Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’ne İlişkin 2025 Yılı Raporunda Öne Çıkanlar – Yavuz AKBULAK, SPK Başuzmanı

Yavuz AKBULAK
SPK Başuzmanı
yavuz.akbulak@spk.gov.tr

Bir ülkenin vergi mevzuatının yapısı, ekonomik performansının belirleyici bir faktörüdür. İyi yapılandırılmış bir vergi mevzuatı, vergi mükellefleri için uyum sağlamayı kolaylaştırır ve devletin öncelikleri için yeterli geliri sağlarken ekonomik kalkınmayı teşvik edebilir. Buna karşılık, kötü yapılandırılmış vergi sistemleri maliyetli olabilir, ekonomik karar alma süreçlerini bozabilir ve yerel ekonomilere zarar verebilir.

Birçok ülke bunu fark etmiş ve vergi mevzuatını reforme etmiştir. Son birkaç on yılda, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development; OECD) genelinde kurumlar ve bireysel gelir üzerindeki marjinal vergi oranları önemli ölçüde düşmüştür. Şimdi, çoğu OECD ülkesi, ücret/maaş (yani bordro temelli) vergisi ve katma değer vergisi (KDV) gibi geniş tabanlı vergilerden önemli miktarda gelir elde etmektedir.

OECD ülkelerindeki vergi politikalarındaki son değişikliklerin tümü vergi sistemlerinin yapısını iyileştirmemiş; bazıları olumsuz etki yaratmıştır. Avusturya gibi bazı ülkeler kurumlar vergisi oranlarını birkaç puan düşürürken; Fransa, Slovakya ve Slovenya gibi diğerleri artırmıştır. Almanya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) kurumlar vergisi tabanında iyileşmeler yaşanırken; Çek Cumhuriyeti ve Slovenya’da kurumlar vergisi tabanı daha az rekabetçi hale gelmiştir. Kanada ve Finlandiya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kalıcı hale getirdiği ve genişlettiği kurumlar vergisi tabanındaki geçici iyileştirmeleri aşamalı olarak kaldırmaktadır.

Son yıllarda vergi politikası, geleneksel rolleri olan devlet (kamu) gelirlerini artırma ve yatırımları teşvik etme işlevinden giderek uzaklaşarak, ithalat tarifeleri, dijital hizmet vergisi ve uluslararası vergi uygulamaları gibi araçlarla ekonomik baskı oluşturma amacıyla uluslararası vergi ve ticaret anlaşmazlıkları alanına kaymıştır. Bu ortamda, politika yapıcılar, yatırımlara ve ekonomik büyümeye en az zararı vererek gelirleri artıran, tarafsız ve uluslararası düzeyde rekabetçi vergi politikalarına yeniden odaklanmalıdır. OECD ülkeleri arasında vergilendirmeye yönelik farklı yaklaşımlar, bu sistemlerin birbirleriyle karşılaştırılması ihtiyacını doğurmaktadır. İşte bu amaçla, ABD’de yerleşik Vergi Vakfı (Tax Foundation) tarafından OECD ülkelerinin vergi sistemlerinin rekabetçilik ve tarafsızlık açısından göreceli bir karşılaştırmasını sağlayan Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi geliştirilmiştir.

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi (International Tax Competitiveness Index), bir ülkenin vergi sisteminin vergi politikasının iki önemli yönüne ne ölçüde uyduğunu ölçmeyi amaçlamaktadır: rekabetçilik ve tarafsızlık.

Rekabetçi bir vergi sistemi, marjinal vergi oranlarını düşük tutan bir sistemdir. Günümüzün küreselleşmiş dünyasında sermaye oldukça seyyaldir/hareketlidir. İşletmeler, en yüksek getiri oranını bulmak için dünyanın dört bir yanındaki birçok ülkeye yatırım yapmayı seçebilir. Bu, işletmelerin vergi sonrası getiri oranlarını en üst düzeye çıkarmak için yatırımda daha düşük vergi oranlarına sahip ülkeleri arayacakları anlamına gelir. Bir ülkenin vergi oranı çok yüksekse, yatırımları başka yerlere yönlendirecek ve bu da daha yavaş ekonomik büyümeye yol açacaktır. Ayrıca, yüksek marjinal vergi oranları yerel yatırımları engelleyebilir ve vergi kaçırmaya yol açabilir.

