Mevzuatın Adı: Anayasa Mahkemesinin 11/2/2025 Tarihli ve E: 2024/176, K: 2025/42 Sayılı Kararı
06 Mayıs 2025 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32892
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2024/176
Karar Sayısı : 2025/42
Karar Tarihi : 11/2/2025
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…elde ettiği net kazanç.” ibaresinin Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Sınai mülkiyet hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 151. maddesi şöyledir:
“Yoksun kalınan kazanç
MADDE 151- (1) Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsar.
(2) Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
a) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.
b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç.
c) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli.
(3) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
(4) Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, ikinci fıkranın (a) veya (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde, mahkeme ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varırsa, kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verir.
(5) Mahkeme, patent haklarına tecavüz hâlinde, patent sahibinin bu Kanunda öngörülen patenti kullanma yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu kanaatine varırsa yoksun kalınan kazanç, ikinci fıkranın (c) bendine göre hesaplanır.
(6) Coğrafi işarete veya geleneksel ürün adına tecavüz hâlinde bu madde hükmü uygulanmaz.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 17/10/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Muhammed Nuri ÖZGÜR tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
A. Anlam ve Kapsam
- 3. Türk hukukunda 6769 sayılı Kanun’un kabulü öncesinde sınai mülkiyet hakları mülga 24/6/1995 tarihli ve 551 sayılı Patent Haklarının, mülga 24/6/1995 tarihli ve 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların, mülga 24/6/1995 tarihli ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin ve mülga 24/6/1995 tarihli ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile korunmaktaydı.
- Mülga 556 sayılı KHK’nın 62. maddesinde marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibinin mahkemeden bulunabileceği talepler, 64. maddesinde tazminat ve 66. maddesinde yoksun kalınan kazanç şeklinde düzenlenmiştir.
- Anılan KHK’nın 64. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın, marka taklit edilerek üretilen ürünü üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal eden veya ticari amaçla elde bulunduran kişinin, hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
- KHK’nın 66. maddesinde de marka sahibinin uğradığı zararın sadece fiilî kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsadığı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu maddede yoksun kalınan kazancın hesap edilmesinde kullanılacak değerlendirme usulleri belirtilmiş, marka hakkı sahibine bu usullerden birini seçme imkânı tanınmıştır. Buna göre marka hakkı sahibi, marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı markayı kullanmasıyla elde edebileceği muhtemel gelire göre, marka hakkına tecavüz edenin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre, marka hakkına tecavüz edenin markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre yoksun kalınan kazanç miktarını talep edilebilecektir.
- 551, 554, 555 ve 556 sayılı KHK’lar ile korunmakta olan sınai mülkiyet haklarına ilişkin düzenlemeler 6769 sayılı Kanun ile tek bir kanun altında birleştirilerek sınai mülkiyet haklarının korunmasında yeni bir sisteme geçilmiştir. Anılan Kanun’un 191. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince 551, 554, 555 ve 556 sayılı KHK’lar yürürlükten kaldırılmıştır.
- Kanun’un 1. maddesinde Kanun’un amacının marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakları korumak ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamak olduğu ifade edilmiş, 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendinde de sınai mülkiyet hakkının; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı modeli kapsadığı belirtilmiştir.
- 149. maddenin (1) numaralı fıkrasında sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin ileri sürebileceği talepler düzenlenmiştir. Buna göre hak sahibi; sınai mülkiyet hakkına tecavüzün tespitini, önlenmesini, durdurulmasını, kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmin edilmesini, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasını, el konulan bu ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınmasını, tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınmasını, el konulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesini, üzerlerindeki markaların silinmesini veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhasını talep edebilir. Ayrıca hak sahibi haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesini isteyebilir.
- 150. maddenin (1) numaralı fıkrasında sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişilerin hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlü olduğu ifade edildikten sonra 151. maddenin (1) numaralı fıkrasında hak sahibinin uğradığı zararın, fiilî kaybın yanı sıra yoksun kalınan kazancı da kapsadığı belirtilmiştir.
- 151. maddenin (2) numaralı fıkrasında ise zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında uygulanabilecek değerlendirme usullerine yer verilmiştir. Anılan fıkranın; (a) bendinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir, (b) bendinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç, (c) bendinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeli yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında kullanılabilecek değerlendirme usulleri olarak belirlenmiştir.
- Fıkranın (b) bendinde yer alan “…elde ettiği net kazanç.” ibaresi itiraz konusu kuralı oluşturmaktadır. Kurala göre sınai mülkiyet hakkına tecavüz nedeniyle zarara uğrayan hak sahibi, zararının hesaplanmasında sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazancın esas alınmasını talep edebilecektir.
