Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Danıştay 4. Daire Kararı E.2013/3222

Danıştay 4. Daire Kararı E.2013/3222

T.C.
DANIŞTAY
Dördüncü Daire

Esas No: 2013/3222

Karar No: 2014/5621

Anahtar Kelimeler : Takdir Komisyonu, Zaman Aşımı

Özeti : Sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla mükelleflerin takdir komisyonuna sevki, matrah takdiri için takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durduracağına ilişkin Kanun hükmünün amacıyla bağdaşmayacağından zamanaşımının durmasından söz edilemeyeceği hakkında.

Temyiz Eden : … Yapı Ve Danışmanlık Ticaret Anonim Şirketi Vekili : Av. …

Karşı Taraf : Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

İstemin Özeti: Defter ve belgelerini ibraz etmediği ileri sürülerek katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle 2005/1’nci dönemi için davacı adına salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 20/12/2012 günlü ve E:2011/1884, K:2012/2041 sayılı kararıyla; gider belgelerini mücbir sebep bulunmaksızın incelemeye ibraz etmeyen davacı adına, katma değer vergisi indirimlerinin reddi suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Tetkik Hakimi M. Volkan Uluçay’ın Düşüncesi : Sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla mükelleflerin takdir komisyonuna sevki, matrah takdiri için takdir komisyonuna sevkin zamanaşımını durduracağına ilişkin kanun hükmünün amacıyla bağdaşmamaktadır. Söz konusu hüküm, vergi dairesinden bağımsız olarak komisyonda geçen süre veya karara karşı vergi dairesi tarafından dava açılması ya da mirasçıların mirası reddedebilecekleri süreye ilişkin Kanun hükmü nedeniyle vergi borcunun ortadan kalkmasını önlemeye yönelik bir düzenlemedir. Söz konusu düzenlemenin; vergi incelemesinin tamamlanabilmesi için zaman kazanılması, bir başka ifadeyle tarh zamanaşımı için öngörülen kanuni süreyi bertaraf etmek amacıyla kullanılması kanuna karşı hile niteliğinde olduğundan, bu amaçla yapılan takdire sevk işlemlerine Kanunun amacına aykırı şekilde hukuki sonuç atfedilmesi hukuka aykırı olacaktır. Bu nedenle, zamanaşımı süresi geçtikten sonra yapılan tarhiyatın kaldırılması gerekirken aksi yönde verilen Mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‘nun 113′ üncü maddesinde zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanmış; zamanaşımının, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 114′ üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise, “Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. (6009 sayılı Kanun’un 8’inci maddesiyle değişen fıkra Yürürlük; 01.07.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 01.08.2010)Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz.” hükmü yer almaktadır. Takdir komisyonlarının yetkileri 213 sayılı kanunun 75′ inci maddesinde düzenlenmiş olup; bu maddeye göre, 72’nci maddenin birinci fıkrasına göre kurulan takdir komisyonu 74 üncü maddedeki görevleri dolayısıyla bu Kanunda yazılı inceleme yetkisini haizdir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda, hakkında re’sen tarh sebeplerinden biri bulunan mükelleflerin hangi hallerde 135’inci maddede sayılan incelemeye yetkili olanlar tarafından incelemeye tabi tutulacakları, hangi hallerde matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilecekleri hususunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte incelemeye sevk halinde incelemede geçen sürenin zamanaşımını durduracağına ilişkin bir hükme yer verilmemiş olmasına rağmen takdir komisyonuna sevk halinde zamanaşımının duracağı hükme bağlanmıştır. Bu farklılıktan maksat, tarhiyata yetkili vergi dairesinden kısmen de olsa bağımsız olarak kurulan takdir komisyonunda geçen süre içerisinde ya da karara karşı vergi dairesi tarafından