Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Maliyeden Niyet Okuyan Uygulama – M. Bahadır ALTAŞ, YMM

Maliyeden Niyet Okuyan Uygulama

İnşaat (Konut) KDV İadesi

Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba444@mynet.com

Katma Değer Vergisi, üretilen mal veya hizmetin her aşamasında yaratılan değerin vergilendirildiği, özü itibariyle nihai tüketicinin katlanmak zorunda kaldığı bir tüketim vergisidir. bu nedenle 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun Vergi İndirimi başlıklı 29.maddesinde yapılan düzenlemeyle farklı KDV oranları uygulanması veya kanunla getirilen istisnalar nedeniyle indirim konusu yapılamayan KDV’nin mükellef üzerinde kalmaması amacıyla vergi nispeti indirilen vergiye tâbi işlem için hesaplanan katma değer vergisi ile yüklenilen katma değer vergisi arasındaki farkın  iadesi için KDV iade sistemi oluşturulmuştur.

KDV iade sisteminin esasları kendi sistematiği içinde maliye bakanlığınca belirlenen sektörler ile mal ve hizmet teslimlerinde azami hesaplanan ve yüklenilen katma değer vergisi ile sınırlı olmak üzere belirlenmiştir. KDV iadesinin temel amacı mükellefler tarafından katlanılan vergi ve finansman yükünü aza indirmektir.

Güncel KDV mevzuatı içinde KDV iade talepleri aşağıdaki üç ana başlık altında gerçekleştirilmektedir.

Bu yazımızın konusu indirimli orana tabi işlemler içinde yer alan “İnşaat (Konut) KDV İadesi” olacaktır.

Maliye bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıllarda ilişkili kişilere konut satışlarında KDV iadesi  uygulamalarında getirilen sınırlamaya 2018 yılı sonunda Sayıştay tarafından verilen görüş üzerine Maliye bakanlığı bu konudaki sınırlamasını artırarak Katma Değer Vergisi kanununda ve uygulama tebliğinde yer almayan yeni bir çerçeve çizmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yakın zaman içinde tüm vergi dairelerine/mal müdürlüklerine  gönderilen iç yazıda  “KDV iadesini erken almak amacıyla şirket ortaklarına ve ilişkili kişilere yapılan konut satışlarına ilişkin KDV iadelerinin yapılmaması yönünde görüş bildirmiştir.” bu kapsamda bulunan KDV iade işlemlerinde özellikle ortaklara ve ilişkili şirketlere yapılan konut satışlarının nihai tüketim amaçlı satış olmaması nedeniyle KDV iadesine konu edilememesi, bu tür satışların daha sonra 3.kişilere yapılması ve bunun belgelendirilmesi halinde ise iadenin tamamlanması yönünde işlem tesis edilmesi yönünde talimat verilmiştir.

Maliye bakanlığının bu açıklamasından akıllara şu soruyu getirmektedir.

İade işlemini sonuçlandıracak olan vergi dairesi mükellefinin niyetinin ne olduğunu nasıl belirleyecektir? Çünkü KDV iadesi ile ilgili istenilen belgeler içinde “Niyet Mektubu” yer almamaktadır.

Bilindiği üzere Maliye Bakanlığının/Gelir İdaresi başkanlığının yayınlamış olduğu mevzuata ilişkin düzenlemelerde ve uygulamaya ilişkin yazılarında ilgili vergi dairesi/mal müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen KDV iadesi sürecinde iadesi talep edilen işlemin KDV iadesiyle ilgisi olup olmadığı, iade konusu işlemin gerçekliği, yapılacak iade tutarının doğruluğu açısından, indirimli orana tabi inşaat/konut teslimlerinden kaynaklanan iade taleplerinde ise konutun fiili teslimin gerçekleştiğinin tereddüde yol açmayacak şekilde ortaya koyan gerekli bilgi ve belgeler istemektedir. Hiçbir şekilde iade işleminin gerçekleştirmek için mükelleflerin niyetlerinin ne olduğu konusunda bir durum tespitine yönelik yaptırım getirmemiştir. KDV İadesine ilişkin genel esaslar içinde de böyle bir işlem yer almamaktadır.

Gelir idaresi başkanlığının daha önce kısıtlı olarak uygulanmakta olan bu husus yayınlanan Sayıştay raporunda yer alan açıklama doğrultusunda bakanlığın uygulamanın kapsamını genişletmesi yeni bir tartışmanın başlamasına ve KDV iadesiyle ilgili 3065 sayılı kanunda ve KDV uygulama genel tebliğinde yer almayan bu konuda genel yazı ile KDV iadelerinin kısıtlanması,  özellikle de talep edilen KDV iade işlemlerinde ortaklara ve ilişkili şirketlere ve yapılan konut satışlarının nihai tüketim amaçlı satış olmaması nedeniyle KDV iadesine konu edilememesi, bu tür satışların daha sonra 3.kişilere yapılması ve bunun belgelendirilmesi halinde ise iadenin tamamlanması yönünde işlem tesis edilmesi yönündeki niyet okumasından sonra red edilen KDV’sine isabet eden bu kişiler/şirketler tarafından konutların 3.şahıslara sonradan satılması haline iade talebinin yerine getirilmesi ise ayrı bir mizansen içermektedir. (Bundan sonra her müteahhit sattığı her konut için hafiye gibi kime ne zaman satıldığını takip etmesi gerekecektir.)

