Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

İş Sözleşmesinin Feshinde İspat Külfeti

İş Sözleşmesinin Feshinde İspat Külfeti

Burhan YAĞMUR
İş Müfettişi Yardımcısı
byagmur@csgb.gov.tr

1.GİRİŞ

Çalışma hayatında iş ilişkisinin tarafları olan işveren ve işçiler arasında kurulmuş olan iş ilişkisinin sona erdirilmesini gerekli kılacak birçok sebep mevcuttur. Bu sebeplerin bir kısmı da iş ilişkisinin devamını imkansız kılan nedenler bile olabilir. Bu nedenler dolayısıyla işveren ve işçiler sıklıkla karşı karşıya gelmekte ve iş sözleşmesinin sona erdirilmesine sebep olan nedenlerin varlığı hakkında da ihtilafa düşmektedirler. Taraflar bu nedenler dolayısıyla sıklıkla yargı yolunu da kullanmaktalar.

Bir davanın kazanılması veya kaybedilmesi bir tarafın iddiası için temellendirdiği istinad noktalarının doğru olup olmadığı ile yakından ilgilidir. 4857 sayılı İş Kanununda ispat yüküne ilişkin olarak açık düzenlemelere yer verilmiştir.

4857 sayılı İş Kanununun 19. ve 20.maddelerinde işverenin tarafından yapılacak fesih bildiriminin yazılı olarak yapılması ve fesih sebebinin açık ve kesin şekilde belirtilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yine 20.maddesinde ise feshin geçerli bir nedene dayandığının ispatı işverende olduğu belirtilmiştir. Eğer işçi feshin başka bir nedene dayandığını iddia ediyorsa o zaman bu iddiasını ispatlamak zorundadır.

2.FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYANMASI

4857 sayılı İş Kanununun 20/2. maddesinde açıkça, feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükü davalı  işverene verilmiştir.  İşveren  ispat  yükünü  yerine getirirken,  öncelikle  feshin  biçimsel  koşullarına uyduğunu,  daha  sonra,  içerik yönünden  fesih  nedenlerinin  geçerli  (veya  haklı)  olduğunu  kanıtlayacaktır. Bu kapsamda, işveren fesihle ilgili karar aldığını, bu kararın istihdam fazlası meydana getirdiğini, tutarlı şekilde uyguladığını ve feshin kaçınılmaz olduğunu ispatlamalıdır.

İşverenin, dayandığı fesih sebebinin geçerli (veya haklı) olduğunu uygun delillerle inandırıcı  bir  biçimde  ortaya  koyması,  kanıt  yükünü  yerine  getirmiş  sayılması bakımından  yeterlidir.  Ancak bu durum,  uyuşmazlığın çözümlenmesine yetmemektedir. Çünkü yasa koyucu işçiye başka bir olanak daha sunmuştur. Eğer işçi,  feshin işverenin dayandığı ve uygun  kanıtlarla  inandırıcı  bir  biçimde ortaya koyduğu sebebe değil, başka bir sebebe dayandığını iddia ederse, bu başka sebebi kendisi  kanıtlamakla yükümlüdür. İşçinin işverenin savunmasında  belirttiği  neden dışında iş sözleşmesinin örneğin sendikal nedenle, eşitlik ilkesine aykırı olarak, keza keyfi olarak feshedildiğini iddia ettiğinde, işçi bu iddiasını kanıtlamak zorundadır.

Feshin  işletme, işyeri ve işin gerekleri-nedenleri  ile  yapıldığı  ileri  sürüldüğünde, öncelikle bu konuda işverenin  işletmesel kararı aranmalı, bağlı işveren kararında iş görme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatımla istihdamı engelleyen durum araştırılmalı, işletmesel  karar  ile  istihdam  fazlalığının  meydana  gelip  gelmediği, işverenin  bu  kararı  tutarlı  şekilde  uygulayıp  uygulamadığı (tutarlılık denetimi), işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı (keyfilik denetimi) ve işletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük denetimi-feshin son çare olması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır. (Yrg.7.HK:2016/2230)

4857 sayılı İş Kanununun 18.maddesinde otuz ve daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde en az 6 aylık kıdemi bulunan işçinin belirsiz süreli is sözleşmesinin feshinde işveren işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Altı aylık sürenin hesabında 66.maddedeki süreler dikkate alınır. Yine 18.maddesinde belirtilen hususlar fesih için geçerli neden değildir. 18.maddede bu hususlar şu şekilde belirtilmiştir:

“a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak.

b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak.

c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip veya yükümlülüklerini yerine getirmek için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.

d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler.

e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek.

f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık.”

