Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Bir Vergi Planlama Sanatı (!) Vergi Cenneti – Murat ALAN, SMMM

Bir Vergi Planlama Sanatı (!) Vergi Cenneti

Murat ALAN
S.M. Mali Müşavir
muratal81@gmail.com

Anahtar Kelimeler: Vergi Cenneti, OECD, BEPS, Vergi Planlama, Vergiden Kaçınma, Tax Justice Network, KVK, Çifte Vergiyi Önleme Anlaşmaları

ÖZET:

Vergi cennetleri 1980’li yılların başlarından beri, çok uluslu şirketleri ve büyük sermayedarları, sahip oldukları vergi avantajları ve yatırımcılar hakkındaki  bilgileri paylaşmama ketumlukları nedeniyle, ülkelerine çekmektedir.

Bu yazıda bu tür şirketlerin vergi cenneti ülkelerdeki örgütlenme biçimleri ile mukimi olukları ülkelerine mali açıdan oluşturdukları zararları, oluşan mali zararların bertaraf edilebilmesi için vergi mevzuatımızda ne gibi engelleyici hükümlerin olduğu ve vergi cenneti ülkeler için ülkeler ve kurumlar bazında alınan önlemler incelenecektir.

GİRİŞ:

Vergi Cenneti

Vergi Cenneti, vergi planlaması için kullanılan ve diğer vergi planlama yöntemlerinin içerisinde, şirketlere getirisi (ülke ekonomisine maliyeti) en yüksek olan, çok uluslu birçok şirketin sanki bir sanat gibi icra ettiği bir sistemdir.

Vergi Cenneti ülkeleri, verginin hiç uygulanmadığı veya düşük oranlarda uygulandığı genellikle küçük ada ülkeleridir.  Bu ülkelerde uygulanan vergiler ve vergi oranları diğer ülkelere göre yok denecek kadar azdır. Bununla birlikte bu ülkeler, yatırımcıları hakkında diğer ülke ilgililerine genellikle bilgi vermezler veya çok az bilgi verirler.  Vergi cenneti sistemi daha çok, mal yerine hizmet ticareti, fikri mülkiyet haklarının devri gibi faaliyetlerde bulunan çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlaması sisteminden faydalanarak kȃrların, daha düşük vergi oranlarına sahip sınır ötesine kaydırılması şeklinde karşımıza çıkar.

Yatırımcılar Bu Ülkeleri Tercih Etme Nedenleri

– Bir takım kanuni sorumlulukları bertaraf etmek,

– Finansman temini yaratmak, kaynak transferini kolaylaştırmak,

– Sermaye hareketliliğini serbestçe yapabilmek,

– Sektöründe rekabette güçlü olmak,

– Bu tür ülkelerde bilgi paylaşımı olmaması nedeniyle, yatırımcı şirket ve şirketin müşterilerine ait bilgiler ile bunlara bağlı mali yapılarının tespit edilmesini ve denetimini bertaraf etmek,

– Mukimi oldukları ülke içinde bulunan fonların aklanmasını sağlamak,

– Mukimi oldukları ülkelerdeki çeşitli vergilerden ve yüksek vergi oranlarından kaçınmak.

Çok Uluslu Şirketlerin Vergi Planlamasına Dair Kısa Bir Örnek

Apple şirketi, adına tescilli olan marka ve patent satışı işini (x) ülkesi vergi cennetinde kurmuş olduğu şirkete devretmekle başlarlar. Aynı zamanda Apple şirketi yine bir başka vergi cenneti olan (y) ülkesinde bir finans şirketi kurar (x)  ülkesinde kurduğu marka patent satışı faaliyetinde kullanmak üzere, (y) ülkesinde kurduğu finansman şirketinden kredi temin eder. Merkez Apple şirketinin kullandığı kredilerin finansman giderleri ile marka patent için ödediği pay giderleri o kadar yüksektir ki mukimi oldukları ülkede vergi matrahı oluşmaz. Ayrıca Finansman Temin ettiği vergi cenneti olan ülkede (y) kurumlar vergisi oranı çok düşük olması nedeniyle kayda değer vergi ödemezler. Tabii ki bu örnek en basit şekliyle anlatılmıştır. Bu iş ve işlemler aşındırılan vergi matrahı ile doğru orantılı olarak karışık ve içi içe geçmiş durumdadır.