Nihai tüketici olmaz şart mı?

KDV Kanununun 2. maddesinde teslim tarif edilirken nihai tüketimden bahsedilmemekle birlikte teslim için aranılan tek koşul tasarruf hakkının devredilip devredilmediğidir. Satışların teslim sayılabilmesi için nihai tüketim amaçlı olarak yapılması gerektiği yönünde bir şart bulunmamaktadır.” Bu konuda dava konusu edilen işlemlerle ilgili olarak “Şirket ortağına yapılan satışların teslim sayılabilmesi için nihai tüketim amaçlı olarak yapılması gerektiği yönünde mer’i mevzuatta bir koşul öngörülmemiş olduğundan, ortaklığın KDV iade talebinin reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” şeklinde yargı kararlarında mükellefin KDV iadesi taleplerinin yerine getirilmesi istenmiştir.

Şirket ortağının sahip olduğu arsanın şirket tarafından kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile bağımsız bölüm satışına ilişkin benzer bir olayda da KDV iadesi talebinde bulunan mükellefin ortaklarına ait arsa üzerinde arsa sahiplerine yapmış olduğu arsa karşılığı bağımsız bölüm satışlarının teslim sayılmamasını gerektirecek herhangi bir düzenleme bulunmadığından ve satışların teslim sayılabilmesi için nihai tüketim amaçlı olarak yapılması gerektiği yönünde bir koşulda öngörülmediği nedeniyle mükellefin KDV iade talebinin reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı yönünde karar vermiştir.

Yukarıda yer alan yargı kararlarında görüleceği üzere gelir idaresi başkanlığı yapmış olduğu bu uygulama ile ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olacaktır. Bu durum İnşaat sektörünü olumsuz yönde etkileyeceği gibi dava konusu işlemlerin artmasına da neden olacaktır.

Kurumlar vergisinde yer alan ilişkili kişi uygulaması “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları” ve yapılan bu işlemin vergisel boyutunun değerlendirilmesinde “…ilişkili kişi kapsamında gerçekleştirdikleri yurt içindeki işlemler nedeniyle kazancın örtülü olarak dağıtıldığının kabulü Hazine zararının doğması şartına bağlıdır.”  şeklinde düzenlenmiştir.

KDV iade işlemlerinin yerine getirilmesine ilişkin kanunda ve uygulamaya ait mevzuatın hiç birinde kurumlar vergisinin 13.maddesinde tanımlanan ilişkili kişi tanımı ve transfer fiyatlandırması ile hazine zararı gibi şartların oluşup oluşmadığı yönünde bir sınırlama yer almamaktadır. Gelir idaresi başkanlığının böyle bir uygulamada bulunması anayasal güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve vergi güvencesinin yok sayılması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Maliye Bakanlığının/Gelir idaresi başkanlığının konut teslimlerine ilişkin KDV iade talepleri konusunda ortaya koymuş olduğu ilişkili kişi ve nihai tüketim tanımlamalarını ilgili kanunlar ve uygulama mevzuatı içinde yeniden değerlendirmesinde fayda vardır.

Aksi takdirde bu konuda bir çok soru cevapsız kalacaktır. Şöyle ki; 100 dairelik bir sitede,

hangisi KDV iadesine taraf olan vergi dairesi tarafından “Nihai Tüketim Amaçlı” olarak değerlendirilecektir. Ya da ilgili vergi dairesi bunların niyetinin ne olduğunu belirlemek için hangi yöntemi kullanacaktır?

Ülkemizde KDV iadesine konu konut satışları İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerimiz dışında Anadolu da daha çok yakın akraba ve ilişkili kişilere  yapılmaktadır.

İnşaat ve konut sektörü ülkemiz ekonomisi için çok önemlidir. Sektörün ekonomik olumsuzluk yaşadığı ve inşaat sektörünün duraklamaya girdiği bu dönemde KDV iade işlemlerin öncelikli olarak yapılması ve uygulamadan kaynaklı işlemlerin azaltılması önem arz ederken 3065 sayılı kanunda ve KDV uygulama genel tebliğinde yer almayan bu konuda sınırlama getirilmesi anlaşılır bir durum değildir. Bu konuda yaşanan sıkıntıların giderilmesi için başta illerdeki TSO başkanlıkları olmak üzere bu hususlar ilgili tüm kurum ve kuruluşların üzerine düşen sorumlukları yerine getirmesi gerekmektedir.

Exit mobile version