Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Uluslararası Yerel Zincirler Buluşuyor 2016 Konferansı ve Fuarı

Uluslararası Yerel Zincirler Buluşuyor 2016 Konferansı ve Fuarı’nda konuşan TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, perakende sektörün ekonominin yüzde 70’ine yakın kısmına dokunduğunu belirterek, sektörü güçlendirecek adımlara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ve Maliye Bakanı Naci Ağbal Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Uluslararası Yerel Zincirler Buluşuyor 2016 Konferansı ve Fuarı’na katıldı.

Hisarcıklıoğlu ‘Türkiye ve perakende’ başlıklı bölümde yaptığı konuşmada 2016 yılının yoğun bir çalışma gündemine sahip olduğunu belirterek, küresel piyasaların her gün yeni çalkantı yaşadığından söz etti. Dünya ekonomilerinde belirsizliğin devam ettiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, “Avrupa’da ekonomik büyüme bir türlü kalıcı olamıyor ve bir de, son dönemde yeniden alevlenen terör belası var. Artan terör olayları, yaşanan ıstırap, hepimizin içini titretiyor. Allah şehitlerimizin mekânlarını cennet etsin. Bizler şuna inanıyoruz. Türkiye büyük bir ülke. Her sorunu aşacak güçte. Yeter ki, saflarımızı sıkı tutalım. Birliğimizi, istikrarımızı muhafaza edelim” diye konuştu.

-Büyümenin bereketi her kesimde eşit hissedilmedi

Son gelen göstergelerin, dünyadaki çalkantılara rağmen, Türkiye ekonomisinin, reel sektörün sağlamlığını gösterdiğini belirten TOBB Başkanı, 2015 yılında Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyüdüğünü ancak toptan ve perakende ticaret sektörümüzdeki büyümeninse yüzde 2,1 olarak gerçekleştiğini bildirdi. Hisarcıklıoğlu, “Yani ülkemizdeki genel büyüme ortalamasının altında kaldı. Geçen seneki 4 puanlık büyümenin 3,7’si iç tüketimden geldi. Ama detaylara baktığımızda bu büyümenin eşit dağılmadığı görülür. Büyümenin bereketi her kesimde eşit hissedilmedi. İç tüketimdeki büyümenin yüzde 60’ı ulaşım-haberleşme kaynaklı. Yüzde 18’i de sağlık sektöründen. Gıda’daki büyüme sadece yüzde 1. Giyim’deyse büyüme bir yana yüzde 4 küçülme var. Demek ki sektörümüzü güçlendirecek adımlara ihtiyaç var. Zira perakende sektörü, iç tüketim demektir. Ekonominin yüzde 70’ine yakın kısmına dokunur. İç tüketim güçlü olursa, dış kaynaklı krizlerde sağlam bir siper ve sığınak işlevi görür. Türkiye 2008-9 küresel krizinden hızla çıktıysa, bu başarının mimarları iç tüketim yani perakendecilik sektörü.

Yerel zincirlerimiz de bu sektörün lokomotifi. Ama daha da önemlisi, bu sektör ekonominin öncü göstergesi. Ekonominin nasıl gittiğini en iyi bu sektör, yani sizler bilirsiniz. Bu salonda bulunanlar, ekonominin nabzını en iyi tutan camiadır. Dolayısıyla sektörümüzü güçlendirecek her adım, esasında ekonominin tamamına yayılır” dedi.

-Verimliliğini artıramayan sektörden çıkıyor

Sektörün verimliliği arttırarak güçleneceğini açıklayan Hisarcıklıoğlu, özellikle zor zamanlarda verimliliğin her zamankinden daha önemli hale geldiğini vurguladı. 2015 yılında Türkiye’de çalışan kişi başı katma değer yüzde 2,6 arttığını, toptan ve perakende ticarette ise verimlilik artış hızının yüzde 5,1 olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, “Yani verimlilik düzeyimizi ekonominin geneline kıyasla iki kat daha hızlı arttırmışız. İşimizi doğru yapmışız.  Buna mecburuz. Neden mi? Çünkü sektördeki aktörler, birbirleriyle yoğun bir rekabet yarışı içinde.

Bu rekabet, karlılığımızı sürekli aşağıya çekiyor. Verimliliğini arttıran yarışa devam ediyor. Bunu başaramayan sektörden çıkıyor” dedi.

Verimliliği artırmada teknolojinin son derece önemli olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu şöyle konuştu:

“Milyonlarca müşterisi, onbinlerce tedarikçisi olan bir sektörün, teknolojinin nimetlerinden faydalanması gerekiyor. Teknolojiyi doğru kullanarak, işletmelerimizi geliştirebilir, karlılığımızı arttırabiliriz. Burada anahtar kelime dijitalleşme.

Bu çerçevede 3 kritik noktanın altını çizeyim: İnternetin aslında bir satış mecrası olduğunu unutmayalım. Müşterilerimizin alışveriş alışkanlıklarını ve beklentilerini ölçelim. Bunun için gerekli olan verileri toplamak ve analiz etmek için kapasite inşa edelim. Tedarikçilerimizle ve müşterilerimizle dijital ortamda iletişim kuralım.  TOBB bünyesindeki Global Standartlar Veri Havuzu’na dahil olalım.