Vergi Cennetlerinin Küresel Ekonomilere Zararı

Apple’dan örnek verdik, Apple ve bunun gibi çok uluslu şirketlerden devam edelim. Vergiden kaçınmanın bir örneği olan bu durum Apple gibi  akıllı firmaların öne çıkardığı bir sanat biçimi haline dönüş durumdadır. Bu gibi uygulamaların ülke ekonomilerine toplam maliyetleri çok yüksektir. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre kurumlar vergisi yansıtmasının sonucunda hükümetler yılda en az 500 milyar dolar kaybetmektedirler.  Berkeley Kaliforniya Üniversitesi’nden Gabriel Zuckman ve arkadaşları ABD’li çokuluslu şirketlerinin deniz aşırı olan vergi cennetlerine kȃrlarının yüzde 40’ının transfer edildiğini hesapladılar. 2018’de Amazon, Netflix ve General Motors dahil en büyük 500 firmanın 60’ı, (küresel düzeyde) yaklaşık 80 milyar dolar civarında kâr elde etmelerine rağmen ABD’de hiç vergi ödememişlerdir (1). Bu durum ülkelerin vergi gelirleri üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını ve kazançlarının bir çoğunu gerçek ticaret yapmış olduğu ülkelerden elde etmelerine rağmen vergilerini o ülkelerde bırakmayarak kamunun hakkaniyet duygusunu sarstığını ortaya koymaktadır.

Vergi Cennetlerinin Türk Ekonomisine Zararı

Yayınlanan Panama belgelerinde yaklaşık Türkiye’ye ait 500 kişiyle 11 şirketin de isimleri bulunmaktadır. Özellikle belirmemiz gerekir ki, Panama belgelerinde isimleri geçen bu şirket ve kişilerin yasal olmayan nedenlerden ötürü o ülkelerde bulunduğunu anlamına gelmez. Zaten vergi cennetlerinde işlem yapmak veya şirket kurmak yasa dışı bir işlem değildir. Bu ülkelerle  tam bir bilgi paylaşımı yapılamadığı için kısıtlı verilerle en son Tax Justice Network’un 2012 yılında yayınladığı basın bülteni raporunda 2010 itibari ile Türkiye’nin zararı 158 milyon dolardır (2).

Vergi Cennetlerine İlişkin Türk Vergi Mevzuatındaki Önlemler

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 7’nci fıkrasında, “kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Cumhurbaşkanınca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılacağı”  hüküm altına alınmıştır.

Bu vergi güvenlik müessesinin amacı, vergi cenneti olan ülkelere aktarılan tutarların vergilendirilmesini sağlamaktır. Öte yandan, Cumhurbaşkanı’na verilen yetkinin henüz kullanılmamış olması nedeniyle, bu hüküm şu an itibariyle uygulanmamaktadır (3).

Vergi cenneti olarak OECD tarafından açıklanan ülkeler, şu an için vergi mevzuatımızda yayınlanmamış olması nedeniyle bu hüküm henüz uygulamada değildir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, yurt dışında iştirak edilen kurum kontrol edilen yabancı kurum olarak değerlendirilir ve bu kurumdan elde edilen iştirak kazançları, tam mükellefin Türkiye’deki kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilir. (4)

Kontrol edilen yabancı kurum kazancı müessesesinin düzenlenmiş olmasının sebebi; yurt dışında iştirak edilen kurum üzerinden vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesidir. Çünkü bazı ülkeler, diğer ülkeler aleyhine fon ve yatırımları çekmek için zararlı vergi rekabetine yol açabilecek uygulamalarda bulunmaktadır. Bu durumda, ticari ve sınai nitelikte olmayan, yatırımlarını yurt dışındaki düşük vergi oranlı ülkelere yönlendiren mükellefler ile Türkiye’de yatırım yapan mükellefler arasında vergi yükü eşitsizliği ortaya çıkmaktadır. İşte bu gibi sorunların önlenmesinde kontrol edilen yabancı kurum kazancı müessesesi uygulama kazanmıştır (5).

