Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Türkiye – AB Gümrük Birliği. Deniz ÇEVİK, Gelir Uzman Yrd.

DENİZ ÇEVİK

Türkiye – AB Gümrük Birliği

Deniz ÇEVİK
Gelir Uzman Yardımcısı
denzcvk@gmail.com

1.Giriş

Türkiye-AB ilişkisi yaklaşık olarak 60 yıllık bir geçmişe sahiptir. Türkiye 1957 yılında  Roma Antlaşmasıyla kurulan AET’ye  (Avrupa Ekonomik Topluluğu*) Temmuz 1959’da üyelik başvurusunda bulunmuş. Fakat o dönemde henüz yeni kurulmuş olan topluluk tam üyelik yerine Türkiye’nin topluluğa tam üyelik koşullarını gerçekleştirinceye kadar bir “ortaklık ilişkisi” kuran Ankara antlaşmasının imzalanmasını önermiştir. Bunun üzerine Ankara Anlaşması 12 Eylül 1963’de imzalanmış ve 1 Aralık 1964 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Görüldüğü üzere Türkiye topluluğa tam üyelik başvurusunda bulunmuş olsada topluluk tam üyeliğe götüren bir ortaklık anlaşmasının imzalanmasını daha uygun görmüştür.

2.Ankara Antlaşmasının Amacı ve Uygulması

Ankara Antlaşmasının amacı 2. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir; “Anlaşma’nın amacı, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının çalıştırılma seviyesinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama gereğini tümü ile göz önünde bulundurarak, Taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir.” 

Aynı maddenin 2. fıkrası ise yukarıda belirtilen amaçların gerçekleştirilmesi için Ankara Antlaşmasında ilgili maddelerde gösterilen şartlara ve usullere göre bir Gümrük Birliğinin gittikçe gelişen şekilde kurulması öngörülmüştür.

Ankara Anlaşması, Türkiye ile Topluluk arasında  kurulacak bir Gümrük Birliği vasıtasıyla AB Ortak Pazarına kademeli olarak girişi için üç aşamadan geçmesini öngörmektedir. Aşamalar üç dönem halinde aşağıdaki gibidir:

Bu dönem Ankara Antlaşmasının yürürlüğe girdiği 1 Aralık 1964 tarihinde başlayıp 1973 yılında imzalanan Ek Protokolle sona ermiştir. Bu dönemde Türkiye’nin geçiş ve son dönemde üzerine düşecek olan yükümlülükleri gerçekleştirmesi için  Gümrük Birliği süreci öncesi ekonomik olarak desteklenmiştir.

1973 yılında imzalanan Katma Protokol ile başlayan dönem karşılıklı ve dengeli yükümlülükler esası üzerinde kurulmuştur. Bu dönem gümrük birliğinin başlangıcı olarak yürürlüğe girmiş ve gümrük vergilerinin kaldırılması hedeflenmiştir. İlk etapta AB, Türk menşeli sanayi malları üzerindeki gümrük vergisini kaldırmış, Türkiye ise AB sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini ise kademeli olarak kaldırmıştır. AB’nin gümrük vergilerini hemen kaldırması öngörülse de Türkiye açısından kademeli bir süreç benimsenmiştir. Fakat Türkiye-AB ilişkileri, 1970’li yılların başından 1980’lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir seyir izlemiştir.

1995 İmzalanan 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi* kararı ile  Gümrük Birliği Kararı kabul edilmiş ve 1 Ocak 1996 itibariyle Türkiye, AB sanayi malları üzerindeki gümrük vergilerini kaldırılmıştır. Bu kararla birlikte sürecin son aşaması da sonuçlanmıştır. 1996 yılında Gümrük Birliğine geçilmesiyle AB üye ülkeleri ve Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari entegrasyon hayata geçmiş oldu. Bu entegrasyon, Türkiye’nin AB üyesi olmadan AB ile böylesi bir ilişki kuran ilk ülke olması açısından önemli bir gelişmedir.

1/95 sayılı OKK’nin (Ortaklık Konseyi Kararı) hükümleri temelinde Gümrük Birliği, Topluluk üye devletleri ile Türkiye arasında ithalatta olduğu gibi ihracatta da gümrük vergileri ve eş etkili vergi ve resimlerin, miktar kısıtlamalarının ve eş etkili başka her türlü tedbirin yasaklanmasını; Türkiye’nin üçüncü ülkelerle ilişkilerinde Topluluğun ortak gümrük tarifesinin kabulünü ve Topluluğun dış ticarete ilişkin temel politikalarına uymayı kapsamaktadır.

