Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Adat Yöntemi İle Faiz Hesaplanması ve Muhasebe Kaydı – Mehmet Ali BACAKSIZ, Vergi Dairesi Müdür V.

Mehmet Ali BACAKSIZ
Vergi Dairesi Müdür V.
bcksz.mehmetali@gmail.com

1. KASA HESABININ İŞLEYİŞİ

1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’ne göre Dönen varlıklar ana hesap grubunda ve hazır değerler bölümü içerisinde yer alan (100) Kasa hesabı, işletmenin elinde bulunan ulusal ve yabancı paraların Türk Lirası karşılığının izlenmesi için kullanılmaktadır. Tahsil olunan para tutarlarının borç, ödemeler ile bankaya yatırılan para tutarlarının alacak kaydedildiği Kasa hesabı, daima borç bakiyesi verir veya bakiye vermez.

Kasa hesabı suistimale açık bir hesap olup mükellefler tarafından vergi matrahlarını aşındırmak ve dolayısıyla ödeyecekleri vergi miktarını azaltmak maksadıyla kullanılabilmektedir. Bu minvalde en sık karşılaşılan durumlardan biri de şirketlerin büyüklüğü, yer aldığı sektör, cirosu ve iş hacmi doğrultusunda olağan nakit çıkışları için kasada tutulması gereken nakitten daha fazlasını esasen kasada bulunmamasına karşın kasada gibi göstermeleri ve bu paraları işletme kayıtları dışında değerlendirmeleridir. Günümüz dünyasının iktisadi koşulları çerçevesinde tekâmül eden alternatif yatırım enstrümanları ve bankaların sunduğu hizmet çeşitliliğinin giderek artması karşısında şirketlerin kasalarında atıl olarak yüksek miktarda nakit bulundurması rasyonel olmamakla birlikte Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesinde bahsedildiği üzere iktisadi ve teknik icaplarla da bağdaşmamaktadır. Bu suretle kasada atıl olarak bekletilen ve muhtelif finansal araçlar vasıtasıyla değerlendirilmeyen nakit, ihtiyaç fazlası nakit olarak tanımlanmaktadır. Bu hususta kabul gören vergisel yaklaşım, kasada fiilen bulunmayan tutarın ticari teamüllere uygun olmayan bir şekilde şirket ortaklarınca işletmeden çekildiği ve kendi şahsi gereksinimleri doğrultusunda kullanıldığı yönündedir.

2. ORTAKLAR CARİ HESABININ İŞLEYİŞİ

Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde açıklandığı üzere Ortaklar cari hesabı, 131-Ortaklardan Alacaklar, 231-Ortaklardan Alacaklar, 331-Ortaklara Borçlar ve 431-Ortaklara Borçlar Hesaplarından oluşmaktadır. 131 ve 231 No.lu hesaplar aktif karakterli hesaplar olup borç kalanı verirler ya da kalan vermezler. 331 ve 431 No.lu hesaplar ise pasif karakterli hesaplar olup alacak kalanı verirler ya da kalan vermezler. Dönem sonlarında 331 ve 431 No.lu hesaplar borç kalanı verirse, hesap kalanlarının 131 veya 231 No.lu hesaplara aktarılması gerekir. Yine aynı şekilde dönem sonunda alacak kalanı veren 131 ve 231 No.lu hesapların kalanları 331 ve 431 No.lu hesaplara aktarılmalıdır.

Biraz daha detaylandıralım. 131 No.lu hesap, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısı ile (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarların izlendiği hesaptır. Hesabın borç kalanı vermesi ortağın işletmeye borçlu olduğu anlamına gelmektedir. Yine 231 No.lu hesap, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan ve herhangi bir ticari işleme dayanmadan meydana gelmiş ve bir yıldan uzun sürede tahsil edilmesi düşünülen alacakları) ortaklardan alacaklı bulunduğu tutarların izlendiği hesaptır. Hesabın borç kalanı vermesi ortağın işletmeye borçlu olduğu anlamına gelmektedir. Diğer taraftan 331 No.lu hesap, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklara borçlu bulunduğu tutarların izlendiği hesaptır. Hesabın alacak kalanı vermesi işletmenin ortağına borçlu olduğu anlamına gelmektedir. Yine 431 No.lu hesap, işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklara borçlu bulunduğu vadeleri bir yıldan fazla süreli tutarların izlendiği hesaptır. Hesabın alacak kalanı vermesi işletmenin ortağına borçlu olduğu anlamına gelmektedir.

Özetleyecek olursak 131 ve 231 No.lu Ortaklardan Alacaklar Hesaplarının borç bakiyesi vermesi, başka bir deyişle şirket ortağının işletmeye borçlu olması, işletme malvarlığının ortak tarafından kullanıldığı anlamı taşıdığını söyleyebiliriz.

