Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Yurtdışı Nakit Tahsilatlarının Özel Usulsüzlük Cezaları Karşısındaki Durumu – Ali ÇAKMAKÇI, YMM

Ali ÇAKMAKCI

Yurtdışı Nakit Tahsilatları

Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
cakmakciali@taxauditingymm.com

I-Giriş:

Son dönemlerde vergi inceleme elemanları tarafından yurtiçi yerleşiklerin yurtdışında yaptığı tahsilatların (ihracat, transit ticaret vb) elden yapılması gerekçe gösterilerek mükellefler adına özel usulsüzlük cezaları kesildiğine tanıklık etmekteyiz.

Mükellefler, özellikle yurtdışı ile yoğun çalışan ihracat, uluslararası transit gibi sektörel şirketlerimiz bazen banka ve finans sisteminin önemli maliyetleri olması nedeniyle, bazen ilgili muhatap ülkenin banka veya finans sisteminin yeteri kadar gelişmemesi veya ileride tahsilatlarla ilgili ciddi ticari ve hukuki sorunlar yaşamamak adına elden nakden tahsilatlar gerçekleştirebilmektedirler. Bu durumun ülkemizdeki özel usulsüzlük cezaları açısında aşağıda değerlendirmesine yer vereceğiz.

II-Yurtdışı Tahsilatların Ve Özel Usulsüzlük Cezalarının Yasal Açıdan Değerlendirilmesi:

Ödemelerin banka ve finans sistemi üzerinden geçmesine (veya bu kanallarla tevsik edilmesine) ilişkin son düzenlemeler 459, 479 ve 480 sıra numaralı VUK ile 268 ve 298 sıra numaralı GVK Genel Tebliğlerinde düzenlenmiştir.

459 nolu VUK Tebliğinde (01.01.2016 Yürürlük Tarihi) aracı kurum bu Tebliğ uygulaması bakımından tahsilat ve ödemelere aracılık eden 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan bankayı, 29/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşlarını ve 9/5/2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketini ifade edilmektedir.

Dolayısıyla, yurtdışında bu Kanunlara uygun şekilde kurulmuş bir ödeme/tahsilat kurumunun bulunması hukuken mümkün değildir. Bu kapsamda, mükellefler nezdinde “teknik” olarak ceza maddesinin işletilmesi de mümkün değildir.

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde Maliye Bakanlığına “mükelleflere” muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini bankalar, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme yetkisi verilmiştir.

Bu durumda, mükellef kavramı iç mevzuatla ilgili olup, sadece yurtiçine haiz bir kavramdır. Yurtdışı alacakların tahsilatı vergi hukukunu ilgilendiren bir konu olmayıp, açıkça TCMB düzenlemeleri ve 1567 sayılı TPKKHK’nu ilgilendiren bir durumdur.

Bu Tebliğ uygulaması bakımından, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 232 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnaf tevsik zorunluluğu kapsamında bulunmaktadır.

Bu mükellefler arasında yurtdışında fatura almak bakımından zorunlu sayılan bir mükellef grubu Türk vergi mevzuatında tanımlamayacağı gibi, hukuken mümkün de değildir. Yurtdışında fatura almak zorunda olanları Türk Vergi Mevzuatı birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnaf olarak tanımlayamaz. Muhatab olan yurtdışı müşterilerinin böyle bir yasal mahiyete haiz olamaması nedeniyle yapılan tahsilatlar zaten ödeme tevsiki kapsamında mütalaa edilemeyeceğinden, yurtiçi mükelleflerin tahsilatını nakden gerçekleştirmesi vergi mevzuatında bu şekliyle karşılığı olan bir konu değildir.

Ceza maddesi olarak değerlendirildiğinde de, 213 sayılı VUK’un Mükerrer 355. maddeye göre tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın % 5’i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu şekilde ceza kesilen mükellefler hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz.  Ancak, bu fıkra uyarınca bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 770.000 TL (490 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2018’den itibaren 1.200.000 TL) ‘yi geçemez.

