Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Sabit Kıymet Alımında Faiz ve Kur Farkının Aktifleştirilmesi Sorunu – Yasin ÖZYOLCU, YMM

Yasin ÖZYOLCU
Vergi Başmüfettişi (E)
Yeminli Mali Müşavir
yozyolcu@gmail.com.tr

Bilindiği üzere, yabancı kaynak ile iktisap edilen sabit kıymetlerin finansmanında kullanılan faiz giderleri ve bunlara ilişkin kur farklarının; sabit kıymetin aktife alındığı hesap döneminin sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu, sonraki dönemlerde ödenen faiz ve kur farklarının ise sabit kıymetin maliyete intikal ettirilmekte suretiyle amortismana tabi tutulması veya doğrudan gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

Her ne kadar 163 sayılı VUK Genel Tebliğinde, ‘döviz kredisi kullanarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi’ ifadesine yer verilmiş ise de, Mali İdare tarafından verilen özelgelerde döviz kredisi kullanarak yurt içinden sabit kıymet satın alınması halinde de, aynı hükümlerin geçerli olacağı yani ortaya çıkan faiz ve kur farklarının sabit kıymetin maliyeti ile ilişkilendirilebileceği düzenlenmiştir.

Son zamanlarda yapılan vergi incelemelerinde, yatırımların finansmanında sadece banka veya finansman şirketlerden kullanılan kredilere ilişkin faiz giderleri ve kur farklarının maliyet veya gider olarak dikkate alınabileceği, banka dışında örneğin ortaklardan veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin edilerek yatırımların finansmanında kullanılan borçlara ilişkin faiz giderleri ve kur farklarının maliyet veya gider olarak dikkate alınamayacağı yönünden eleştiri yapılmaktadır. Vergi inceleme elemanı, sadece banka ve kredi veren benzeri kurumlardan temin edilen krediden kaynaklı faiz ve kur farklarının maliyet veya gider olarak dikkate alınabileceği yönünde değerlendirme yaparak olayı dar yorumlamıştır.

Ortaktan Alınan Borç Kredi midir? Ya da Kredi Mahiyetinde midir?

Ülkemizde tüketimin yüksek üretimin az olduğu, özellikle tasarruf açığının oldukça yüksek olduğu herkesin malumudur. Bu durumda işletmelerin kredi faizlerinin çok yüksek olduğu enflasyonist ortama finansman ihtiyacının bir bölümünü grup şirketlerinden veya ortaklardan karşılayabilmektedir. Uygulamada çok sıkça karşılaşılan bu durumda; ‘banka veya benzeri kurumlardan alınan borç kredidir, diğer alınan borçlar kredi değildir, dolaysıyla diğerlerine ödenen faiz ve kur farklarının yatırımın finansman maliyet veya gider olarak dikkate alınmaz’ şekilde bir değerlendirme yapmak mükellef aleyhine haksız bir sonuç doğurmaktadır.

Piyasa ekonomisinde ortaktan alınan borç, kimine göre kredi olarak değerlendirilirken, kimine göre ise borç olarak değerlendirilmektedir. Yazımızda konuyu detaylı anlatmaktan ziyade Mali İdarenin vermiş olduğu görüşler çerçevesinde özünü vermek daha doğru olacaktır.

Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığının 29.01.2020 ve 12204 sayılı Özelgesinde,“şirketiniz tarafından yurtdışında mukim olan yabancı ortağınızdan üç yıl vadeli olarak döviz cinsinden temin edilen kredinin Vergi Usul Kanununun 280’inci maddesi uyarınca değerleme günü itibariyle kur değerlemesine tabi tutulması, Kanunun 285 inci maddesi uyarınca değerleme günü itibariyle hesaplanacak faizinin Kanunun 287 nci maddesine göre mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerlenmesi, ayrıca söz konusu kredinin bir iktisadi kıymetin iktisabında kullanılması halinde, krediye ilişkin faizin iktisadi kıymetin aktifleştirildiği hesap döneminin sonuna kadar olan kısmının iktisadi kıymetin maliyetine intikal ettirilmesi, bu hesap döneminden sonrasına isabet eden kısmının ise maliyete intikal ettirilerek veya doğrudan gider yazılmak suretiyle işleme tabi tutulması gerekmektedir.” şeklinde görüş vermiştir.

Bilindiği üzere Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF), gerçek veya tüzel kişi ayrımı gözetilmeksizin kullanılan krediler ve vadeli yapılan ithalatlar üzerinden alınan bir fondur. Konuya ilişkin Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının 22.01.2013 tarihli ve 42898 sayılı Özelgesinde, firmaların Türkiye’deki şubelerinin yurt dışı merkezlerinden sağlayacakları paralar kredi mahiyeti taşımakta olduğu, kredinin ortalama vadesine göre KKDF kesintisi yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

Diğer taraftan gerçek kişilerin döviz cinsinden şirkete borç vermesi hakkında Finansal Piyasalar ve Kambiyo Genel Müdürlüğünün Gelir İdaresi Başkanlığına verdiği 25.02.2021 tarihli E.86766257-010.99-116665 sayılı çerçeve yazısında; “Mükelleflerin ortaklarından, iştiraklerinden veya bağlı ortaklıklarından döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak borç̧ alması veya vermesi hususunun döviz veya dövize endeksli sözleşme olarak değil, döviz kredisi kullanımı/kullandırımı olarak değerlendirilmesi gerektiği,…” şeklinde görüş vermiştir.

Sonuç olarak, Mali İdare tarafından yukarıda bahsedilen görüşler doğrultusunda ortaktan sağlanan döviz cinsinden borçlanmanın kredi olarak değerlendirildiği açıktır. Dolayısıyla yatırımın finansmanında kullanılan ortaktan sağlanan döviz borcuna ilişkin ortaya çıkan kur farklarının sabit kıymetin aktife alındığı hesap döneminin sonuna kadar olan kısmının maliyete intikal ettirilmesi zorunlu, sonraki dönemlerde ödenen kur farklarının ise sabit kıymetin maliyete intikal ettirilmesi veya doğrudan gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.

[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”]
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi  kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.
[/vc_message][vc_column_text]

Exit mobile version