Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Arz Yanlı Ekonomi (Supply Side Economics) ve Laffer Eğrisi Analizi – Deniz ÇEVİK, Gelir Uzm. Yrd.

DENİZ ÇEVİK

Arz Yanlı Ekonomi Supply Side Economics

Deniz ÇEVİK
Gelir Uzman Yardımcısı
denzcvk@gmail.com

Giriş

1970’li yıllarda  yaşanan stagflasyonla* birlikte Keynesyen İktisat Politikalarının ciddi bir şekilde sorgulandığı ve eleştirildiği  bir ekonomik istikrarsızlık dönemi başlamıştır. Arz Yönlü İktisat politikaları ise bu eleştiriyi yapan bir ekonomik anlayıştır. Arz Yanlı İktisatçıların Keynesyen makro ekonomik uygulamalara karşı en önemli eleştirisi; iktisat politikalarının kısa dönemde istikrar sağlama gibi amaçlarla kullanılmamasıdır. Onlara göre devletin kısa dönemde ekonomiye müdahalesi nispi fiyat mekanizmasını bozarak ekonomideki kaynak dağılımını olumsuz etkileyeceğidir. Bu nedenle devletin ekonomiye müdahaleden çok piyasanın daha etkin çalışmasını sağlayacak önlemleri alması gerekmektedir.

Arz Yanlı Ekonomi Nedir?

Arz Yönlü Ekonomi, bazıları için “Reaganomics*  veya  40. ABD Başkanı Ronald Reagan’ın savunduğu “trickle-down* politikası olarak bilinmektedir. Arz-yan ekonomi, artan üretimin ekonomik büyümeyi yönlendirdiğini söyleyen teoridir. Bu açıdan arz yönlü iktisat politikaları üreticiler ve işletmelere yöneliktir.

Temel İktisat Politikaları şöyledir:

bu yolla üretimin artacağını ve ucuzlayacağını ileri sürmektedirler.

Ekonomik teorilerin çoğunda olduğu gibi, arz yanlı ekonomi de istikrarlı ekonomik büyüme için politikalar sunar. Genel olarak arz yanlı teorisinin üç temel taşı vardır:

– Vergi politikası,

– Düzenleyici politika ve

– Para politikasıdır.

Bununla birlikte, üç sütun ardındaki tek düşünce, ekonomik büyümenin belirlenmesinde üretim (mal ve hizmetlerin “arzı”) önemlidir. Teori Keynesyen teoriye göre tam tersi bir şekildedir. Keynesyen teori talep yanlıdır, ekonomik büyümenin kaynağını talep yanlı ele almaktadır. Arz yanlı teori, talebin fakir olabileceğini, dolayısıyla tüketici talebinin gecikmesi halinde ekonominin resesyona sürüklenebileceğini, bundan dolayı hükümetin mali ve parasal politikalarla müdahale etmesi fikrini  ortaya koymaktadır. Burada ki müdahale Keynesyen İktisat politikası* gibi bir anlayış değildir. Keynesyen Ekonomik anlayışın stagflasyonu çözememesi üzerine Arz yanlı Politikalara ilgi artmıştır.

Nasıl Çalışır?

1970’li yıllarda yaşanan diğer bir önemli ekonomik sorun Keynesyen anlayıştan dolayı  kamu harcamalarının aşırı derecede artmış olmasıdır. Artan kamu harcamaları da, pek çok ülkede vergi yükünün aşırı yükselmesiyle sonuçlanmıştır. Yüksek oranlı vergi yükü ve yüksek enflasyonla birlikte, “taxflation*” adı verilen kavram iktisat literatürüne girmiş ve yeni iktisadi sorunlar ortaya çıkmıştır.

Yaşanan enflasyon sonucu bireylerin nominal gelirleri artmış fakat reel olarak bir değişiklik olmamıştır. Nominal gelirdeki artış bireyleri artan oranlı gelir vergisi nedeniyle daha yüksek oranda vergi ödemek zorunda bırakmıştır. Öte yandan vergi yükünün yüksek olması özel yatırım harcamalarını azaltıcı bir etki meydana getirerek, ekonominin üretim kapasitesini  düşürmüş, firmalarda meydana gelen bu olumsuzluklar istihdamın da olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Tüm bunların yanında yüksek enflasyon ve yüksek vergi oranı nedeniyle tasarruflar çok düşük seviyelere gelmiştir.

Bundan dolayı Arz Yanlı Ekonomik politikalar özellikle vergi politikaları üzerine yoğunlaşmıştır. Arz Yanlı vergi politikasına göre; özellikle vergi indirimleri yoluyla, üretim ve dolayısıyla vergi gelirleri pozitif yönde etkilenecek ve böylece ekonomik büyüme ve etkinlik sağlanacaktır. Arz yönlü politikalar işletmelere geniş teşvikler vererek çalışır. Vergilerde yapılacak indirimler sonucu firmalar daha fazla sermaye birikimi gerçekleştirir. Biriken sermaye ile firmalar yeni üretim alanları yaratarak mal ve hizmet üretimini artırır.

