim indirimi ile ilgili yasal düzenlemenin gerekçesin baktığımızda; vergilendirmede. Ücretlilerde vergi indiriminin yerine, Avrupa Birliği müktesebatı ile uyumlu ve çağdaş vergi kanunlarının çoğunda yer alan ve mükellefin medeni halini de vergileme yönünden dikkate alan “asgari geçim indirimi” sisteminin getirildiği açıklanmıştır. Getirilen bu yeni sistemle asgari ücret ile bağlantı kurularak mükellefin kendisi, eşi ve bakmakla yükümlü olduğu çocukları için belirli bir oranda indirim getirilmektedir. Bu uygulamada vergi sisteminin prensiplerine de uygun bir düzenleme yapılmak suretiyle, özellikle düşük gelirler üzerindeki vergi yükü kısmen de olsa azaltıldığı ve gelir dağılımının daha adil olmasına katkıda bulunulduğu ifadesine yer verilmiştir

Yapılan düzenlemeye göre; Asgarî geçim indirimi, ücretin elde edildiği takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgarî ücretin yıllık brüt tutarının; mükellefin kendisi için % 50’si, çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eşi için % 10’u, çocukların her biri için ayrı olmak üzere; ilk iki çocuk için % 7,5 diğer çocuklar için % 5’idir. İndirimin uygulamasında “çocuk” tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, “eş” tabiri ise, aralarında yasal evlilik bağı bulunan kişileri ifade etmektedir.

Gelişmiş ülkelerde sistem incelendiğinde; Türkiye’de uygulanan sisteme benzer bekârlar için ayrı evliler için ayrı oranda asgari geçim indirimi miktarları uygulandığı ayrıca bu indirimlere ek olarak indirimli vergi oranları, kişisel ve ailevi durumlara yönelik indirimler uygulandığı görülmektedir.

Sonuç: Yukarıda özetle ele aldığımız asgari ücret ve vergi indirimi uygulamasının Gelir Vergisi Kanunun ülkemizde uygulamaya başladığı 1950 yılından bugüne kadar geçen sürede değişik isimlerde uygulandığının bunların birçoğunun miktarsal ve oransal olarak bugünün uygulanmakta olan sistemin bile üzerinde olduğu görülmektedir.

Yeni Anayasa çalışmalarında da gündeme gelen ve hazırlanmakta olan 2014 Yılı Bütçesi görüşmelerinde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından konu edilen 3 çocuk için vergi indirimin aslında uygulama alanında bir karşılığının olmadığı zaten 4 çocuklu asgari ücret geliri elde eden bir ailenin ücretinden Asgari geçim indirimi uygulaması sonrasında vergi alınmadığı bilinmektedir.

Kamuoyunda 1.021.50 TL brüt asgari ücret üzerinden yüzde 15 vergi kesintisi yapıldığı varsayımı ile uygulamanın hayata geçirilmesi halinde sanki ücretlerde 150 TL varan bir artış olacağı algısının gerçek olmadığı konun uzmanları tarafından bilinmektedir. Yürürlükteki asgari ücret üzerinden 3 çocuklu bir aile için ilgili ayda 12,81 TL. Gelir vergisi tahakkuk etmektedir.

Uygulamalar ve bu konuda gelinen noktada zorunlu ihtiyaçların karşılanması için belirlenmiş bir ücretin vergi konusu yapılmaması gerekir. Ülkemizde her iktidar döneminde siyasi polemik konusu edilen asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının siyasi iradenin vergi kayıplarına ilişkin endişelerinden arınarak bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Exit mobile version