Sipariş ve sevkiyatta karşılaşılan sorunları böylelikle aşabiliriz. Operasyonlarda maliyetleri azaltıp rekabet avantajı kazanabiliriz. Ama bunların hepsinden önce, memleketin tamamında huzur ve güven ortamına sahip olmamız gerekiyor. Çünkü huzur olursa ticaret olur. Ticaret olursa refah ve zenginlik gelir. İstihdam artışı gelir.

2015 senesinde Türk özel sektörü 611 kişiye yeni istihdam sağladı.Bunun yüzde 15’i, ticaretle uğraşan sektörlerimizden geldi. Bu sektörlerimiz 106 bin kişiye yeni iş alanı açtı.

Öte yandan önemli bir sıkıntımız, piyasada nakit akışındaki yavaşlama. Resmi rakamlar, çek ve senet ödemelerinde sıkıntı olduğunu gösteriyor. Özellikle çeke olan güvenin, yeniden tesis edilmesine ihtiyaç var. Bu konuda ekonomi yönetimimiz ile birlikte çalışıyoruz ve önemli mesafe aldık. Bankaların da sadece kendilerini değil, ekonominin bütününü düşünerek, daha hassas ve sorumlu davranmalarını bekliyoruz.

Asgari ücret artışı, reel sektör üzerinde önemli bir maliyet artışı getirdi. Burada en büyük yük, sektörümüze yüklendi. Zira kayıtlı istihdamı sağlayan sektörler için birinci sırayı perakende sektörü alıyor .Türkiye’deki yaklaşık 10 milyon 450 bin sigortalı çalışanın 1 milyon 258 bini, yani yüzde 12’si perakende sektöründe.

İkinci sırada gelen sektörün 2 katı kayıtlı istihdam sağlıyoruz. Bu nedenle asgari ücretin en büyük etkisini bizler yaşıyoruz. Hükümetimiz, bütçe imkânları çerçevesinde bir destek sağladı. Bunun için teşekkür ediyoruz.

Ancak 1 sene süreli bu desteği güçlendirecek adımlara ihtiyaç var. İstihdam dostu büyüme sağlamak için, istihdam üzerindeki mali yükler, kıdem tazminatı ve zorunlu istihdam uygulamaları birlikte ele alınmalı.

Bunların tamamını kapsayan, bütüncül bir işgücü piyasası reformunu hayata geçirmeliyiz.

Bu kapsamda iş mahkemelerinin yapısı ve işleyişi de mutlaka gözden geçirilmeli. Ben anlamıyorum. İşveren bu davalarda hep mi haksız olur? Davaların uzun sürmesi de ayrı bir sorun. İş davalarının yıllık ortalama görülme süresi 417 gün.

Yargıtay’daki 750 bin dosyanınsa yaklaşık yüzde 30’u iş hukukundan kaynaklanıyor.

Neyse ki, bu konudaki reform taleplerimiz karşılık bulmaya başladı.

Adalet Bakanlığımız yeni bir İş Mahkemeleri Kanunu hazırlıyor.

İş hayatıyla ilgili taleplere, dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getiriyor.

Bu konuda çalışmalar devam ediyor. İnşallah iş hayatını rahatlatacak düzenlemeler gelmesini bekliyoruz.”

-Sebze meyve ve ette KDV yüzde 1’e inmeli

Pek çok sektörde, girdi çıktı arasında büyük KDV oranı farkı bulunduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, bu yüzden şirketlerin KDV alacaklarını uzun süre tahsil edemediğini ve finansman sıkıntısı yaşadığını anlattı.

“Devlet nasıl alacağına şahin ise, borcuna da aynı duyarlılığı göstermeli” diyen Hisarcıklıoğlu

şirketlerin KDV alacaklarının Kurumlar Vergisi’nden mahsup edilebilmesi imkânı istedi. Sebze, meyve ve et gibi temel tüketim oranlarındaki KDV’nin yüzde 1’e indirilmesinin de, hem kayıtdışılıkla mücadele hem de orta ve düşük gelirli vatandaşların yararına olacağını söyleyen Hisarcıklıoğlu şunları söyledi: “Öte yandan sektörümüzdeki dokusunu bozan, haksız rekabete yol açan uygulamalar da mevcut.İndirim mağazaları, “private label” markalı ürünler, hem Kobilerimizin büyümesini, hem de markalaşmasını engelliyor. Bir taraftan girişimcimize diyoruz ki, markalaş. Ama markalaşanın da paçasında tutuyoruz. Eğer bu işin önü alınmazsa, milli bir sanayimiz kalmaz, sanayicimiz ve üreticimiz de taşeronlaşır. O halde bunları da denetim altına alacak düzenlemelere ihtiyaç var. Hükümetimizin, reel sektörün ihtiyaçları duyarlı yaklaşımını biliyoruz. Yine bu kapsamda attığı adımları ve 2016 Eylem Planını son derece önemsiyor ve olumlu buluyoruz. Kamu ve özel sektör el birliği içinde çalışarak, yüksek büyüme temposunu yeniden ülkemize kazandıracağımıza inanıyorum. Rehavete kapılmayacağız. Riskleri göz ardı etmeyeceğiz. Ama fırsatları da gözden kaçırmayacağız.

Exit mobile version