- Söz konusu maddenin (3) numaralı fıkrasında yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenlerin gözönünde tutulacağı belirtilerek yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında dikkate alınabilecek hususlar sınırlama yapılmaksızın örnekleme yoluyla sayılmıştır. Bu kapsamda mahkemenin fıkrada sayılanlar dışında başkaca nedenleri de dikkate alarak yoksun kalınan kazancı hesaplaması mümkündür.
- Maddenin (4) numaralı fıkrasında da yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında (2) numaralı fıkranın (a) ve (b) bentlerinde belirtilen değerlendirme usullerinden birinin seçilmiş olması hâlinde mahkemenin, ürüne ilişkin talebin oluşmasında sınai mülkiyet hakkının belirleyici etken olduğu kanaatine varması durumunda kazancın hesaplanmasında hakkaniyete uygun bir payın daha eklenmesine karar verebileceği hüküm altına alınmıştır.
B. İtirazın Gerekçesi
15. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla sınai mülkiyet hakkına tecavüzde hakka tecavüz edenin elde ettiği net kazancın yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında esas alınabilmesine imkân tanındığı, bu durumun kişinin dürüstlük kurallarına uygun ticari faaliyetleri sonucunda elde ettiği kazancının da tazminata dâhil edilmesi sonucunu doğurduğu, eylemin farklı kişilere karşı gerçekleştirilmesi hâlinde elde edilen kazancın hangi hak sahibine ödeneceğinin belirsiz olduğu, tazminatın zarar görenin sebepsiz zenginleşmesine neden olmaması gerektiği, bu durumun mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
- 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesi yönünden de incelenmiştir.
- Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır.
- Anayasa’nın anılan maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı; kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme, onun semerelerinden yararlanma imkânı veren bir haktır (AYM, E.2022/128, K.2023/136, 26/7/2023, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32).
- Anayasal anlamda mülkiyet hakkı ekonomik değer ifade eden ve değeri parayla ölçülebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2018/106, K.2019/80, 16/10/2019, § 14). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî ve sınai mülkiyet haklarının yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. AYM, E.2017/172, K.2018/32, 28/3/2018, § 26; Mahmut Duran ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
- Dolayısıyla sınai mülkiyet hakkına tecavüz nedeniyle yoksun kalınan kazancın hesaplanmasına ilişkin düzenlemelerin hem hak sahibi hem de hakka tecavüz eden bakımından mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Anayasa’nın 5. maddesi insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır. Devlet; kişilerin mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanabilmeleri ve etkili bir şekilde mülkiyet hakkının korunması amacıyla yasal, idari, mali, yargısal ve diğer önlemleri almak zorundadır.
- Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin bu hakka müdahaleden kaçınmasıyla sağlanamaz. Anayasa’nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel kişiler arası uyuşmazlıklar ile ilgili olsun ya da olmasın- alacakların tahsilinin düzenlenmesi ve kişilerin alacaklarına kavuşması bakımından etkili bir sistem kurma sorumluluğu bulunmaktadır. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri, karşılıklı hak ve menfaatler dengesine dayanmaktadır (AYM, E.2024/10, K.2024/97, 4/4/2024, § 23; E.2021/82, K.2022/167, 29/12/2022, § 17; E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, § 13; Eyyüp Boynukara [1. B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-40; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 44).
- Sınai mülkiyetin Anayasa’nın 35. maddesine göre mülkiyet hakkının kapsamında olduğu açıktır. Dolayısıyla sınai mülkiyet hakkının etkili biçimde korunmasına yönelik tedbirlerin alınması da Anayasa’nın 35. maddesiyle devlete yüklenmiş olan bireylerin mülkiyet hakkına üçüncü kişilerden gelebilecek müdahaleleri önleme şeklindeki pozitif yükümlülüğün gereğidir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. AYM, E.2017/172, K.2018/32, 28/3/2018, § 26).
- 6769 sayılı Kanun’un çeşitli maddelerinde sınai mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin olarak birtakım güvenceler getirilmiş, sınai mülkiyet haklarına tecavüz yasaklanmış, tecavüzün meydana gelmesi hâlinde ise sona erdirilmesine ve sonuçlarının giderilmesine yönelik olarak bazı düzenlemeler sevk edilmiştir. Bu bağlamda Kanun’un 150. maddesinde hak sahibinin sınai mülkiyet hakkına tecavüz nedeniyle uğradığı maddi zararın tazmin edilmesini talep etme imkânı ona tanınmış, 151. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da hak sahibinin uğradığı zararın, fiilî kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsadığı hükme bağlanmıştır. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında yoksun kalınan kazancın hesaplanma usulleri gösterilmiş, fıkranın itiraz konusu ibareyi de içeren (b) bendinde sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç da yoksun kalınan kazancın değerlendirme usullerinden biri olarak düzenlenmiştir. Buna göre sınai mülkiyet hakkına tecavüz nedeniyle zarara uğrayan hak sahibi, zararının hesaplanmasında sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazancın esas alınmasını talep edebilecektir.
