Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Kanuni Temsilci Müteselsil Sorumluluk Yargı Kararı

Kanuni Temsilci Müteselsil Sorumluluk Yargı Kararı

T.C.

DANIŞTAY

Üçüncü Daire

Esas No: 2012/997

Karar No: 2015/3175

Anahtar Kelimeler : Kanuni Temsilci, Müteselsil Sorumluluk, Anayasa Mahkemesi İptal Kararı, Kamu Alacağı

Özeti : Kanuni temsilcilik görevi sona erdikten sonra limited şirkete ait defter ve belgelerin ibraz edilmeme eylemi nedeniyle şirket tüzel kişiliği adına salınan vergi ve kesilen cezalardan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10’uncu maddesi uyarınca sorumlu tutulamayacak olan davacının, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca da sorumluluğundan söz edilemeyeceği hakkında.

Temyiz Eden: …

Vekili : Av. …

Karşı Taraf : Susurluk Vergi Dairesi Müdürlüğü

İstemin Özeti: Davacı adına, … Petrol Ürünleri Ticaret limited Şirketinin 2008 yılı vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve gecikme zammından oluşan borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 21.01.2011 gün ve 1 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Balıkesir Vergi Mahkemesi 26.10.2011 gün ve E:2011/329, K:2011/884 sayılı kararıyla; davacının 16.01.2008-12.03.2009 tarihleri arasında şirketin kanuni temsilcisi olduğu, 17.06.2009 tarihinde tebliğ edilen yazı de istenmesine rağmen defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan inceleme sonucu salınan cezalı vergi dolayısıyla Vergi Usul Kanun’un 10’uncu maddesi uyarınca davacının sorumluluğunun bulunmadığı ancak, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35’inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca amme alacağının doğduğu zamanlarda kanuni temsilci olması nedeniyle şirketin borcundan müteselsil sorumlu tutularak takip edilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı tarafından, 2008 yılı sonu itibariyle şirketle ilgisini kestiği, kanuni temsilci olduğu dönemde bütün vergi ödevlerini yerine getirdiği, kanuni temsilci olmadığı tarihte defter ve belgeleri sunmasının mümkün olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği

savunulmuştur.

Tetkik Hakimi: Ziya ÖCAL

Düşüncesi : Defter ve belgelerin ibrazının istendiği dönemde kanuni temsilci olmayan davacının, 6183 sayılı Yasa’nın Mükerrer 35’inci maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle bu hükümlere dayanılarak şirketin borcundan sorumlu tutulamayacağı nedeniyle davacının temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Türk mîlleti adına

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı adına, … Petrol Ürünleri Ticaret Limited Şirketinin 2008 yılı vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ve gecikme zammından oluşan borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemi ile açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istenmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun 10’uncu maddesinde; tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır. Maddede öngörülen bu sorumluluk; kanuni temsilciliğin devamı süresince söz konusu olup bu sıfatın kazanıldığı tarih ile yitirildiği tarih arasında kalan dönemde yerine getirilmesi gereken vergilendirme ödevleriyle sınırlıdır.

Uyuşmazlığa konu dönemde, yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu’nun 540’ncı maddesinde, şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsilinin ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabileceği; aynı Yasa’nın 511’inci maddesinin 7’nci bendinde ise limited şirket müdürlerinin ad, soyad, ikametgah ve tabiyetlerinin tescil ve ilan edileceği kurala bağlanmıştır. Aynı Yasa’nın 33’üncü maddesinin birinci fıkrası, tescil ve ilan edilmiş konulardaki her türlü değişikliğin de tescil ve ilanım; 38’inci maddesinin l’inci fıkrası ise ticaret sicil kayıtlarının nerede bulunursa bulunsun, 3’üncü kişiler hakkında kaydın tescili ve gazetede ilan edildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceğini öngörmüştür.

Yukarıda sözü edilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, limited şirket müdürü olarak tescil ve ilan edilen kişinin herhangi bir sebeple kanuni temsilci sıfatının sona ermesinin tescil edilip, Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilinceye kadar üçüncü şahıslar nezdinde hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.

Dosyanın incelenmesinden davacının, ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirketteki hissesinin tamamım 01.12.2008 tarih ve 26788 sayılı Gaziosmanpaşa 4. noterliğinin hisse devir sözleşmesiyle devrettiği, davacının kanuni temsilcilikten istifasının kabulüne ilişkin 01.12.2008 gün ve 19 sayılı ortaklar kurulu kararının 25.03.2009 tarih ve 7277 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde dan edildiği görülmektedir.

Bu durumda, 25.03.2009 tarihinde kanuni temsilcilik sıfatı sona eren davacının, bu tarihten sonra, mevcut kanuni temsilciden defter ve belge istenmesi üzerine defter ve belge ibraz etmeme eyleminden sorumlu tutulamayacağından, söz konusu eylem nedeniyle salınan şirket borçlarının tahsili amacıyla, 213 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca davacının takibi yoluna gidilemeyeceği açık olup, vergi mahkemesinin bu yargıya ulaşmasında hukuka aykırılık görülmemiştir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35’inci maddesine, 04.06.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesiyle eklenen beşinci ve altıncı fıkralarında düzenlenen, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsdci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı, kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümlerin, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmayacağına ilişkin hüküm, Anayasa Mahkemesinin, 03.04.2015 gün ve 29315 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 19.03.2015 gün ve E: 2014/144, K: 2015/29 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

Anayasanın 153’üncü maddesinin beşinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kurala bağlanmış ise de; Anayasa Mahkemesince bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da belirli hükümlerinin Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilinmesine karşın görülmekte olan davaların, Anayasaya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görülüp çözümlenmesinin, Anayasanın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkelerine aykırı düşeceğinin kabulü gerekir. Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin kural ile iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan haklan ve kamu düzeninin istikrarını korumak amaçlanmıştır. Aksi halde, Anayasa’nın 152. maddesinde yer alan “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.”, “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar.. Anayasa Mahkemesi kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, Mahkeme buna uymak zorundadır.” yolundaki hükümlerin anlamı ve uygulanma olanağı kalmaz.

Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının, bu karardan önce açılmış ve bakılmakta olan davaların çözümünü etkileyeceği sonucuna ulaşıldığından, Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla ortadan kaldırılan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35’inci maddesinin 5’inci fıkrasıyla düzenlenen, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağına ilişkin hükmün uyuşmazlığa esas alınması mümkün değildir.

Bu durumda, borçlu şirketten alınamayan vergi ve cezaların tahsili amacıyla 6183 sayılı Yasa’nın Mükerrer 35’inci maddesinin beşinci fıkrası dayanak alınarak davacının şirketin borçlarından müteselsilen sorumlu tutulabileceği gerekçesiyle verilen Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Balıkesir Vergi Mahkemesinin 26.10.2011 gün ve E:2011/329, K:2011/884 sayılı kararının bozulmasına, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 13.05.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Exit mobile version