Bu belirtilmiş olan hususlar fesih için geçerli bir neden değildir.

İş Sözleşmesinin feshi için geçerli sebebe dayanma zorunluluğu 30 veya daha fazla işçi çalıştırılmasına bağlıdır. Fakat iş sözleşmesinin tarafları bunun aksini düzenleyebilirler. İşçinin en az altı aylık kıdemi bulunması durumunda iş güvencesi hükümlerinden faydalanacaktır. İşçinin altı aylık kıdemi aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek uygulanır. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması durumunda işçi sayısı bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir.

2.1.Süreli Fesih

Taraflar arasında geçerli olan iş sözleşmesi taraflardan birinin karşı tarafa iş ilişkisini sona erdirme iradesini açıklamasıyla sona erdirebilir. Süresi belli olmayan iş sözleşmelerinin feshinden önce durum karşı tarafa bildirilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 17.maddesinde bu durum belirtilmiştir:

“a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılır.”

Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir.

2.2.Fesih Bildirimi Ve Yapılan Bildirime Yapılacak İtirazda Usul

Fesih bildirimi yazılı olarak yapılmalıdır. Bu yazılı bildirim yapılma zorunluluğu 4857 sayılı İş Kanununun 20.maddesinde ve 109. maddesinde öngörülmüştür. 109. maddede bu kanunda öngörülmüş olan tüm bildirimlerin yazılı olarak yapılması gerektiği belirtilmiştir. Burada belirtilen yazılı bildirim şekil şartı değil ispat aracıdır.

İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren  bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.

Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat  yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.

Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.

Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.    

3.İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNDE İŞLETMESEL SEBEPLER

4857 sayılı İş  Kanununun 18. maddesinde işletmenin, işyerinin veya işin gerekleri kavramına yer verildiği halde,  işletmesel karar kavramından söz edilmemiştir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu kararlar, yönetim hakkı kapsamında alabilir. Geniş anlamda, işletme, işyeri ile ilgili ve işin düzenlenmesi konusunda, bu kapsamda işçinin iş sözleşmesinin feshi dahil olmak üzere işverenin aldığı her türlü kararlar, işletmesel karardır. İşverenin, mevcut olan iş sayısını fiilen mevcut olan iş ihtiyacına uyumlaştırmak için açıkça ifade etmediği  kararları,  “gizli,  örtülü” işletmesel karar olarak nitelendirmektedir. Bu tür durumlarda, işletmesel kararın mevcudiyeti, iş sözleşmesinin feshi için gösterilen sebepten çıkarılır.  Bir başka anlatımla, böyle hallerde, İş Kanununun 18’nci maddesi uyarınca işletmesel gereklere dayalı feshin söz konusu olabilmesi için varlığı şart olan açıkça işletmesel kararın mevcudiyetinin yerine, bir nevi işverence açıklanan işletme dışı sebep ikame edilmektedir.

İşverenin işyerinde işçi sayısını azaltma yönünde kendini zorunlu görmesine yol açan durumun, onun  tarafından  daha önce alınan hatalı bir karara dayanması, iş sözleşmesinin feshini İş Kanununun 18’nci maddesi anlamında geçersiz kılmaz. İş sözleşmesinin feshine yol açan işletmesel kararın yargı denetimine tabi olmaması, hatalı olarak  alınan işletme kararları açısından da söz konusudur. Bir başka anlatımla, yargıç, işletmesel kararı  denetleyemeyeceğinden onun hatalı olup olmadığını da denetleyemeyecek; dolayısıyla işletme kararının hatalı  olduğu gerekçesi ile feshin geçersizliğine kararı veremeyecektir. (Yrg.7.HK:2016/2230)