3.Gümrük Birliğinin Uygulaması

Tanım olarak gümrük birliği; taraf ülkelerin mallarının  gümrük birliği alanı içinde, her şekilde tarife ve eşdeğer vergiden muaf biçimde, serbestçe dolaşabilmeleri ve tarafların, üçüncü ülkelerden gelen ithalata yönelik olarak da ortak tarife oranlarını ve aynı ticaret politikasını uygulamalarını içeren bir ekonomik bütünleşme modelidir. Taraf ülkeler gümrük birliği sayesinde serbest dış ticaret yaparak üretemedikleri ya da pahalıya ürettikleri malı daha ucuza birlik içerindeki bir ülkeden alıp-satabilirler. Üçüncü ülkelere yönelik olarak aynı ticaret politikaları benimsendiğinden, gümrük birliği, diğer bir ekonomik bütünleşme aşaması olan  serbest ticaret alanlarından daha ileri bir ticari entegrasyon modelidir.

1/95 sayılı OKK, Gümrük Birliğinin tamamlanması ve işleyişine ilişkin olarak başlıca şu konularda hükümler içermektedir:

Görüldüğü üzere Ortaklık Konseyi Kararı gümrük birliğinin sorunsuz bir şeklide gerçekleştirilmesi için gerekli şekilde düzenlemiştir. Topluluk üye devletleri ile Türkiye arasında ithalatta olduğu gibi ihracatta da gümrük vergileri ve resimleri, miktar kısıtlamalarını ve başka her türlü tedbirin yasaklanmasını ön görmektedir. Bunun yanında Türkiye’nin gümrük dışı üçüncü ülkelerle ilişkilerinde Topluluğunun ortak gümrük tarifesinin kabulü ve uyumunu kapsamaktadır.

Gümrük Birliğinin kurulma sürecinin tamamlanmasıyla birlikte Türkiye üçüncü ülkelere karşı Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesini (OGT) uygulamaya başlamıştır. Bu durumun tek istisnası 1996-2000 yılları arasında otomobiller, ayakkabılar, deriden mamul ürünler ve mobilyalar gibi kısıtlı sayıdaki hassas ürün için üçüncü ülkelere karşı OGT hadlerinden daha yüksek gümrük vergilerinin uygulanması olmuştur. 2001 yılından itibaren tüm sanayi malları için OGT uygulanmaya başlanmış ve sanayi ürünleri itibarıyla üçüncü ülkeler için Gümrük Birliği öncesinde %16 seviyesinde olan ortalama koruma oranı, 2011 yılı İthalat Rejimi kapsamında %4,2 seviyesine gerilemiştir.

Türkiye, AB’nin Ortak Ticaret Politikasını üstlenme yükümlülüğü bulunmakta olup, üçüncü ülkelere yönelik olarak AB’nin tercihli ticaret sistemi üstlenilmektedir. Bu kapsamda, Türkiye, gerek uluslararası ticaretteki Serbest Ticaret Antlaşmaları ağları oluşturma eğilimine paralel olarak gerekse Gümrük Birliği çerçevesinde AB’nin Serbest Ticaret Anlaşmaları* akdettiği ülkelerle karşılıklı yarar esasına dayalı benzer anlaşmalar imzalamaktadır. STA’lar, (Serbest Ticaret Anlaşmaları) komşu ve çevre ülkelerle dış ticaretimizin geliştirilmesi; ihracatçılarımızın dış pazarlarda, başta AB ülkeleri olmak üzere rakipleri ile eşit şartlarda rekabet edebilmesini, karşılıklı yatırımların ve müşterek teşebbüslerle Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünün artırılması bakımından önem taşımaktadır.

Türkiye şu ana kadar 18 STA imzalamış olup (EFTA*, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Malezya, Moritanya, Güney Kore, Malezya ve Moldova) bu antlaşmalar halihazırda yürürlüktedir. Öte yandan, Lübnan, Kosova, Faroe Adaları ve Singapur STA’ları iç onay süreçlerinin tamamlanmasının ardından yürürlüğe girecektir. Gana STA’sının ise yakın zamanda imzalanması hedeflenmektedir. İlaveten, Türkiye ile Güney Kore arasındaki STA kapsamında 26 Şubat 2015 tarihinde imzalanan “Yatırım Anlaşması” ve “Hizmet Ticareti Anlaşması”nın iç onay süreçlerinin tamamlanmasını ardından yürürlüğe girmeleri öngörülmektedir.

