Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Türk Medeni Kanun Hükümlerine Göre Kurulan Vakıfların Tüzel Kişiliğinin Son Bulması ve Mal Varlığının Tasfiyesi – Çağatay YARAR V.G.M. Müfettişi

Vakıfların Son Bulması ve Mal Varlığının Tasfiyesi

Çağatay YARAR
V.G.M. Müfettişi
cagatayyarar@hotmail.com

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Vakfın sona ermesi” başlıklı 116. maddesinde;

Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir.

Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.” Denilmektedir.

Bu suretle Medeni Kanunda vakfın sona ermesi kendiliğinden sona erme (dağılma) ve dağıtılma olmak üzere iki şekilde belirlenmiştir.

Vakfın tüzel kişilinin sona ermesi halinde vakfın dağılması veya dağıtılması arasındaki fark vakfın mal varlığının akıbeti açısından önem arz etmektedir. Nitekim; 5737 sayılı Vakıflar Kanununun  “Sona eren veya dağıtılan yeni vakıfların mal ve hakları” başlıklı 27. maddesinde; “Sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.”  Denilmektedir.

Vakıf tüzel kişiliğinin son bulmasına ilişkin olarak bir diğer yasal düzenlemeye ise 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları İle İlişkilerine Dair Kanunda yer verilmiştir. Kanunun geçici 1. maddesinde; Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan dernek ve vakıflar, 31.12.2005 tarihine kadar, dernek tüzüklerini veya vakıf senetlerini bu Kanun hükümlerine uygun hale getirir. Dernek tüzüğünü veya vakıf senedini altı ay içinde bu Kanuna uygun hale getirmeyen veya bu Kanuna aykırı işlemleri tespit edilen dernek ve vakıflar, genel hükümlere göre kapatılır. Kapatılan dernek malları Hazineye, vakıf malları ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eder. Ayrıca, dernek tüzüğünü veya vakıf senedini bu süre içinde bu Kanuna uygun hale getirmeyen yöneticiler hakkında 3 üncü maddenin birinci fıkrası hükümleri uygulanır.” Şeklindeki hükme yer verilmiştir.

Medeni Kanundaki hükümlere paralel olarak Vakıflar Yönetmeliğinin 19. ve 20. maddelerinde de vakıf tüzel kişiliğinin son bulması; vakfın sona ermesi ve vakfın dağıtılması başlığındaki iki maddede düzenlenmiştir.

Vakfın sona ermesi; Amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer. Vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini ister. Mahkeme, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlar ve mahkeme dağılma kararını sicile tescil eder. Sona eren vakfın kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder.

Vakfın dağıtılması; Vakfın amacı, Türk Medeni Kanununun 101 inci maddesinin son fıkrası hükmüne girdiği takdirde Genel Müdürlükçe vakfın dağıtılması için yetkili asliye hukuk mahkemesine başvurulur.

Yönetmelikte vakfın sona ermesi veya dağıtılması Asliye Hukuk Mahkemesinin vereceği karara bağlanmıştır. Mahkemeye başvurma vakfın sona ermesi için vakfın yönetim organı veya Vakıflar Genel Müdürlüğünce; vakfın dağıtılması için ise Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılacak dava ile gerçekleştirilecektir. Her ne kadar yönetmelikte vakfın dağıtılması için mahkemeye başvuracaklar arasında Cumhuriyet Savcısına yer verilmemiş ise de Türk Medeni Kanunun 116. maddesinde bu yetkiden açıkça bahsedilmiştir.

O halde Türk Medeni Kanunu hükümlerine tabi bir vakfın tüzel kişiliğinin son bulması ancak Türk Medeni Kanununun 116. maddesi ve 5072 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi hükümlerine göre mümkün olabilecektir.

Vakıflar Yönetmeliğinin 21. maddesinde mahkeme ilamı sonrasında vakfın son bulmasına karar verilmesi halinde vakfın sona ermesinin merkezi sicile kaydedileceği ve Genel Müdürlük tarafından Resmî Gazete’de ilan olunacağı belirtilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünce tutulan merkezi sicil defterinde her vakıf için bir sayfa açılmaktadır. Bu sayfadaki özel sütunlara vakfedenin ve vakfın adı, yönetim şekli, temsil tarzı, vakfın yerleşim yeri, vakfedilen malların ve hakların nelerden ibaret olduğu, taşınmazların yeri, tapu tarih ve numaraları, vakfın amacı, şartları, yönetim organları ve bunlarda yapılan değişiklikler ile vakıf senedinin tarih ve numarası, tescile dair kararı veren mahkemenin adı ile kararın tarih ve numarası yazılmaktadır.  Vakfın dağılması halinde merkezi sicilde yapılan terkin işleminden sonra Resmi Gazete’de yapılan ilan için gerçekleştirilen harcamalar ilgili vakıftan alınmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğünce ödenir.