Ancak vergilendirmenin hakkaniyet içinde yapılabilmesi pek mümkün gözükmemektedir. Çünkü vergi cenneti ülkelerinde bilgi paylaşımı söz konusu olmaması nedeniyle, sadece Türkiye’deki kurumların verilerinin denetlenmesi sonucunda gerçek bir  vergi matrahı tespiti yapılamayacaktır. Kaldı ki varlık barışı kapsamında akıbetine bakılmaksızın Türkiye’ye getirilen fonlardan çok cüzi vergiler  (7186 sayılı Kanunla %1) alınmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13’üncü  maddesi ‘Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımının’ esaslarını belirlemektedir. Bu esaslara göre kurumlar vergisi mükelleflerinin, “ilişkili kişilerle, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden, mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları” durumunda kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır. Bu hüküm de vergi cenneti veya Off-shore’lara yapılabilecek olan mal veya hizmet alım ya da satımı karşılığında bu yerlere yapılacak ödemelerde uygulanan bedel veya fiyatın, emsallere uygun olup olmadığında önem kazanmış olacak ve emsallere uygunluk ilkesinin ihlali tespit edildiğinde örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine göre vergilendirilebilecektir (6).

Ayrıca bu önlemlerin yanı sıra, 02.01.2019 tarihi itibarıyla Türkiye’nin 85 ülke ile imzalamış olduğu çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması bulunmaktadır (7). Bununla birlikte, Türkiye OECD’nin ilan ettiği vergi cenneti ülkeleri arasında bulunan birkaç ülke ile de bilgi değişimleri konusunda anlaşmaya varmış ve bu ülkelerle müzakereler halen devam etmektedir.

Vergi Cennetleri Üzerine OECD Çalışmaları

Vergi cenneti tanımlaması ilk defa 1998 yılında hazırlanan OECD raporunda kullanılmıştır. OECD bu raporu takiben 2000 yılında vergi cennetleri listesini ilan etmiştir. (4). OECD’nin ciddi adımları ilk olarak 2013 yılında BEPS (Base Erosion And Profit Shifting) eylem planının açıklaması ile başlamıştır. 2015 yılında Antalya’da düzenlenen G20 toplantısında katılımcı ülkeler BEPS eylem planını politikalarını destekleme kararı almışlardır. OECD 15 adet eylemi içeren BEPS’i özetle; “Vergi matrahı aşındırması yoluyla kâr aktarımı, geniş anlamda, BEPS; ekonomik faaliyeti çok az olan veya hiç olmayan düşük vergili ya da vergisiz yerlere kârların yapay olarak kaydırılması amacıyla, vergi düzenlemelerindeki boşluklar ve uyumsuzluklardan faydalanan vergi kaçırma stratejileri’’ olarak tanımlamaktadır.  OECD 2016 yılında, talebe bağlı olarak ülkelerin vergi cenneti ülkelerindeki fonları hakkında bilgi alabilmeleri için bilgi değişimleri ile ilgili 129 ülkenin taahhüdüyle anlaşmaya varmıştır. Ancak bu anlaşmadan  çok verimli sonuçlar elde edilmemiştir. Yine 2016 ve 2019 yılları arasında çeşitli reform planları ve çalışmaları yapmıştır. OECD 2019 yılında uluslararası vergi kurallarına ilişkin reformları, Tax Justice Network’ün analizine göre, vergi cennetlerine aktarılan kârın yalnızca % 5’ini geri alacağını ve küresel eşitsizliğin kötüleşmesine yol açabileceğini belirtmiştir. Yine Tax Justice Network tarafından yapılan bir araştırmada, çok uluslu şirketlerin vergiden kaçınmak için kapsamını sınırlandırmak üzere tasarlanan OECD reform planının daha yoksul ülkelerde ödenen vergiyi azaltabileceğini ortaya konulmuştur. Araştırmacılar ayrıca, kurumlar vergisi cennetlerinden elde edilen ek verginin en zengin ülkelere fayda sağlayacağını, yoksul ülkelerin çoğunlukla vergi istismarları yüzünden en çok mali kayba uğrayacağını, bununla birlikte vergi cenneti ülkelerden geri gönderilen vergilerin% 80’inin yüksek gelirli ülkelerde yeniden dağıtılacağı konusunda uyarmışlardır.