Tablo Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

18 STA ortağımız ile ticaretimiz 2016 yılının Ekim ayı itibarıyla ihracatımızın %14,1’ini, ithalatımızın ise %9,4’ünü teşkil etmektedir.

4. Gümrük Birliğinin Faydaları

Ülkelerin gümrük birliği oluşturma çabalarının en temel amacı serbest dış ticareti gümrük birliği içerinde gerçekleştirerek ekonomik refahı artırmaktır. Ülkeleri uluslararası ticarete iten temel neden  şunlardır; bir mal kıtlık nedeniyle ya o ülkede mevcut değildir – petrol, doğal gaz veya tarım ürünleri- ya da o ülke bir malı diğer ülkeye göre daha yüksek maliyetle üretiyordur. Ülkeler bu sebeplerden dolayı malı ithal veya ihraç ederken fiyatı dışında bir de ülkelerin uyguladıkları gümrük vergilerini ödemektedirler  buda maliyetleri artırmaktadır. Ülkeler gümrük birliği kurarak malların serbest dolaşımını sağlayarak bir yandan dış ticaret hacimlerini artırmakta bir yandan da istediği malı ucuza almaktadır.

Türkiye’nin yukarıda bahsettiğimiz Gümrük Birliğine katılmasının hem olumlu hemde olumsuz sonuçları olmuştur. GB’nin yarattığı serbesti sonrası Türkiye’ye yabancı yatırımcı yönelmiş, Türk firmalarının AB firmalarıyla rekabet etmeye başlamasıyla ekonomik etkinlik artmış, birlik pazarıyla olan ticaret hacmi yükselmeye başlamıştır. Ülkemizin AB’ye uygun şekilde oluşturduğu teknik mevzuat altyapısı, AB’nin fikri mülkiyet ve rekabet kurallarını benimsemesi, ülkemizin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü yükseltmiş, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisiyle entegrasyonunu artırmıştır.

1996’dan itibaren Türkiye ile AB arasındaki ithalat ve ihracat verilerini gösteren aşağıdaki tabloya göre dış ticaret hacmi 2008 Küresel Krizine kadar artma eğilimi göstermiştir. Kriz dönemi sonrası dış ticaret hacmi toparlama gösterse de son yıllarda AB ile yaşanan siyasi sorunlar dış ticaret hacmini olumsuz etkilemektedir.

Grafik Kaynak: Doğruluk Payı

Türkiye  2016 yılı itibariyle AB’nin en fazla ihracat yaptığı 4., en fazla ithalat yaptığı 5. ülke konumundadır. Türkiye toplam ihracatının %48’ini, ithalatının ise %39’unu AB ülkelerine yapmaktadır. Görüldüğü üzere Gümrük Birliğinin sağlanmasıyla birliğin ticaret yaratıcı etkisi Türkiye’nin lehine olmuştur. Türkiye’nin AB ile karşılıklı ticareti yıllık 140 milyar avroyu bulmaktadır. Öte yandan Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık 3’te 1’i AB ülkeleri tarafından olmaktadır.

5. Gümrük Birliğinin Güncellenmesi Meselesi

Gümrük Birliği genel olarak sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Ancak Türkiye’nin bazı sorunlarla karşılaştığı söylenebilir. Bu sorunları temel olarak, AB’nin serbest ticaret anlaşması (STA) imzaladığı bazı ülkelerin, AB üzerinden pazara girme avantajının da etkisiyle ülkemizle benzer bir anlaşma imzalamada isteksiz kalmasıyla oluşan ticaret sapması ve haksız rekabet riski, Gümrük Birliğini ilgilendiren alanlarda AB’nin karar alma mekanizmalarına yeterli düzeyde dahil olunamaması ve bazı üye ülkelerce ülkemizde kayıtlı ticari araçlara uygulanan karayolu kotaları ile iş adamlarımızla kamyon şoförlerimize uygulanan vizelerin oluşturduğu teknik engeller olarak sıralamak mümkündür.

AB ve Dünya Bankası 2014 yılında hazırladıkları bir raporda Gümrük Birliğinin ülkemizde ve dünya ticaretinde yaşanan ekonomik gelişmeler ve değişimler uygun olarak güncellenmesinin her iki tarafın faydasına olacağı yönde sonuç çıkmıştır. Bu doğrultuda 29 Kasım 2015 tarihinde Türkiye AB arasında yapılan zirvede alınan kararlarda Gümrük Birliğinin güncellenmesine de yer verilmiştir.