Ceza maddesi de incelendiği zaman idarenin karşı mükellefe ceza kesme imkanı hukuken yoktur. Bu kapsamda dahi, ceza uygulamasının yasal dayanağının olmadığı açıktır. Unutulmamalıdır ki, ceza kesilmesi için fiilin tüm unsurlarının kanunda arandığı şekilde “eksiksiz” gerçekleşmiş ve buna ilişkin tespitin tam olarak yapılmış olmasına bağlıdır.

323 sıra no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uyarınca, tahsilat ve ödemelerin tevsik zorunluluğu kapsamına; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları tahsilat ve ödemeleri girmektedir.

Vergi inceleme elemanları daha sonraki Tebliğlerde parantez içinde ifade edilen (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) ibaresi kaldırıldığı için, ceza uygulanabileceğini düşünerek cezalı işlem yapmaktadırlar.

Halbuki bu ibarenin kaldırılma gerekçesi ceza uygulamak için değil, ceza uygulamasının mümkün olmayacağından ibarettir. Kaldı ki, Genel Tebliğ ile ceza kaldırılıp konulamaz. Bu durum hukuken de mümkün değildir. Bu ceza uygulaması ancak ve ancak Kanunla yapılabilecek bir işlemdir.

Aşağıdaki İdare tarafından verilmiş bulunan görüş ise konuyu tam anlamıyla zaten izah etmektedir. Bu tahsilat ile ilgili konu vergi hukuku ile ilgili değildir, bu konu Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ve Tebliğleri ile ilgili bir konudur.

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

Sayı : B.07.1.GİB.4.06.18.02-32mük257-7932-248

Tarih: 25/04/2011

Konu: Yurt dışından getirilecek olan ihracat ödemelerinin banka kanalı ile yapılması zorunluluğu hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunun incelenmesinden; … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … vergi numaralı mükellefi olduğunuz belirtilerek, ……………’a yapacağınız ihracat karşılığı alınan döviz bedelinin, banka kanalı ile yapılmasının mümkün olmadığı durumlarda, nakit olarak gümrükten geçerken bir deklerasyon tutanağına bağlanması işleminin geçerli olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşüne müracaat edildiği anlaşılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “İspat Edici Kağıtlar” başlıklı 227 nci maddesinin birinci fıkrasında “Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir.” hükmü yer almaktadır.

Mezkur Kanunun Mükerrer 257 nci maddesi ile mükelleflere muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, özel finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğunu getirme ve bu zorunluluğun kapsamını ve uygulamaya ilişkin usul ve esaslarını belirleme hususlarında Bakanlığımıza yetki verilmiştir. Bu yetkiye dayanılarak tahsilat ve ödemelerin banka, özel finans kurumları veya posta idarelerince belgelerle tevsikine ilişkin açıklamalara 320, 323, 324, 332 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde yer verilmiştir.

Bahsi geçen tebliğlerde yer alan açıklamalar doğrultusunda, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergiden muaf esnafın kendi aralarında yapacakları ticari işlemleri ile nihai tüketicilerden (Türkiye’de mukim olmayan yabancılar hariç) mal veya hizmet bedeli olarak yapacakları 8.000 Türk Lirasını aşan tahsilat ve ödemelerinin banka, özel finans kurumları veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT) aracı kılınarak yapılması ve bu kurumlarca düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetvelleri ile tevsiki zorunlu bulunmaktadır. Aynı Tebliğlerde tevsik zorunluluğu olmayan ödeme ve tahsilatlar konusunda düzenlemelere de yer verilmiştir.

Yukarıda yer verildiği üzere, mükelleflerin muameleleri ile ilgili tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğu kapsamında ihracat bedellerinin tahsilatına ilişkin olarak Vergi Usul Kanununun Mükerrer 257 nci maddesinde yer alan yetki çerçevesinde herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Bilgi edinilmesini rica ederim.”

[1] Makale konularını yazıldığı dönem dikkate alınarak güncel mevzuat açısından değerlendirmenizi rica ederiz. Gerekli olması halinde konunun spesifik boyutları da dikkate alınarak bir uzmana danışmakta yarar olduğu düşünülmektedir.

Exit mobile version