3. ORTAKLARIN İŞLETMEYE BORÇLANMASININ VERGİ KANUNLARI ve TİCARET KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

İlk olarak 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13’üncü maddesine bakalım. Bu maddede “Transfer fiyatlandırılması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı” düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir.”

1 Seri No.lu Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ ile de belirtildiği üzere, transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edebilmek için;

– Bir kurum tarafından bir mal veya hizmet alım ya da satımının (alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama, kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler de bu kapsamdadır.) yapılmış olması,

– Söz konusu kurumun bu mal veya hizmet alım ya da satımını ilişkili kişilerle yapmış olması,

– Bu mal veya hizmet alım ya da satımında “emsallere uygunluk ilkesi”ne aykırı olarak fiyat veya bedel tespiti yapılmış olması gerekmektedir.

Dolayısıyla kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine göre tespit ettikleri fiyat veya bedel üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımı yapmış olmaları durumunda transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımından söz edilmeyecektir.

Bununla birlikte 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “ Gider kabul edilmeyen ödemeler” başlıklı 41’inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde “Bu fıkranın 1 ilâ 4 numaralı bentlerinde yazılı olan işlemler hariç olmak üzere, teşebbüs sahibinin, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyatlar üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması halinde, emsallere uygun bedel veya fiyatlar ile teşebbüs sahibince uygulanmış bedel veya fiyat arasındaki işletme aleyhine oluşan farklar işletmeden çekilmiş sayılır. Teşebbüs sahibinin eşi, üstsoy ve altsoyu, üçüncü derece dâhil yansoy ve kayın hısımları ile doğrudan veya dolaylı ortağı bulunduğu şirketler, bu şirketlerin ortakları, bu şirketlerin idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından kontrolü altında bulunan diğer şirketler ilişkili kişi sayılır. Bu bent uygulamasında, imalat ve inşaat, kiralama ve kiraya verme, ödünç para alınması veya verilmesi, ücret, ikramiye ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler, her hâl ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir. İşletmeden çekilmiş sayılan farklar, ilişkili kişi tarafından beyan edilmiş gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesabında dikkate alınmış ise ilişkili kişinin vergilendirme işlemleri buna göre düzeltilir. İlişkili kişiler ve bu kişilerle yapılan işlemler hakkında bu maddede yer almayan hususlar bakımından, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13’üncü maddesi hükmü uygulanır” denmektedir.

Görüldüğü üzere hem Kurumlar Vergisi Kanununda hem de Gelir Vergisi Kanununda işletmelerin/mükelleflerin ilişkili oldukları kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları durumunda kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Üçüncü olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’na değinelim. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun “Verginin konusunu teşkil eden işlemler” başlıklı birinci maddesinin birinci fıkrasında “Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabidir” denmektedir. Yine “Hizmet sayılan haller” başlıklı beşinci maddesine göre “Vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır.” “Vergiyi doğuran olay” başlıklı 10’uncu maddesinin (a) bendinde “Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması” hallerinde vergiyi doğuran olayın meydana geleceği, “Matraha dâhil olan unsurlar” başlıklı 24’üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde ise “Vade farkı, fiyat farkı, kur farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler”in matraha dâhil olduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda işletmelerin, ortaklarına cari hesap yoluyla borç para kullandırması işlemi ticari anlamda finansman hizmeti olarak kabul edilmekte ve KDV’ye tabi olmaktadır.

Öte yandan Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümler ile de birçok şirket tarafından ekseriyetle kullanılan ve belgesiz mal alış ve satışlarının gizlenmesi, kasa açık ve fazlalarının kapatılması, örtülü kazanç aktarımı gibi muhtelif amaçlar için kullanılan “ortaklar cari hesabı” uygulaması kontrol altına alınmak istenmiştir. Şirkete borçlanma yasağına müteallik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda yer alan düzenlemelerden ilki 358’inci maddede yer almaktadır. Anonim şirket ortaklarının şirkete borçlanmasını düzenleyen ilgili madde hükmü “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz” şeklindedir. Burada görüyoruz ki, şirkete borçlanma yasağının teşekkül edebilmesi için şu iki koşulun mevcut olması gerekmektedir:

– Pay sahibinin sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borcunu ifa etmemiş olması.

– Şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karının geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmaması.

Yine mezkûr Kanun’un 644’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “…şirkete karşı borçlanma yasağına ilişkin 358 inci madde hükümleri…limited şirketlere de uygulanır.” hüküm gereği limited şirket ortakları da yasak kapsamındadır. Bununla birlikte 565’inci maddede “Komanditelerin birbirleriyle, komanditerlerin tümüyle ve üçüncü kişilerle hukuki ilişkileri, özellikle şirketin yönetimine ve temsiline ilişkin görev ve yetkileri, şirketten ayrılmaları, komandit şirketlerdeki hükümlere tabidir. Birinci fıkrada gösterilen hususların dışında, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça anonim şirket hükümleri uygulanır” demektedir. Dolayısıyla sermayesi eshama münkasim komandit şirket ortakları da şirkete borçlanma yasağına tabidir. Borçlanma yasağının sınırlarını düzenleyen bir diğer hüküm 395’inci maddede yer almaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında “Pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmayan 393’üncü maddede sayılan yakınları şirkete nakit borçlanamaz. Bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Aksi hâlde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacaklıları bu kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan takip edebilir” hükmü yer almaktadır. Buna göre pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyesinin dışında, alt ve üst soyundan biri, eşi yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları da borçlanma yasağı kapsamına dâhil edilmiştir.

