Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

KDV Genel Uygulama Tebliği Değişikliği (Seri No: 55) ile Getirilen ATİK’lere İlişkin Hesaplama Yöntemi Sorunu – Muzaffer EMEKCİ, YMM

Muzaffer EMEKCİ
Yeminli Mali Müşavir
Sorumlu Denetçi
E.Vergi Başmüfettişi
muzafferemekci@hotmail.com
 

Giriş

55 Seri No.lu Tebliğ, ATİK’lere ilişkin KDV iadesi sistematiğini temelden değiştirerek, ATİK’in ekonomik ömrü boyunca kullanımına dayalı, kümülatif ve oransal bir iade sistemine geçiş yapmıştır. Değişiklik öncesi uygulamada, ATİK’e ilişkin KDV, iade hakkı doğuran işlemin gerçekleştiği dönemde büyük ölçüde iade hesabına dahil edilebilirken, yeni sistem iadeyi yıllara yayılan fiili kullanım oranına bağlamaktadır:

Özellik Eski Uygulama Yeni Uygulama (55 No.lu Tebliğ Sonrası)
Hesaplama Mantığı ATİK’in iade hakkı doğuran işlemde kullanılması esastı; genellikle tek seferde yüklenim dikkate alınırdı. ATİK’in ekonomik ömrü boyunca kümülatif kullanım oranına dayalı oransal hesaplama.
İade Zamanlaması İade hakkı doğuran işlemin yapıldığı dönemde, yüklenilen KDV büyük ölçüde iade hesabına alınırdı. İade, ATİK’in kullanıldığı dönemlere yayılarak, kümülatif orana göre parça parça alınır.
Temel Dayanak ATİK’in alımı ve iade hakkı doğuran işlemde kullanıma başlanması. ATİK’in aktife alındığı tarihten itibaren her dönemdeki fiili kullanım oranı.
Nakit Akışına Etkisi Öngörülebilir ve genellikle tek seferde gelen, yüksek tutarlı nakit girişi. Değişken, belirsiz ve yıllara yayılan, daha düşük tutarlı nakit girişi.
Risk Faktörü İade hakkının doğup doğmadığının tespiti. Geçmişe dönük veri temini, oranların doğruluğu, kümülatif hesabın karmaşıklığı, gelecekteki oranların belirsizliği.

Biz bu yazımızda, Tebliğ’in 7’nci maddesiyle KDV G.U.T.’un (IV/A3-1.3.) bölümünün sonuna eklenen paragraflar ve açıklamalı örnekteki, önceki yıllarda alınan ATİK’ler için getirilen yeni kümülatif hesaplama yönteminin uygulanabilirliğinin teknik analizini yapmaya çalışacağız.

A. Yeni Kümülatif Hesaplama Yöntemi

Yeni düzenlemenin temelini, KDV Genel Uygulama Tebliği’ne eklenen ve iade sürecini ATİK’in performansına bağlayan hükümler oluşturmaktadır.

1. Tebliğ Metnindeki İlgili Hükümler

55 Seri No.lu Tebliğ ile eklenen paragraflar, yeni yöntemin çerçevesini çizmektedir:

2. Hesaplama Yöntemi

Tebliğ’deki bu hükümler, üç adımlı bir hesaplama süreci tanımlamaktadır:

1. Kümülatif Oranın Tespiti: ATİK’in aktive edildiği ilk günden cari dönemin sonuna kadar olan toplam iade hakkı doğuran hasılatın, aynı dönemdeki toplam hasılata bölünmesiyle bulunur.

Kümülatif Oran = İade Hakkı Doğuran Hasılat/Toplam Hasılat

2. Azami İade Edilebilir Kümülatif KDV Tutarının Hesaplanması: Bulunan kümülatif oran, ATİK için yüklenilen toplam KDV ile çarpılır.