Arz Yanlı İktisatçılar malların ve hizmetlerin üretiminde bir artışın fiyatı düşüreceğini savunur. Şirketler aşırı ürettiklerinde fazla stok oluştururlar artan stoklarla birlikte fiyatlar düşer ve tüketiciler artan arzı dengeleyerek ekonomiye dengeye gelmesini sağlarlar. Bu şekilde ortaya çıkan ekonomik refah artışı “Trickle-Down Teorisi” olarak adlandırılmaktadır.

Öte yandan Gelir vergisi oranı azaltılırsa, bireylerin emek arzı artacak geliri artan bireyin tasarruflarında artma eğilimine girecektir. Tasarruftaki artış faiz oranının düşmesine ve yatırımların artmasına yol açar. Kurumlar vergisinde yapılacak bir indirim ise, yatırımın kârlılığını ve kurumun tasarruf gücünü artıracaktır. Düşük gelir vergisi oranları, işçinin eline geçen ücreti artıracağından ve toplu sözleşmelerde istenilen ücret artışlarını azaltacağından, enflasyon hızını yavaşlatacaktır. Enflasyondaki bu düşüş ise tüketim, üretim ve dolayısıyla istihdamı artıracaktır.

Laffer Eğrisi Analizi

Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyan Laffer Eğrisi, Arz Yanlı İktisat’ın önemli bir kavramıdır. Laffer’in ilk olarak Washington D.C.’de bir  restoranda peçetenin üzerine çizdiği söylenen bu eğri 1970’li yıllarda çok popüler olmuş bugün hala vergi oranlarındaki bir artışta ilk akla gelen analizlerden biri olmuştur.

Laffer Eğrisi, daha düşük vergi oranları ile ekonomik büyümeyi arasında pozitif bir korelasyon ortaya koyan bir teoridir ve bu nedenle Arz Yanlı Ekonomik anlayışının en temel teorisidir. Laffer Eğrisi, vergi oranlarındaki değişikliklerin hükümetin vergi gelirlerini iki şekilde nasıl etkilediğini açıklar.

Teoriye göre devletin vergi oranlarında yapacağı bir indirim belli koşullar altında vergi gelirleri üzerinde bir kısa vadede bir azalış yaratsa da uzun vadede artış yaratacaktır. Laffere göre uzun vadede düşük vergi oranları mükelleflerin ellerinde daha fazla para kalmasını sağlar tüketiciler daha sonra ellerinde kalan parayı harcayarak talepte bir artış yaratacaklardır. Firmalar ise artan talebi karşılamak için üretimi artırmaya başlarlar. Artan üretim emek talebini etkileyerek istihdamı artırmaktadır. Vergi indirimi ile ekonomik büyümeye olan bu destek, daha büyük bir vergi tabanı yaratır. Bu şekilde kısa vadede ortaya çıkan vergi geliri kaybının yeri dolmaktadır.

Yukarıda yer alan Grafiğe göre, eğrinin alt kısmında sıfır vergi oranında hiçbir hükümetin gelir elde etmediğini ve dolayısıyla hiçbir hükümetin olmadığını göstermektedir. Sıfır noktasından başlayarak alınan vergilerin artması devlet gelirlerini hemen artıracaktır. Başlangıçta vergileri artırmak eğrinin artan şeklinde gösterildiği gibi, toplam gelirin artmasını sağlamaktadır. Hükümet vergileri artırmaya devam ederken her ek vergi artışı toplam vergi gelirine artı etkisi azalmaya başlayacak ve optimum noktada maksimum olacaktır. Vergi hasılatının maksimum olduğu nokta “Maximum Revenuen Growth (Maksimum Gelir Artışı)” ya da Optimum Vergi Oranı olarak adlandırılır.

Grafik Belirli bir noktadan (Maximum Revenuen Growth) sonra artan vergi oranlarının insanların az ya da hiç çalışmamasına ve böylece vergi gelirinin düşmesine neden olacağını göstermektedir. Bu noktada, yüksek vergiler ekonomik büyümeye ağır bir yük bindirmektedir. Talep o kadar çok düşüyor ki, vergi tabanındaki uzun vadeli düşüş, vergi gelirindeki ani artıştan uzaklaşmaktadır. Sonunda, vergi oranlarının eğrisinin en sağında olduğu şekilde % 100’e ulaşması durumunda, tüm insanlar çalışmamayı seçerler çünkü kazandıkları her şey hükümete gidecektir. Laffer grafikteki gölgeli bölümü   “Prohibitive Range (Yasak Bölge) olarak adlandırmaktadır. Hükümetler “Maximum Revenuen Growth” noktasında olmak isterler, çünkü insanlar zorla çalışmaya devam ederken hükümetin azami vergi geliri toplayacağı nokta budur.