Şunu da belirtmek gerekir ki yapılan düzenlemelerin gayesi şirket ortaklarının işletme ile ticaretini tamamen engellemek değildir. Ticari işlemler sırasında şirketler ortaklarına borçlanabildikleri gibi ortaklar da şirkete borçlanabilirler. Buradaki amaç ilişkili kişilerin şirket malvarlığını faaliyet harici işlemlerle kötüye kullanımının önüne geçmektir. Daha açık bir ifade ile ticari mahiyet arz etsin yahut etmesin işletmenin ilişkili kişiler veya şirketlerle cari hesap ilişkilerinde emsallerine kıyasla çıkar sağlayıp sağlamadığıdır. Şöyle ki hem şirket ortakları hem de yönetim kurulu üyeleri “emsallere uygunluk ilkesi” doğrultusunda şirket ile ticari işlemlerde bulunabilirler.

4. ADATLANDIRMA İŞLEMİ ve MUHASEBE KAYDI

Önceki bölümlerde yaptığımız açıklamalar çerçevesinde işletme ortakları, kanunun cevaz verdiği kar dağıtımı, sermaye azaltımı gibi uygulamaların haricinde işletme mal varlığını bedelsiz yahut emsallerine nispetle daha düşük/yüksek bedellerle kullanıp menfaat sağlayamazlar. Bu doğrultuda şirket kasa hesabında devamlı surette bulunan fazla tutar ile ortaklarından olan alacaklarına faiz hesaplaması icap etmektedir. Adatlandırma ya da adat faizi hesaplama olarak ifade edilen söz konusu işlem, işletme kasasında bulunan ihtiyaç fazlası paranın faizinin ödenmesidir. Bu suretle işletmeler ortaklarından olan alacaklarına emsallerine uygun bir faiz uygulayacak, ortaklara fatura edilen bu tutarlar tahakkuk esası gereği kurum kazancına dâhil edilerek (gelir kaydedilerek) vergilendirilecektir.

Kasa hesabı için adat faizi hesaplanırken olağan olarak kabul edilen kasa bakiyesinin (azami bakiyenin) üzerinde kalan kısma “Adat Faizi = Fiktif Tutar * Faiz Oranı * Gün Sayısı / 36500” formülü kullanılır. Emsal faiz oranı için T.C Merkez Bankası’nın avans işlemlerine uyguladığı oran temel alınır.

Örnek: (A) İşletmesinin 2024 yılı Aralık dönemi kasa hesabına ilişkin bilgiler aşağıda verilmiştir. İşletmenin günlük olağan olarak kabul edilen kasa bakiyesinin (azami bakiyenin) 500.000 .-TL olması gerektiği tespit edilmiştir. İşletmenin kasasında yer alan fiktif tutar için yapılan faiz hesaplaması şu şekilde olacaktır:

Tarih Kasa Hesabı Bakiyesi Günlük Azami Bakiye Fiktif Tutar Faiz Oranı Gün Faiz Tutarı
30.11 Devir 500.000
01.12.2024 550.000 500.000 50.000 49,25 1 67,47 TL
15.12.2024 600.000 500.000 100.000 49,25 15 2.024 TL
20.12.2024 700.000 500.000 200.000 49,25 20 5.397 TL
Toplam 7.488,47 TL

Söz konusu faiz gelirinin olağan gelir görülerek muhasebe kayıtlarına alınması;

—————————-/————————————

131 Ortaklardan Alacaklar               8.986,16

131.01 (Ortak M)

642 Faiz Geliri                          7.488,47

391 Hesaplanan KDV                 1.497,69

Kasa Hesabına Adat Faizi Hesabı

—————————/————————————-

Kaynakça

— Mehmet Ali BACAKSIZ, Vergi Sorunları Dergisi, Mart/2024.

— 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu.

— 1 Sıra No.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği.

— Ahmet Korkmaz, Adat Yöntemiyle Faiz Hesaplamaları ve Muhasebe Kayıtları, Vergi Raporu Dergisi, Haziran 2012.

— Mustafa Çeker, “Şirkete Borçlanma Yasağı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Sayı:12, 2012.

[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”success”] Sorumluluk Beyanı ve Hukuki Haklarımız [/vc_message][vc_column_text]

Exit mobile version