Azami Kümülatif İade Tutarı= ATİK KDV × Kümülatif Oran

3. Cari Dönem İade Payının Bulunması: Hesaplanan azami tutardan, önceki dönemlerde iade alınan toplam pay düşülür.

Cari Dönem İade Payı = Azami Kümülatif İade Tutarı – Önceki Dönemler İade Toplamı

Bu yöntem, kümülatif oranın düştüğü dönemlerde mükellefin iade almasını engelleyebilir.

B. ‘Teknik Olarak Mümkün Değildir’ Savı

Bu savın temelinde, geçmişe dönük olarak istenen verinin, o dönemdeki muhasebe sistemleri ve kayıt düzeni içinde mevcut olmaması yatar.

1. Detay Seviyesi Sorunu:

2. Muhasebe Sistemleri Kısıtı:

3. Yasal Saklama Süreleri ve Veri İmhası:

4. Orantısız Maliyet ve İdari Yük:

C. Gelir İdaresinin Muhtemel Karşı Argümanları

Vergi idaresi, ‘teknik olarak imkânsız’ savına karşılık geliştireceği tezler muhtemelen şunlar olacaktır:

1. İspat Külfeti Mükelleftedir: KDV iadesi bir haktır ve bu hakkı talep eden, hak sahibi olduğunu ispatla yükümlüdür. Eğer mükellef, iade tutarını yeni yönteme göre hesaplayıp ispat edemiyorsa, iade hakkının o kısmından feragat ettiği anlamına gelir. Veriyi getirme yükümlülüğü mükelleftedir. Bu argüman, idarenin en temel ve en güçlü savunma mekanizmasıdır.

2. ‘Makul Yaklaşım’ ve ‘Ortalama’ Yöntemlerinin Talep Edilmesi: Vergi Dairesi, birebir belge eşleştirmesi yapılamayan durumlar için mükelleften ‘makul bir dağıtım anahtarı’ oluşturmasını isteyebilir. Örneğin, ‘2018 yılında hangi tırın hangi işi yaptığı bilinmiyorsa, o yılki toplam yurt dışı hasılatın toplam hasılata oranının önceki yıllarda alınan tır için de geçerli kabul edilmesini isteyebilir. Bu yaklaşım, idare için pratik bir çözüm gibi görünse de doğruluğu her zaman tartışma götürür; mükellef aleyhine sonuç doğurabilir.

3. Defter ve Belge Saklama Yükümlülüğünün Geniş Yorumu: Detay belgeler saklanmamış olsa bile, kanuni defterler (Defter-i Kebir, Yevmiye Defteri) ve envanter kayıtlarından yola çıkarak bir hesaplama yapılmalıdır. Bu, teknik zorlukları göz ardı eden, tamamen yasal bir yaklaşımdır.

Sonuç ve Değerlendirme

‘Teknik olarak imkânsız’ savı, pratikte son derece haklı ve güçlü olmasına rağmen, hukuki olarak ‘ispat yükümlülüğü mükelleftedir’ ilkesi karşısında zayıf kalma riski taşır.

Bu durumda mükelleflerin izlemesi gereken yol haritası şöyle belirlenebilir:

Özelge talebi en etkili hukuki kalkan oluşturulabilirse de cevabi gecikmeler mağduriyetlere neden olabilecektir.

Özetle, ‘teknik olarak imkânsızdır ‘ iddiası tek başına yeterli olmayacaktır. Mükellef, bu imkânsızlığı kanıtlamak ve bu boşluğu doldurmak için iyi niyetli, makul ve savunulabilir alternatif bir hesaplama yöntemi ile vergi dairesinin karşısına çıkmak zorunda kalacaktır. Aksi takdirde, ispat edilemeyen döneme ilişkin iade hakkını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

Sorunun, hesaplamaya sadece ATİK’lerden kullanılmayan kısımların dahil edilmesine yönelik çıkarılacak yeni bir Tebliğ veya Sirkülerle çözümü şu aşamada en faydalı çözüm gibi görünmektedir.

[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”] Sorumluluk Beyanı ve Hukuki Haklarımız [/vc_message][vc_column_text]

Exit mobile version