Reformlardan biride, Amazon, Google ve Facebook gibi çevrimiçi teknoloji devlerinin nasıl vergilendirileceğini ele almak için özel olarak tasarlanmış teklifler de dahil olmak üzere, 2015’ten bu yana, 129 ülke OECD’nin “ekonominin dijitalleşmesinden kaynaklanan vergi zorluklarını çözme yol haritası”nı imzaladığı anlaşmadır. Bu anlaşma neticesinde ekonominin dijitalleşmesi ve elektronik ticaretin yaygınlaşması ile vergi cennetine aktarılan diğer ülke karlarının dağıtımında ne gibi hesaplamaların ve stratejilerin izlenmesi konusunda çeşitli örgütlerin katılımıyla planlar hazırlanmaya başlamıştır. Elektronik ticaretten OECD’ye göre yıllık vergi kaybını 240 milyar dolar olarak tahmin etmektedir. Ancak  Tax Justice Network’e göre bu rakam 500 milyar dolardan fazladır.

Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, OECD ve IMF planlarının satış sürecinin sonunda daha zengin ülkelere, sürecin başlangıcındaki düşük gelirli ülkelere göre dağıtılacak olan vergiden  daha fazla vergi hakkı vereceği ortaya çıkmıştır. Mesela, çok uluslu bir ayakkabı markasının elde etmiş olduğu ve  vergi cennetine kaydırılan verginin dağıtımda, üretimin yapıldığı ülkeye  değil, ayakkabılarını sattığı ülkelere dağıtılmasının söz konusu olduğu anlaşılmıştır.

Tax Justice Network ‘ın baş yöneticisi  olan Alex Cobham; OECD’nin dünyayı yeni bir adil uluslararası vergi hakları çağına sokması için altın bir fırsat bulamayacağından endişe duyduğunu ifade etmiştir. Yine ilgili kurum OECD’den daha fazla şeffaf olmasını OECD’nin ülkeler bazında tam verilerini yayınlamasını istemiş, böylece ülkelerin kendi ekonomileri ve vatandaşları üzerindeki muhtemel etkileri hakkında bilinçli kararlar verebileceklerini  ifade etmiştir.(8)

OECD’nin, IMF’nin, ve diğer kampanyacıların önerileri doğrultusunda, vergi cennetinde bulunan kişi ve şirketlerin kârlarının, üretim merkezleri, satış merkezleri ve şirket merkezleri de dikkate alınarak ilgili ülkelere dağıtılması gerekmektedir.

SONUÇ

Yatırımcıların  ve çok uluslu şirketlerin vergi planlaması olarak yaptıkları bu fon ve vergi matrahı aktarma stratejilerinin ülke ekonomilerini ciddi anlamda sıkıntıya soktuğu bilinmektedir. Ülkelerin kendi başlarına almış oldukları önlemler ya yetersiz kalmakta ya da uygulanamamaktadır. Küresel boyutlarda alınmaya çalışılan önlemlerde, vergi cenneti olan ülkelerden dağıtılacak kârların nasıl hangi ülkelere ne oranda dağıtılacağı konusunda maalesef anlaşma yapılamamaktadır. Ayrıca vergi cenneti diye adı geçen bir çok ülke AB ve ABD ülkeleri olması, vergi cenneti ülkelerindeki yatırımcılarında siyasal ve finansal gücünün çok büyük olduğu bilinmektedir.  Küresel bazda uygulanacak çalışmaların sonuç vermesi uzun süreler alacak olup, ülkelerin kendi başlarına bir takım önlemler alması gerekmektedir. Bu önlemlerden ilki kendi ülkelerindeki kurumlar vergisi oranlarını düşürerek kendi yatırımcılarını kendi ülkelerinde yatırım yapmayı teşvik etmeliler. İkinci seçenek ise çok uluslu şirketlerin kendi ülkelerinde yapmış oldukları satışlarından elde ettikleri kazançları kaynaktan kesinti yapmak suretiyle olacaktır. (örn: fransa gibi)

KAYNAKÇALAR:

 

Exit mobile version