- Kanun koyucunun sınai mülkiyet hakkının üçüncü kişiler tarafından ihlal edilmesinin önlenmesi amacıyla caydırıcı tedbirler alma yükümlülüğü bulunmakla birlikte caydırıcılığı sağlamak amacıyla öngöreceği tedbirlerin tercihi konusunda belli ölçüde takdir yetkisini haiz bulunduğu kabul edilmelidir. Bu bağlamda kanun koyucunun alacağı tedbirlerin hak sahibinin fiilî zararının karşılanmasıyla sınırlı olması gerektiği söylenemez. Sadece fiilî zararın karşılanmasıyla sınırlı bir tedbir giderim sağlanması bakımından yeterli olabilirse de caydırıcılığın temin edilmesi açısından yetersiz kalabileceği ortadadır. Dolayısıyla kanun koyucu, sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden kişiyi hak sahibinin uğradığı fiilî zararı karşılamasının yanında birtakım mali külfetlere katlanmasını öngören düzenlemeler de yapabilir. Bununla beraber zarar verene yüklenen külfetin aşırı ve katlanılamaz düzeyde olmaması gerekir.
- Sınai mülkiyet hakkına ilişkin ihlalin giderilmesi ve benzer ihlallerin yaşanmasında caydırıcılığın sağlanması amacına yönelik olarak getirildiği anlaşılan ve hakkı ihlal eden tarafından hak sahibine ödenmesi zorunluluğu getirilen yoksun kalınan kazancın hesaplanması, hak sahibi ile hakka tecavüz edenin mülkiyet haklarının kaçınılmaz olarak çatıştığı bir alan ortaya çıkarmaktadır. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda devletin, bu iki tarafın menfaatlerini dengeleyecek yolları öngörmesi gerekmektedir. Menfaat dengesinin adil bir şekilde kurulup kurulmadığının değerlendirilmesinde ise tarafların fiillerinin ağırlığı ile onlara tanınan tüm imkânların gözönünde bulundurulması zorunludur (bazı farklılıklarla birlikte AYM, E.2023/77, K.2023/190, 8/11/2023, § 26; E.2020/11, K.2023/98, 18/5/2023, § 106; E.2019/59, K.2020/61, 22/10/2020, § 24; Feridun Çalışkan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2017/32275, 16/9/2020, § 50; Faik Tari ve Sultan Tari [2. B.], B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52).
- 6769 sayılı Kanun’un 151. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki düzenleme ile yoksun kalınan kazancın belirlenmesinde gözönünde tutulacak etkenler örnekleme yoluyla sayılmış ve zararı tespit edecek mahkemenin bu tespiti hangi ölçütlere göre yapabileceği belirlenmiştir. Buna göre yoksun kalınan kazanç miktarını tespit edecek olan mahkeme (2) numaralı fıkraya göre bir belirleme yaptıktan sonra sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu, sınai mülkiyetin konusu marka ise markanın tanınmışlığı ve kullanılan markalar arasındaki benzerlik gibi hususları da dikkate alarak sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin hakka tecavüz eylemi ile neden olduğu yoksun kalınan kazanç miktarını saptayacaktır. Dolayısıyla mahkeme, hakka tecavüz edenin elde ettiği net kazancı tespit ettikten sonra bu ölçütler ile tazminat hukukunun genel ilkelerini dikkate alarak yoksun kalınan kazancı belirleyecektir.
- Bu itibarla hak sahibine yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazancın esas alınmasını talep etme imkânı tanıyan kuralın her iki tarafın menfaatlerinin dengelenmesine ilişkin olarak yapılan düzenlemeler de dikkate alındığında, hakka tecavüz eden aleyhine -fiilinin ağırlığı da gözetildiğinde- aşırı bir külfete yol açmadığı ve taraflar arasındaki menfaat dengesinin bozulmasına neden olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
- Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 5. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 36. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
22/12/2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…elde ettiği net kazanç.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA |
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili
Basri BAĞCI |
|
Üye
Engin YILDIRIM |
Üye
Recai AKYEL |
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Üye
Selahaddin MENTEŞ |
Üye
İrfan FİDAN |
|
Üye
Kenan YAŞAR |
Üye
Muhterem İNCE |
Üye
Yılmaz AKÇİL |
|
Üye
Ömer ÇINAR |
Üye
Metin KIRATLI |