OECD araştırmasına göre, kurumlar vergisi ekonomik büyüme için en zararlı vergi türüdür; [kişisel] gelir vergileri ve tüketim vergileri ise daha az zararlıdır. Gayrimenkul üzerinden terettüp ettirilen vergilerin büyüme üzerindeki etkisi en azdır.

Diğer taraftan, tarafsız bir vergi sistemi, en az ekonomik bozulmayla en fazla geliri elde etmeyi amaçlayan bir sistemdir. Bu, yatırım vergileri ve servet vergilerinde olduğu gibi, tasarruf yerine tüketimi desteklemediği anlamına gelir. Ayrıca, işletmeler veya bireyler tarafından gerçekleştirilen belirli faaliyetler için az veya hedefli hiç vergi indirimi olmadığı anlamına gelir.

Vergi yasaları daha karmaşık hale geldikçe, daha az tarafsız hale gelir. Teoride aynı vergiler tüm işletmelere ve bireylere uygulanıyorsa, ancak kurallar büyük işletmelerin veya zengin bireylerin vergi avantajı elde etmek için davranışlarını değiştirebilmelerine olanak tanıyorsa, bu vergi sisteminin tarafsızlığını zayıflatır.

Rekabetçi ve tarafsız bir vergi sistemi, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve yatırımları teşvik ederken, ülkenin öncelikleri için yeterli geliri de sağlar. Bir ülkenin ekonomik performansını etkileyen, vergilerle ilgisi olmayan birçok faktör vardır. Bununla birlikte, vergi bir ülkenin ekonomisinin sağlığında önemli bir rol oynar.

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’nde bir ülkenin vergi sisteminin tarafsız ve rekabetçi olup olmadığını ölçmek için, 40’tan fazla vergi politikası değişkenine bakılmaktadır. Bu değişkenler sadece vergi oranlarının seviyesini değil, aynı zamanda vergilerin nasıl yapılandırıldığını da ölçer. Bu endekste, bir ülkenin kurumlar vergisi, gelir vergisi, tüketim vergisi, emlak vergisi ve yurtdışında kazanılan kârların işlenmesine bakılır. Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi, gelişmiş ülkelerin vergi sistemlerinin nasıl karşılaştırıldığını kapsamlı bir şekilde gösterir, belirli vergi sistemlerinin neden reform için iyi veya kötü modeller olarak öne çıktığını açıklar ve vergi politikası hakkında nasıl düşünülmesi gerektiğine dair önemli bilgiler sağlar.

Bu arada, bazı veri sınırlamaları nedeniyle, bazı ülkelerdeki son vergi değişiklikleri bu yılki Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’ne yansımamış olabilir.

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’nin 2025 yılı sürümü, bu raporun 12. baskısıdır. Yıllar içinde, Vergi Vakfı’ndaki birçok farklı araştırmacı rapor üzerinde çalışmış, OECD’nin birçok yeni üyesi eklenmiş ve çeşitli metodolojik değişiklikler yapılmıştır. Değişmeyen tek şey, endeks verilerinin zaman içinde karşılaştırılabilir bir şekilde değerlendirilmesi için en son yöntemlerin tüm yıllara uygulanmasını sağlamak için yapılan çalışmadır. Bu, geriye dönüp ülke sıralamalarının zaman içinde nasıl değiştiğini görmeyi ve son 12 yıldaki en büyük değişimleri ve değişiklikleri belirlemeyi sağlar[1].

2025 Yılı Sıralamaları

Estonya, 12 yıldır üst üste OECD’nin en iyi vergi sistemine sahip ülkesi konumundadır. Bu üstün puan, vergi sisteminin dört olumlu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bunlardan birincisi, kurumlar vergisi oranı yüzde 22 olup, sadece dağıtılan kârlara uygulanmaktadır. İkincisi, gelir vergisi oranı yüzde 22 olup, kişisel temettü gelirlerine uygulanmamaktadır. Üçüncüsü, emlak vergisi gayrimenkul veya sermaye değerine değil sadece arazi değerine uygulanmaktadır. Son olarak, bölgesel vergi sistemi sayesinde, yerli şirketlerin yabancı ülkelerde elde ettiği kârların yüzde 100’ü, çok az kısıtlama ile yerel düzeyde vergilendirmeden istisna tutulmaktadır.

