Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

KDV Kanununa Göre Doğan İade Haklarının Alacağın Temliki Sözleşmesi İle Üçüncü Kişilere Devri Hangi Şekilde Yapılmalı? Deniz ÇEVİK, Gelir Uzman Yrd.

KDV İade Hakları Alacağın Temliki Sözleşmesi

Deniz ÇEVİK
Gelir Uzman Yardımcısı
denzcvk@gmail.com

Borçlar Kanununda Temlik

6089 Sayılı Borçlar Kanununun 183. maddesine göre alacaklı sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devretmesi mümkündür. Öte yandan borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.

Kanunun devam eden 184. maddesinde temlik sözleşmesinin geçerlilik şekil şartını, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlamıştır. Alacağın devri sözü verme ise şekle bağlanmamıştır. Görüleceği üzere kanunun tüm alacak haklarının önceden borçlunun rızası aranmadan üçüncü bir kişiye yapılacak olan yazılı bir anlaşma ile devrini mümkün kılmıştır.

KDV Kanunu ve KDV Genel Uygulama Tebliğinde Temlikin Yeri

KDV Kanunda alacağın temlikine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. İade alacağının temlikine ilişkin hükümler KDV Genel Uygulama Tebliği’nin C/Mükellef ve Vergi Sorumlusu bölümü 2.1.5.3. İade Uygulaması ile İlgili Diğer Hususlar başlık kısmında yer almıştır. Tebliğe göre: “İade hakkı sahiplerince, iade alacaklarının mahsubundan sonra kalan kısmının nakden iadesinin istenmesi halinde, ilgili bölümlerde nakden iade için yapılan açıklamalara göre işlem tesis edilir. Bu şekilde yapılacak iadede, mahsup yoluyla iade edilen kısım, teminatsız incelemesiz nakden iade için bir sınır belirlenmişse, belirlenen sınırın hesabında dikkate alınmaz.

İade alacağının tamamının üçüncü kişilere nakden ödenmesinin talep edilmesi halinde, iade hakkı sahibi mükellefe nakden iadeye ilişkin usul ve esaslar uygulanır. Bu durumda, alacağın üçüncü kişilere ödenmesine ilişkin talep, alacağın açık bir şekilde kime temlik edildiğini içeren, noter tarafından onaylanmış alacağın temliki sözleşmesi ile yapılır. Mahsup sonrası alacağın, üçüncü kişilere nakden iadesinin talep edilmesi halinde de alacağın temlikine ilişkin talebin yukarıda belirtilen şekilde yapılması gerekmektedir. İade alacağının, Tebliğin (I/C-2.1.5.2.1.) bölümünde belirtilmeyen; mükellefin kendisinin vergi dairesine olan borçlarına veya üçüncü kişilerin vergi dairesine olan borçlarına mahsubunun talep edilmesi halinde, iade hakkı sahibi mükellefe nakden iadeye ilişkin usul ve esaslar uygulanır. Üçüncü kişilerin vergi dairelerine olan borçlarına mahsubunun talep edilmesi halinde, önceki paragrafta yapılan açıklamalara göre işlem tesis edilir.”

Tebliğde görüldüğü üzere iade hakkının üçüncü kişilere temliki mümkün olmakla birlikte temlik sözleşmesinin geçerlilik şekli noter tarafından onaylanmış/düzenlenmiş olmasıdır. Alacağın temliki sözleşmesi hakkında genel hükümler 6089 sayılı Borçlar Kanununda yer almaktadır ve temlikle ile ilgili 3065 sayılı KDV Kanununda konu hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Temlik hükümlerinin tebliğde yer alması ve buradaki düzenlemelerin Borçlar Kanunundaki şekil şartlarına aykırı hükümler olması hukuken sorunludur. Çünkü kanun ile düzenlenmiş bir alan tebliğ gibi ikincil bir hukuk normu ile kanun aksine düzenlenmesi doğru olmayacaktır.

Hukuken sorunlu olan bu durum daha önce dava konusu yapılmış ve Bursa 2. Vergi Mahkemesi 19/09/2019 tarih ve 2019/1228 sayılı karar özetle: “Türk Borçlar Kanunu uyarınca özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olan alacağın temliki sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmasının sözleşmenin geçerliliği için yeterli olduğu, genel tebliğ gibi ikincil bir mevzuat böyle bir zorunluluk getirilmesinin (noter onaylı) kapsamının daraltılması mahiyetinde olduğu, bu durum ise normlar hiyerarşisine aykırılık teşkil edeceği açık olacağından…” şeklinde tamamlamış ve dava mükellef lehine sonuçlanmıştır.

SONUÇ

İade hakkının temlik sözleşmesi ile üçüncü bir tarafa nakli tebliğ ile mümkün olmakla birlikte sözleşmenin nasıl yapılacağı hukuken sorunludur. Vergi idaresi uygulamada tebliğ hükümlerine göre hareket etmektedir. Hal böyle olunca mükellefler ilgili durumu yargıya taşımakta ve davalar örnekte olduğu gibi idare aleyhine çözülmektedir. Burada idareye düşen sorumluluk tebliği Borçlar Kanunu hükümlerine göre revize etmektir.

KAYNAKÇA

Exit mobile version