Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Vergi Mahkemesi İndirimli Orana Tabi İşlemlere İlişkin İade Talep Süresinde Mali İdareyi Haklı mı Buldu? Muharrem ÖZDEMİR, YMM

Vergi Mahkemesi İndirimli Orana Tabi İşlem İade Talep Süresi

Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
E. Defterdar
m.ozdemir@vdd.com.tr
Yazar Hakkında

Dava Dosyası Neden Açıldı?

İndirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade talep süresini düzenleyen 3065 sayılı Kanunun (29/2)’nci maddesi ile 23 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’de gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

Bu kapsamda, davacının Yeminli Mali Müşavir ile arasında KDV iade tasdik sözleşmesi olduğu, bu sözleşmeye istinaden 2019 yılına ait indirim oranla tabi işlemlerden kaynaklanan iade talebinin 2020/04 KDV beyannamesi ile beyan edildiği, YMM KDV İADESİ tasdik raporunun düzenlendiği ve bu rapora istinaden iade/mahsup talebinde bulunulduğu, YMM KDV İADESİ tasdik raporunun süresinde verildiği savunulmaktadır.

Ancak, 2019 yılına ait indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade/mahsup talebinin 2020/04 KDV beyannamesi ile beyan edildiği belirtilmiş ise de standart iade talep dilekçesinin 31.12.2020 tarihi yerine 08.01.2021 tarihinde sisteme girilmiş olması Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Genel Tebliğinde belirtilen sürelerin dolduğu anlamına gelmeyeceği yanında sürelerin Genel Tebliğ ile sınırlandırılamayacağı gerekçesi ile dava konusu yapılmıştır.

Vergi Mahkemesi Ne Diyor?

3065 sayılı Kanunun (29/2)’nci maddesine göre, Cumhurbaşkanı tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup indirim yoluyla giderilemeyen ve tutarı Cumhurbaşkanınca tespit edilecek sınırı aşan verginin iadesinin en geç izleyen yıl talep edilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede mükelleflerin, indirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan iade taleplerini, en geç indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın Ocak-Kasım vergilendirme dönemlerine ilişkin beyannamelerin (yılın sonuna kadar verilen Ocak-Kasım vergilendirme dönemlerine ilişkin verilen düzeltme beyannameleri dahil) herhangi birinde iadeye konu olan KDV alanında beyan etmeleri ve indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın sonuna kadar standart iade talep dilekçesiyle birlikte iade talepleri için Tebliğin ilgili bölümlerinde sayılan belgelerle (teminatla talep edilen iadelerde teminat dahil) vergi dairelerine başvurmaları zorunludur.

Bu sürelere uygun olarak YMM KDV İadesi Tasdik Raporuyla talep edilen iadelerde, söz konusu YMM Raporunun, indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın sonundan itibaren altı ay içinde ibrazı zorunludur. Bu süre içinde YMM Raporunun ibraz edilmemesi halinde iade talebi ivedilikle incelemeye sevk edilir. İade talep süresinin dolmasından sonra, geçmiş dönemler için düzeltme beyannamesi verilmek suretiyle ve/veya standart iade talep dilekçesi ve ilgili belgeler ibraz edilmek suretiyle iade talep edilmesi mümkün değildir.

Ancak, Tebliğin ilgili bölümlerinde aranan belgeler süresinde ibraz edilmekle birlikte, bu belgelerin muhteviyatında eksiklikler bulunması halinde, eksikliklerin bu süreden sonra tamamlanabilmesi mümkündür.

İstanbul 13. Vergi Mahkemesinin 26.11.2021 tarih ve Esas No: 2021/804 ve 2021/3002 sayılı Kararında, dava dosyasının incelemesinden; 2019 yılına ait indirimli orana tabi işlemlere ilişkin iade/mahsup talebinin 2020/04 KDV beyannamesi ile beyan edildiği belirtilmiş ise de 31.12.2020 tarihine kadar standart iade dosya numarası ile talepte bulunmuş olması gerekirken talep dilekçesinin 08.01.2021 tarihinde verilmesi halinde iade talebinin mali idare tarafından reddedilmesini hukuka aykırı bulmamıştır.

Karar Ölçülülük İlkesine Aykırı mı?

Anayasa, temel hak ve özgürlüklerin korunması bağlamında öncelikle referans alınması gereken bir hukuk kaynağıdır. Anayasa’da mülkiyet hakkı güvence altına alınmış ve vergilendirme yoluyla mülkiyet hakkına müdahalede bulunulabilmesinin şartları Anayasa’nın 13, 35 ve 73. maddelerinde düzenlenmiştir.

Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, ancak bu hakların özüne dokunulmaksızın kanunla sınırlandırılabileceği ve bu sınırlamaların da Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzenine ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı kurala bağlanmıştır. (Danıştay 10. Daire, E: 2014/3950, K: 2015/2774, KT: 8.6.2015)

Anayasa’nın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

Vergilendirme yoluyla mülkiyet hakkına müdahalede bulunulması durumunda takdire dayalı olma ve keyfiliği önlemek için müdahalenin vergiyi doğuran olay, yükümlü, sorumlu, matrah, miktar ve oranların yukarı ve aşağı sınırları, tarh, tahakkuk ve tahsil usulü, yaptırım ve zamanaşımı gibi verginin belli başlı temel unsurlarının ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir şekli anlamda bir kanun hükmüne dayanması gerektiği anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına göre vergilendirme yoluyla mülkiyet hakkına getirilecek sınırlamalar kural olarak Devletin mülkiyetin düzenlenmesi ve kontrolü yetkisi kapsamında incelenmekte ve bu yetkinin kullanımı kapsamında Devletin geniş takdir yetkisine dikkat çekilmektedir. Ne var ki Devletin takdir yetkisinin geniş olması, mülkiyet hakkına vergilendirme yoluyla getirilecek bir sınırlamanın kanuni bir temelinin olması, kamu yararına dayalı meşru bir amaç gözetmesi ve ölçülü olması gereğini değiştirmemektedir.

Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. (AYM. E: 2018/71, K: 2018/118, KT: 27.12.2018)[1]

Ölçülülük ilkesi, müdahale için başvurulan araç, gerçek amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı, diğer bir ifade ile araç ile amaç arasında ölçüsüz bir oran bulunmamalıdır.  Bu durumu, İsviçreli hukukçu Fritz Fleiner ölçülülük ilkesini “serçelerin topla vurulmaması” olarak ifade etmişlerdir.

Bu kapsamda, davacının Yeminli Mali Müşavir ile arasında KDV iade tasdik sözleşmesi olduğu, bu sözleşmeye istinaden 2019 yılına ait indirim oranla tabi işlemlerden kaynaklanan iade talebinin 2020/04 KDV beyannamesi ile beyan edildiği, YMM KDV İADESİ tasdik raporunun düzenlendiği ve bu rapora istinaden iade/mahsup talebinde bulunulduğu, YMM KDV İADESİ tasdik raporunun süresinde verildiği açık iken standart talep dilekçesinin 31.12.2020 tarihi yerine 08.01.2021 tarihinde sisteme girilmesini affetmemiş ve SERÇELERİN TOPLA VURULMASI”na cevaz vermiştir.

Dip Not:

[1] 15.02.2019 tarih ve 30687 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Exit mobile version