Estonya’nın vergi sistemi OECD ülkeleri arasında en rekabetçi olanı olsa da, diğer üst düzey ülkelerin vergi sistemleri, başlıca vergi kategorilerinden bir veya daha fazlasında gösterdikleri mükemmellik nedeniyle yüksek puanlar almaktadır. Son zamanlarda Estonya’nın kurumlar vergisi sistemini benimseyen Letonya da, işgücü gelirlerini vergilendirme konusunda nispeten verimli bir sisteme sahiptir. Yeni Zelanda, nispeten düşük oranlı, “sabit” bir gelir vergisine sahiptir ve sermaye kazançlarını büyük ölçüde vergiden istisna tutmaktadır (en yüksek oran yüzde 39’dur), yanı sıra geniş tabanlı bir KDV sistemine sahiptir ve veraset (miras), mülk devirleri, varlık veya finansal işlemlerden vergi almamaktadır. İsviçre, nispeten düşük bir kurumlar vergisi oranına (yüzde 19,7), düşük, geniş tabanlı bir tüketim vergisine ve sermaye kazançlarını kısmen vergiden istisna tutan bir gelir vergisine sahiptir. Lüksemburg, geniş tabanlı KDV sistemini nihai tüketimin yüzde 82’sine uygulamakta, önemli bir sahiplik olmaksızın uzun vadeli sermaye kazançlarını vergiden istisna tutmakta ve faiz veya telif haklarından stopaj vergisi almayan rekabetçi bir sınır ötesi rejime sahiptir. Litvanya’da ise kurumlar vergisi oranı yüzde 17 gibi düşük bir seviyede olup, işletmelerin sermaye yatırım maliyetlerinin büyük bir kısmını vergi matrahından düşmelerine izin verilmekte ve nispeten düşük ve sabit oranlı bir gelir vergisi uygulanmaktadır.

Fransa, OECD ülkeleri arasında en az rekabetçi vergi sistemine sahip ülkedir. OECD’deki en yüksek kurumlar vergisi oranına (yüzde 36,13) sahiptir ve bu oran, birden fazla ek vergi ve çarpık üretim vergilerini içermektedir. Ayrıca, gayrimenkul üzerinden alınan servet vergisine ilave olarak, veraset (miras), banka varlıkları ve finansal işlemler üzerinden ayrı ayrı alınan çok sayıda çarpık emlak vergisi uygulanmaktadır. Katma değer vergisi (KDV) nihai tüketimin yaklaşık yüzde 50’sini kapsamakta olup en yüksek KDV kayıt eşiklerinden birine sahiptir.

İtalya ise, OECD ülkeleri arasında en az rekabetçi ikinci vergi sistemine sahiptir. Gayrimenkul transferleri, veraset ve finansal işlemler üzerinden ayrı ayrı alınan çok sayıda çarpık emlak vergisine ve seçilmiş varlıklar üzerinden alınan servet vergisine sahiptir. İtalya’nın nispeten yüksek olan yüzde 22’lik KDV oranı, OECD’deki en dar altıncı tüketim vergisi tabanına uygulanmaktadır.

Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’nde düşük sıralarda yer alan ülkeler genellikle kurumlar vergisi oranlarında nispeten yüksek marjinal vergi oranları uygulamaktadır veya karmaşıklığa katkıda bulunan çok katmanlı vergi kurallarına sahiptir. Sıralamanın en altındaki beş ülkenin tamamı, ortalamanın üzerinde bileşik kurumlar vergisi oranlarına sahiptir. İrlanda, düşük kurumlar vergisi oranına rağmen Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’nde düşük sıralarda yer almaktadır. Bunun nedeni, yüksek gelir ve temettü vergileri ile nispeten dar bir KDV tabanıdır. En düşük sıralarda yer alan beş ülke, nihai tüketimin yalnızca yüzde 38 ila yüzde 50’sini kapsayan alışılmadık derecede dar KDV tabanlarına sahiptir. Ayrıca, dar tabanlar üzerinde alışılmadık derecede çok sayıda çarpık vergi uygulama eğilimindedirler ki; en düşük beş ülkenin tamamı dijital hizmet vergisi, finansal işlem vergisi ve veraset vergisi uygulamaktadır. En düşük sıralarda yer alan beş ülkenin dördü ayrıca bir tür servet vergisi veya sermaye vergisi (veya her ikisi) uygulamaktadır.