Diğer yandan vergi oranlarında meydana gelen artışlar optimal noktadan sonra vergi yükümlülerini yasal olmayan yollardan vergi kaçırmaya ve/veya yasal boşluklardan ve vergi sığınaklarından yararlanarak vergiden kaçınmaya teşvik etmiştir.

Arz Yanlı Ekonominin Uygulamaları

Arz Yanlı Politikalar 1980’lerde ABD Başkanı R. Reagan ve İngiltere Başbakanı M. Thatcher tarafından ön plana çıkartılmıştır. Türkiye’de ise Özal dönemi uygulama alanı bulmuştur. Özellikle ABD’de büyük ilgi gören Arz Yanlı İktisat, Başkan Reagan’ın seçim programına temel oluşturmuştur. Bu nedenle arz yanlı politikalara, “Reaganomics” ve “Thatcherism* adı da verilmiştir.

Başkan Reagan Stagflasyonla mücadelede bu politikaları kullandı. Reagan öncelikle vergi oranlarında bir indirime gitti ve  üst marjinal gelir vergisi oranını yüzde 70’den yüzde 28’e düşürdü. Başlıca  kurumlar vergisi oranını yüzde 46’dan yüzde 40’a düşürdü. Bu “Büyük Depresyon“dan bu yana yaşanan en büyük durgunluğun dışına çıkmasına yardım etmiş oldu. Başkanın yaptığı bu indirimler düşük gelirli grupları daha fazla tüketime iterken yüksek gelir grupları vergi avantajının sağladığı gelirle ya borçlarını ödediler ya da bankalara yatırdılar. Reagan’nın uyguladığı politikalar başkanlık süresinin dolmasından sonra popülerliğini yitirdi ve eleştirilmeye başlandı.

Arz Yanlı Politikalarda bugün başarıyı bir Avrupa ülkesi olan Romanya’nın yakaladığı söylemek yanlış olmaz. Romanya hükümeti uzun süre istediği ekonomik büyümeyi yakalayamamış ve çözüm yolu olarak vergi yasasını revize etmeye başlamıştır. Romanya hükümeti  2015 yılı sonunda katma değer vergisi (KDV) oranını yüzde 24’den yüzde 20’ye ve gelir stopaj oranını düşürmüştür bunun yanında basitleştirilmiş borçlar kaldırılmış ve bazı temettülerden kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. Gerçekleşen bu düzenlemeler hemen meyvesini vermeye başlamış ve 2016 yılı ilk çeyrekte Romanya, yıllık bazda yüzde 4.3 oranında büyümüştür. Romanya bu rakamla  2015 yılının dördüncü çeyreğine göre ise yüzde 1,6 oranında artış gösterdi. Yakalanan bu performans AB ekonomileri arasında son derece önemli bir başarıdır. Büyümeye ile birlikte istihdam oranında ki artış Romanya’nın Mayıs ayında işsizlik oranı, Euro Bölgesi ülkeleri için ortalama yüzde 10,1 ile karşılaştırıldığında yüzde 6,6’ya düşmesini sağlamıştır.

Sonuç

Bugün hala ekonomistler vergi indirimlerinin uzun vadede artan ekonomik büyümeye neden olup olmadığını tartışmaya devam etmektedir. Çünkü hala vergilerin hangi orana kadar artırılıp artırılmayacağı tartışma konusudur. Bunun asıl belirleyicisi ekonomin mevcut konjonktürüdür. Eğer bir ekonomide vergiler zaten düşükse vergi oranlarında yapılacak daha fazla bir kesinti büyümeyi artırmadan gelirleri azaltacaktır. Arz Yanlı İktisatçılar pek çok soruna olduğu gibi enflasyona karşı da arzı artırıcı politikaların uygulanmasını gerekli görmüşlerdir. Enflasyon karşısında vergi politikası dışında, bütçe politikası ve para arzını kontrole dayanan para politikasının da uygulanabileceğini belirtmişlerdir. Arz Yanlı İktisatçılara yapılan bir eleştiri ise gelir dağılımı sorunu üzerinde fazla durmamış olmaları ve bu sorun üzerine eğilmemeleri olmuştur.

Dip Notlar

Kaynakça

  1. https://www.thebalance.com/
  2. http://www.investopedia.com/
  3. http://www.usfunds.com/
  4. http://www.mahfiegilmez.com/
  5. Savaş, Vural (2000), Politik İktisat, 4.Baskı, Beta Basım AŞ, İstanbul.
  6.  SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Seyhun DOĞAN
Exit mobile version