dava açılması gibi nedenlerle vergi borcunun tarh zamanaşımına uğrayarak ortadan kalkmasının önüne geçmektir. Dolayısıyla; yukarıda anılan düzenlemelerin amacı ve birbirleriyle olan bağlantıları gözönüne alındığında; matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması halinde zamanaşımının duracağına ilişkin düzenlemenin, incelemenin vergi dairesinden farklı kuruluş ve çalışma usullerine tabi olan takdir komisyonunca yapıldığı hallerde uygulanabileceği sonucuna varılmaktadır. İncelemenin 213 sayılı Kanun’un 135’inci maddesinde sayılan yetkililer tarafından yapılması ve takdir komisyonunca; bunun dışında herhangi bir inceleme yapılmaksızın; bu rapor esas alınarak matrah belirlenmesi halinde ise, tarhiyatın vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içerisinde yapılması gerekmektedir. Takdire done olmak üzere Kanun’un 135’inci maddesinde sayılan yetkililer tarafından inceleme yapılmasına ve düzenlenen inceleme raporlarının takdir komisyonunca done olarak kullanılmasına yasal bir engel bulunmamakta ise de; bu usulün, 114’ üncü maddede düzenlenen, tarhiyatın vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde yapılmasını zorunlu kılan zamanaşımı hükmünü aşmak amacıyla bir yöntem olarak kullanılması, idare hukukunda geçerli olan kanuni idare ilkesi ve hukuki güvenliğin korunması prensibine, dolayısıyla hukuka aykırı olacaktır. Dosyanın incelenmesinden, 04.12.2010 tarihli Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Denetim Grup Müdürlüğü yazısıyla vergi dairesi müdürlüğünden, davacı hakkında inceleme başlatıldığı belirtilerek, zamanaşımı süresinin yakınlığı nedeniyle davacının 2005 yılı tüm vergi türlerinin matrahlarının takdiri için takdir komisyonuna intikalinin sağlanmasının istenildiği ve incelemenin vergi denetmenince yapılması sonucunda düzenlenecek vergi inceleme raporlarının takdir komisyonu kararlarına done olması açısından müdürlüklerine gönderileceğinin belirtildiği, bunun üzerine davacının 09.12.2010 tarihli takdire sevk fişiyle takdire sevk edildiği, takdire sevk fişinde sevk sebebi olarak yukarıda belirtilen 04.12.2010 tarihli Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Denetim Grup Müdürlüğü yazısının gösterildiği, 10.12.2010 tarihli yazıyla davacıdan defter ve belgelerinin ibrazının inceleme elemanınca istenildiği ve bu yazının 13.12.2010 tarihinde tebliğ edildiği, 27.07.2011 tarihli vergi inceleme Vergi Dava Daireleri Kararları Dördüncü Daire Danıştay Dergisi Yıl : 2015 Sayı : 138 437 raporuyla, davacının defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi sebebiyle katma değer vergisi indirimlerinin reddi gerektiği belirtilerek matrah takdirinde dikkate alınması gereken vergi farklarının gösterildiği, takdir komisyonunca, başkaca bir inceleme yapılmaksızın raporda belirtilen vergi farkları esas alınarak belirlenen matrah üzerinden dava konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır. Olayda, takdire sevk esnasında re’sen tarh nedeninin belirtilmemesi ve incelemenin takdir komisyonunca değil vergi denetmenince yapılmış olması karşısında, yukarıda da açıklandığı üzere, takdire sevk ile zamanaşımının durduğunun kabulüne olanak bulunmadığından, 2005/1’inci dönemine ait tarhiyata ilişkin ihbarnamenin zamanaşımı süresi dolduktan sonra 23.11.2011 tarihinde tebliğ edilmesi nedeniyle uyuşmazlık konusu vergi tarh zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle, tarhiyatın kaldırılması gerekirken aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir. Bu nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 20/12/2012 günlü ve E:2011/1884, K:2012/2041 sayılı kararının kabule ilişkin kısmının bozulmasına, 14/10/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyız.

Exit mobile version