Geçen Yıla Göre Dikkat Çekici Değişiklikler

Kanada 2024 yılında, makine giderlerinin tamamen düşülmesini ve binalar için hızlandırılmış yatırım teşvikini aşamalı olarak kaldırmaya başlamıştır. Kanada ayrıca 2025 yılında dijital hizmetler vergisini kaldırmış ve sermaye kazançlarını dâhil etme oranındaki planlanan artışı iptal etmiştir. Kanada 14. sıradan 13. sıraya yükselmiştir.

Çek Cumhuriyeti, kurumlar vergisi oranını artırmış ve yüksek gelirli bireyler için uzun vadeli sermaye kazançlarını en yüksek yüzde 23 oranında vergilendirmeye başlamıştır. Çek Cumhuriyeti 9. sıradan 10. sıraya düşmüştür.

Fransa, yüksek gelirli şirketler için kurumlar vergisine geçici bir ek vergi ilave ederek, en yüksek marjinal kurumlar vergisi oranını yüzde 25,8’den yüzde 36,1’e yükseltmiş olup bu oran OECD’deki en yüksek oran olmuştur. Fransa 36. sıradan 38. sıraya düşmüştür.

Almanya, 2025 yazında makine ve ekipman için hızlandırılmış amortisman programını daha yüksek bir oranla yeniden yürürlüğe koymuş olup önümüzdeki beş yıl içinde kurumlar vergisi oranını 5 puan düşürmeyi planlamaktadır. Almanya 21. sıradan 20. sıraya yükselmiştir.

İrlanda, yurtdışından alınan temettüler için iştirak kazançları istisnasını uygulamaya koyan son OECD ülkelerinden biri olmuş ve daha bölgesel bir sisteme geçmiştir. İrlanda 33. sıradan 31. sıraya yükselmiştir.

Portekiz, uzun vadeli sermaye kazançları üzerindeki vergi oranını yüzde 28’den yüzde 19,6’ya düşürmüş, en yüksek kurumlar vergisi oranını ise yüzde 31,5’ten yüzde 30,5’e indirmiştir. Portekiz ayrıca 2025 yılında varsayımsal faiz indirimini[2] daha cömert hale getirmiştir. Portekiz 35. sıradan 33. sıraya yükselmiştir.

Slovakya 2025 yılında, kurumlar vergisini yüzde 21’den yüzde 24’e çıkarmış, KDV kayıt eşiğini yükseltmiş ve finansal işlem vergisi getirmiştir. Slovakya 10. sıradan 14. sıraya düşmüştür.

ABD, tesis ve ekipmanlar için tam gider yazma uygulamasını yeniden başlatmış ve politikayı seçilmiş sınai binalara ve yapılara genişletmiştir. Birçok ülke küresel asgari vergi sürecinde gelir dâhil etme kurallarını ve yerel tamamlayıcı vergileri uygulamaya başladıkça, ABD’nin sınır ötesi kurallarının göreceli çekiciliği artarken, ABD’nin 2026 yılında sınır ötesi kurallarını sıkılaştırması da beklenmektedir. ABD 16. sıradan 15. sıraya yükselmiştir.

Türkiye’nin 2025 Yılı Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’ndeki Durumu

Türkiye, 2025 yılı Uluslararası Vergi Rekabet Endeksi’nde genel sıralamada 12. sırada yer almaktadır ki; bu, 2024 yılındakiyle aynıdır.

Endeks raporuna göre, Türk vergi sisteminin bazı güçlü yönleri şunlardır: (i) Türkiye, yabancı temettü ve sermaye kazançlarını herhangi bir ülke sınırlaması olmaksızın vergiden istisna tutan bölgesel bir vergi sistemine ve 93 ülkeyle vergi anlaşması ağına sahiptir. (ii) Temettü üzerindeki gelir vergisi oranı yüzde 20 olup, OECD ortalamasının (yüzde 24,7) altındadır ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan yerel borsada işlem gören hisselerden elde edilen sermaye kazançları vergiden istisnadır. (iii) Türkiye, standart kurumlar vergisi sistemindeki borç eğilimini gidermek için öz sermaye indirimi (allowance for corporate equity) sağlamaktadır.