3.1.İşletme İçi Sebepler:

İşletme  içi  sebeplerden,  işverenin,  işletme  yönetiminin  esasını  teşkil  eden işletme politikasını gerçekleştirmek için, teknik, organizasyon ve ekonomik sahada aldığı  bütün  işletmesel  tedbirler  anlaşılmalıdır.  Bu  tedbirler  aracılığıyla  işveren, işletmenin organizasyon yapısı ve üretimle ilgili düzenleme yapma hakkını (yönetsel karar alma hakkını) kullanmaktadır. Rasyonalizasyon tedbirleri (örneğin, safi hasıla yaratmayan  faaliyetlerin  elimine  edilmesi  için  sürekli  iyileştirme  süreci),  üretimin durdurulması veya üretimde değişiklik yapmak, masrafların kısılması,  yeni çalışma, imalat  ve  üretim  metotlarının  uygulamaya  sokulması  veya  değiştirilmesi,  yeni  bir pazarlama  sisteminin  uygulamaya  sokulması;  yarım  gün  çalışmayı  tam  gün çalışmaya dönüştürme, işlerin, işyerinin tam gün çalışılan yerlerinde mi yoksa kısmi süreli  çalışılan  yerlerde  mi  yapılacağının  karara  bağlanması,  vardiya  usulü  çalışma sistemine geçme, çalışma sürelerinin azaltılması,  çalışma sürecinde reorganizasyona giderek,  çalışma  yoğunluğunun  arttırılması,  işyerinin  verimsiz  çalışması  veya kazançta  düşme,  işyeri  sahalarının  veya  bölümlerinin  birleştirilmesi,  üretimin  bir kısmının yurt dışına kaydırılması, belirli faaliyetlerin başka firmalara (outsourcing) veya alt işverene aktarılması, işletmenin üretim kapasitesini düşürmek, işletme veya işyerini kapatmak ya da işletmenin bir bölümünü veya servisini kapatmak, kazanç maksimizasyonu  (kazancı  azami  hadde  çıkartma),  Lean-management’in  veya  grup çalışma  sisteminin  uygulamaya  sokulması  gibi  organizasyona  yönelik  değişiklikler, işverenin  işçi  mevcudunu  süresiz  azaltma  kararı,  doktrin  ve  Alman  yargı içtihatlarında işletme içi sebep olarak nitelendirilen işletmesel kararlara örnek olarak verilebilir. İşletme içi sebeplerden kaynaklanan fesihlerde, işverenin, hangi tedbirleri aldığını  ve  bu  tedbirlerin  iş  sözleşmesi  feshedilen  işçinin  işine  nasıl  etki  ettiğini ortaya koymak zorundadır. İşveren, işletme içi tedbirlerin, amaca uygunluğunu ve gerekliliğini  gerekçelendirmek  zorunda  değildir.  İşletme  içi  sebeplere  dayanılarak yapılan  fesihlerde,  mahkemeler  tarafından  dikkate  alınacak  olan  husus,  işletmesel kararın fiilen uygulamaya geçirilip geçirilmediği ve feshi ihbar süresinin geçmesiyle birlikte,  işçinin  işyerinde  çalışma  imkânının  ortadan  kalkıp  kalkmadığıdır.  Bu bağlamda  işveren,  organizasyona  yönelik  veya  teknik  hangi  tedbiri  aldığını  ve  bu tedbirin uygulanmasıyla iş sözleşmesi feshedilen işçinin işine nasıl olumsuz yönde etki ettiğini açıkça ortaya koymalıdır. (Yrg.7.HK:2016/2230)

3.2.İşletme Dışı Sebepler:

İşçinin  işletmedeki  işyerinin  kaybına,  iş  ilişkisinin  feshine  yol  açan  işletme dışı  sebepleri,  piyasa  olayları  belirler.  İşletmenin  doğrudan  doğruya  etkisinin olmadığı bütün sebepler, işletme dışı sebeplerdir. Siparişlerdeki azalma, pazarlama güçlükleri,  satış  ve  sürümde  azalma,  hammadde  yokluğu,  enerji  sıkıntısı,  kamu işyerlerinde  devlet  bütçesinden  kaldırılması,  meteorolojik  sebepler  işletme  dışı sebeplere  örnek  gösterilebilir.  İşletme  dışı  sebepler,  işletme  gereklerine  dayanan fesih  için,  ancak,  bu  sebepler,  işyerinde  işgücü  fazlasına  neden  olmuşsa  önem arzeder. İşveren, işletme dışı sebeplerin zorunlu kıldığı işletmesel süreçteki yapısal değişimi somut olarak ortaya koyarak bunun belirli çalışma yerlerinde azalmaya yol açtığını  göstermelidir.  Bir  başka  anlatımla,  işveren,  fiili  verileri,  işçilerin  karşı vakıalar ile itiraz edebileceği ve mahkemelerce denetlenebilmesine imkân sağlayacak şekilde somut ve ayrıntılı olarak ortaya koymalıdır. İşletme dışı sebeplerin doğrudan doğruya etkisinin  olduğu  durumlarda,  fesih,  ileri  sürülen  işletme  dışı  sebep  fiilen mevcut olduğunda ve işçinin çalışmaya devam etme olanağını ortadan kaldırdığında İş  Kanununun  18’nci  maddesi  anlamında  geçerli  bir  sebebe  dayanır.  İşletme  dışı sebebin  mevcut  olup  olmadığı  ve  bu  sebeplerin  işletmenin  işgücü  ihtiyacına doğrudan  doğruya  etkileri,  mahkemelerce  tamamen  denetlenebilir.  Mahkeme, işletme dışı sebebin işletmedeki iş miktarına etki edip etmediği ediyorsa ölçüsünü ve bu suretle işletmedeki işçi sayısına etki edip etmediği; ediyorsa ne kadarına etki ettiğini  tespit  eder.  İşveren,  işletme  dışı  sebeplerin  varlığına  dayanırsa,  gerekçe yönünden  kendisini  bağlar.  Dolayısıyla,  işveren,  işe  iade  davasında,  işletme  dışı sebeplerin  kendisi  tarafından  iddia  edilen  kapsam  ve  yoğunlukta  fiilen  mevcut olduğunu  ispat  etmek  zorundadır.  İşveren,  işletme  dışı  sebeplerle  işyerinde  işçi sayısının  azaltılması  arasındaki  bağlantıları  ortaya  koymalıdır.  Yeniden  yapılanma kararı  (kurucu  işveren  kararı)  işletme  gereklerine  dayanan  fesihle  sonuçlanırsa işletme  dışı  sebepler,  işçilerin  işletmedeki  işyerlerini  kaybetmelerinin  doğrudan değil;  dolaylı  sebebi  olmuş  olur.  Bu  durumda,  iş  sözleşmesinin  feshini  doğrudan sebebini, yapısal karar ve tedbirler teşkil edecektir. (Yrg.7.HK:2016/2230)

4.GEÇERSİZ NEDENLE YAPILAN FESHİN SONUÇLARI

4857 Sayılı İş Kanununun 21. maddesinde geçersiz nedenle yapılan feshin sonuçları açıklanmıştır. İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit  edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.

Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde, işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.

Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.

İşçi işe başlatılırsa, peşin olarak ödenen bildirim süresine ait ücret ile kıdem tazminatı, yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılacak ödemeden mahsup edilir. İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.

İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.

Bu  maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir.

5.SONUÇ

4857 sayılı İş Kanununun 20. maddesinde açık bir ifade ile feshin geçerli bir nedene dayandığının ispat külfeti işverene yüklenmiştir. İşveren öncelikle feshin biçimsel koşullara uygun olduğunu, sonrasında ise içerik yönünden feshin geçerli veya haklı nedene dayandığını kanıtlayacaktır. İşverenlik bu konuda almış olduğu kararın uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu ortaya koymalıdır. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. İşverenlikçe iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan feshedilmiş olduğunun tespiti halinde yasada öngörülmüş olan yaptırımlarla karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır.

KAYNAKÇA

– Yargıtay 7. Hukuk Dairesi (09.02.2016) Esas No:2015/34867 ve Karar No:2016/2230 Sayılı Kararı. Ankara: Yargıtay 7. Hukuk Dairesi.

Exit mobile version