5737 sayılı Vakıflar Kanununun 27. maddesine paralel olarak Vakıflar Yönetmeliğinin 22. maddesinde de; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve hakların, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün ve devredilecek vakfın görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve hakların ise Genel Müdürlüğe devredileceği ifade edilmiştir.

Genellikle vakıf senetlerinde vakfın sona ermesi halinde mal varlığının nereye özgüleneceği açıkça belirtilmektedir. Bu durum başka bir vakfın veya derneğin ya da kurumun adı açıkça belirtilmek suretiyle ifade edilmektedir. Örneğin amacı sanat alanında faaliyet göstermek olan bir vakfın dağılması haline sahip olduğu sanatsal tablolar vakıf senedinde yer alan özel hüküm uyarınca bu alanda faaliyet gösteren başka bir vakfa özgülenebileceği gibi benzer bir dernek veya bu alanda faaliyet gösteren bir kamu kurumu da (Örneğin kamuya ait bir müze) olabilir. Ancak bazı durumda arta kalan mal varlığı hakkında vakıf senedinde hiçbir hükme yer verilmediği gibi açık olmayan muğlak hükümler de yer alabilir. Sıklıkla bir çok vakıf senedinde kendi faaliyetleri açıkça belirtilerek bu faaliyete benzer çalışmalar sürdüren bir kuruma devredileceği belirtilmiş ancak kurum veya tüzel kişiliğin ismi ifade edilmemiş olabilir. Bu durumda aynen senette herhangi bir özel hüküm yokmuş gibi bu açık olmayan ifadeler de dikkate alınarak mal varlığı mahkeme kararı doğrultusunda Genel Müdürlüğün görüşü de alınmak suretiyle hakim kararıyla belirlenen bir kuruma devredilecektir. Bunun dışında bazen vakıf senetlerinde tasfiyeden sonra arta kalan mal varlığının akıbeti vakfın yetkili bir organının alacağı karara da bırakılmış olabilir. Bu durumda Mütevelli Heyet, Genel kurul ve bunun gibi bir organın alacağı karar doğrultusunda işlem tesis edilmesi gerekebilecektir.

Vakıflar Yönetmeliğinin 19. maddesi uyarınca mahkeme, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlar ve mahkeme dağılma kararını sicile tescil eder. Sona eren vakfın kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder.

Mahkemenin vakfın dağılmasına karar vermesinin yanı sıra mahkeme kararında tasfiye kurulunun kimlerden oluşacağının da açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Genellikle vakıf yönetiminde olan kişiler tasfiye kurulu üyesi olarak atanmaktadır. Mahkeme bu atama işlemini vakfın ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşünü alarak gerçekleştirmektedir. Dağılma kararının kesinleşmesi ile birlikte tasfiye kurulunda yer alan kişiler mal varlığının tasfiyesini yürütmekle sorumlu olacaklardır.

Tasfiye kurulu, vakfın alacaklarının en kısa süre içerisinde tahsil edilip borçları da kapatıldıktan sonra şayet var ise gayrimenkullerinin veya taşıt araçlarının devredileceği kurum adına tescil işlemlerinin tamamlanması, kalan nakit tutarlarının hak sahibi kurumlara transfer edilmesi ve diğer mal ve hakların devredilecek kurumların tasarrufuna geçirilmesi hususunda gerekli işlemleri yapmakla mükelleftirler. Her ne kadar mevzuatta bu hususta herhangi bir düzenleme bulunmasa da daha sonra ortaya çıkacak ihtilafların açıklığa kavuşturulabilmesi için tasfiye kurulunca gerçekleştirilen ve sonuçlandırılan işlemlerin bir rapor halinde ilgili mahkeme dosyasına sunulması doğru bir uygulama olacaktır. Diğer yandan Vakıflar Yönetmeliğinin 10. Maddesi uyarınca vakıflar tarafından tutulması gereken defterler ile kullanılan bağış makbuzları, harcama belgeleri ve diğer belgelerin özel kanunlarda belirtilen süreler saklı kalmak üzere, ilgili bulundukları mali yılı takip eden takvim yılından başlayarak 10 yıl süreyle saklanması zorunlu olduğundan tüzel kişiliği sona eren vakfın defter ve belgelerinin de yönetmelikte belirtilen süre boyunca muhafaza edilmesi için tasfiye kurulunca gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Exit mobile version