Anılan rapora göre Türk vergi sisteminin bazı zayıf yönleri de şunlardır:

(i) Şirketler, net faaliyet zararlarını gelecekteki kârları dengelemek için kullanabilecekleri süre konusunda ciddi şekilde sınırlıdır ve zararları geçmiş vergiye tabi geliri azaltmak için kullanamazlar.

(ii) Türkiye’nin yüzde 20’lik KDV oranı, potansiyel vergi tabanının yarısından daha azına uygulanmaktadır.

(iii) Türkiye’de gayrimenkul devirleri, veraset ve finansal işlemler üzerinden ayrı ayrı vergiler alınarak çok sayıda çarpık emlak vergisi sistemi uygulanmaktadır.

* Bu çalışmada yer alan görüşler yazarına ait olup yazarın çalıştığı kurumu bağlamaz, yazarın çalıştığı kurum veya göreviyle ilişki kurulmak suretiyle kullanılamaz. Çalışmadaki tüm hatalar, kusurlar, noksanlıklar ve eksiklikler yazarına aittir. Bu çalışmada yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve herhangi bir konuda hukuki, finansal ve/veya vergi amaçlı tavsiye olarak yorumlanmamalıdır.

Finansal Destek: Bu çalışmanın yazarı Yavuz AKBULAK, bu çalışmanın araştırılması, yazarlığı veya yayınlanması için herhangi bir finansal destek almamıştır.

Yazarın Katkısı: Bu çalışma yalnızca yazar tarafından hazırlanmıştır.

Çıkar Çatışması/Ortak Çıkar Beyanı: Yazar, çalışmanın içeriğiyle ilgili herhangi bir çıkar çatışması olmadığını beyan eder.

Yapay Zekâ Kullanımı: Yazar, bu çalışmanın oluşturulmasında hiçbir yapay zekâ aracı kullanılmadığını beyan eder.

Bu çalışmanın esas alındığı kaynağın künyesi şöyledir: “Alex Mengden, Andrea Nieder, International Tax Competitiveness Index 2025, Tax Foundation, October 20, 2025, < https://taxfoundation.org/research/all/global/2025-international-tax-competitiveness-index/ > Erişim Tarihi: 19 Aralık 2025”.

Dipnotlar:

[1] Son 12 yılda sıralamalarında en büyük iyileşmeyi gösteren beş ülke şunlardır:

1. Amerika Birleşik Devletleri, 2014 yılında 29. sıradayken şimdi 14. sıradadır.

2. Kanada, 2014 yılında 25. sıradayken şimdi 13. sıradadır.

3. Yunanistan, 2014 yılında 30. sıradayken şimdi 23. sıradadır.

4. Macaristan, 2014 sıralamasında 14. iken 9. sıraya yükselmiştir.

5. İzlanda, 2014 yılında 34. sıradayken 29. sıraya yükselmiştir.

2014 ve 2025 yılları arasında sıralamada en çok gerileyen beş ülke de şöyledir:

1. Kolombiya, 2014 yılında 24. sıradayken şimdi 36. sıradadır.

2. Polonya, 2014 yılında 23. sıradayken şimdi 35. sıradadır.

3. 2014 yılında 20. sırada yer alan Belçika, bu kez 30. sıraya gerilemiştir.

4. Şili, 2014 yılında 22. sıradayken şimdi 28. sıradadır.

5. Çek Cumhuriyeti ise 2014’te 5. sıradayken 10. sıraya düşmüştür.

[2] Varsayımsal ya da göreceli faiz indirimi, şirkete enjekte edilen ‘yeni öz sermaye’ üzerinden uygulanan varsayımsal (notional) faizdir. Uygun şirketlerin, şirkete giren yeni sermaye (öz sermaye) üzerinden vergi indirimi talep etmelerini sağlar. Şirketin vergiye tabi gelirinden ‘varsayımsal’ bir faiz gideri düşülür.

[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”] Sorumluluk Beyanı ve Hukuki Haklarımız [/vc_message][vc_column_text]

Exit mobile version