Zirve sonuç bildirisinin 10. maddesinde “Gümrük Birliğinin güncellenmesine ilişkin hazırlık çalışmalarının tamamlamasının ardından 2016 yılı sonlarına doğru resmi müzakereler başlatılabilecektir” ifadesi yer almış olsada son dönemde yaşanan siyasi tartışmalar Gümrük Birliğinin güncellenmesini zora sokmaktadır.

6.Sonuç

Türkiye-AB ilişkileri oldukça uzun bir ilişkiye sahiptir. Türkiye 1959 yılında AET’ye üyelik için başvurmuş fakat imzalanan Ankara Antlaşmasıyla tam üyeliğe götüren bir ortaklık ilişkisi kurulmuştur. AB ile olan ilişkiler genel olarak istikrarsız ve çalkantılı bir seyir izlemiştir. 1996 yılında Gümrük Birliğine geçilmesiyle tam üyeliğe giden yolda önemli bir adım atılsa da Türkiye ile tam üyelik müzakereleri  2005 yılında Brüksel Zirvesinden sonra başlamıştır. Şu ana kadar 13 fasıl müzakeresi hala devam etmektedir. Türkiye her ne kadar Gümrük Birliği içerisinde yer alarak malların serbest dolaşım hakkını elde etmiş olsada hala vizesiz Avrupa gerçekleşmemiştir.

AB diğer üye ülkelerle gerçekleştirdiği müzakerelere karşın Türkiye ile müzakereleri daha sancılı geçmektedir. AB Türkiye’yi hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler, siyasi baskılar gibi durumlardan dolayı ciddi şekilde eleştirmekte özellikle Kıbrıs meselesi ve güneydoğu bölgelerinde yaşanan olayların biran önce çözümlenmesini beklemektedir. Türkiye ise AB’ı çifte standart uygulamakla eleştirmektedir. Sonuç itibariyle günümüzde AB üyeliği hala ciddi bir mesele olarak ortada durmaktadır.

Dip Notlar:

Avrupa Ekonomik Topluluğu:  25 Mart 1957’de Roma Antlaşmasının  imzalayan Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından kurulan örgüttür. 1 Ocak

1958’de yürürlüğe girmiştir. Örgüt bugünde AB’nin temellerini oluşturan Avrupa Topluluklarından en önemlisidir.

Ortaklık Konseyi: Ankara Antlaşmasıyla kurulan ve Türkiye ile AB arasında tam üyelik müzakere sürecini yürüten temel organdır. Türkiye ve Birlik tarafından seçilen üyelerle üyelik süreciyle ilgili bağlayıcı karar almaktadır.

Serbest Ticaret Anlaşmaları: Serbest Ticaret Bölgeleri Gümrük Birliklerine göre daha dar kapsamlı bir entegrasyon modelidir. Antlaşmaya taraf ülkeler kendi aralarında tarifeleri ve gümrük vergilerini kaldırırken üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanması söz konusu değildir.

EFTA: Avrupa Serbest Ticaret Birliği, 3 Mayıs 1960 yılında Avrupa Birliği’ne bir alternatif olarak kurulmuş, günümüzde 4 Avrupa ülkesinin üye olduğu bir uluslararası ticaret örgütüdür. Kurucular dahil üyelerinin çoğu EFTA’dan ayrılarak AB’ye girmiştir.

Kaynakça:

  1. http://ec.europa.eu/eurostat/data/statistics-a-z/abc
  2. http://ec.europa.eu/eurostat/documents/2995521/8227163/6-15092017-CP-EN.pdf/77403bcb-2e49-4aae-baad-4a4ac38940fb
  3. AB Bakanlığı İnternet Sayfası
  4. Ekonomi Bakanlığı İnternet Sayfası
  5. http://www.dogrulukpayi.com/
  6. Dış İşleri Bakanlığı İnternet Sayfası
  7. TÜİK
  8. Ankara Antlaşması (1963)
  9. Kamuran Reçber, Türkiye – Avrupa Birliği İlişkileri, (Genişletilmiş 3. Baskı) Alfa Aktüel Yayınevi, Bursa, 2009
  10. Kamuran Reçber, Avrupa Birliği Kurumlar Hukuku ve Temel Metinleri, Alfa Aktüel Yayınevi, Bursa, 2010,
Exit mobile version