Aliekber KARTAL
SMMM
[email protected]
Gençleri Vergi Levhasına İten Sistem Üzerine Bir Mali Müşavirden Notlar
Telefon çalıyor. Karşıda genç bir ses: “Abi bana vergi levhası lazım…”
Son yıllarda biz meslek mensupları için çok tanıdık bir sahne bu. Arayan genelde 18–25 yaşlarında, çoğu zaman üniversite mezunu ya da hâlâ okuyor. Bir platformla anlaşmış, ona tek bir cümle söylenmiş:
“Vergi levhan yoksa seni sisteme alamayız.”
“Vergi levhası nedir?” bilmiyor. Vergi levhası alınca hangi beyannameler, hangi vergiler, hangi BAĞ-KUR primleri geleceği hakkında fikri yok. Özel usulsüzlük cezası nedir? Damga vergisi ne demek? Hiç duymamış bile.
Onun tek derdi şu anda çok basit: “Levha olmadan işe başlayamıyorum.”
Biz telefonda klasik cümleyi kuruyoruz: “Gel bir oturup konuşalım, başına neler gelebileceğini anlatayım, ona göre karar ver. ”Oturup anlatıyoruz da… Ama dürüst olalım: 20 yaşında, çalışmak zorunda olan, asgari ücrete de pek sıcak bakmayan bir gence iki saat vergi anlattığınızda sonuç ne oluyor? Çoğu dosyada hiçbir şey değişmiyor. Esnaf kurye modeli ona hâlâ cazip geliyor.
Bu yazıda biraz bu konulara değinmek istiyorum:
- Gençler vergi levhası alınca gerçekte neye imza atıyor?
- Hayatları hangi açılardan zorlaşıyor?
- Kurumsal firmalar, hangi sorumluluklarını bu gençlerin sırtına bırakıyor?
- Devlet, bu modelde gerçekten daha çok vergi mi topluyor, yoksa orta vadede kaybeden tarafta mı kalıyor?
Ve en sonda da birkaç çözüm önerisi sunmak istiyorum. Şunu da baştan söyleyeyim: “Sen mali müşavirsin, vergi levhası ne kadar çok olursa o kadar mükellef, ne güzel işte, niye dert ediyorsun?” diyenler olabilir. Benim derdim, kendi mükellef sayım değil. Şu an sistem, neredeyse yüzbinlerce genci daha 20’li yaşlarda vergi levhasıyla tanıştırıyor; ama bu levhanın arkasında vergi–BAĞ-KUR–ceza–sahte belge gibi kocaman bir paket var. O paketin ağırlığını bu çocuklar çoğu zaman fark etmiyor.
Aynı işi yapan iki kurye: Biri SGK’lı, biri vergi levhalı
Önce tabloyu sadeleştirelim. Bugün sahada aynı işi yapan iki tip kurye var:
- Şirket motoruyla çalışan SGK’lı kurye
- Kendi motoruyla çalışan, vergi levhalı “esnaf” kurye
SGK’lı kurye kim?
- İşvereniyle iş sözleşmesi yapmış (4857 sayılı İş Kanunu).
- 5510 sayılı Kanuna göre 4/a kapsamında sigortalı; yani normal işçi.
- SGK priminin bir kısmı kendisinden, bir kısmı işverenden kesiliyor.
- İş kazası, meslek hastalığı, emeklilik, sağlık hakkı sistem içinde.
Motor çoğu zaman şirketin:
- Motor bedeli,
- MTV,
- Trafik sigortası, kasko, muayene,
- Büyük bakım giderleri
büyük ölçüde işverenin derdi.
Esnaf kurye kim?
- Şahıs işletmesi açmış bir mali müşavir ile çalışmak zorunda.
- 193 sayılı GVK md. 37’ye göre ticari kazanç sahibi.
- 5510 sayılı Kanunna göre 4/b (BAĞ-KUR) sigortalısı.
- Gelirini fatura ile belgeliyor, çoğu zaman KDV’li.
- Çalıştığı platformla yaptığı sözleşme “iş sözleşmesi” değil, hizmet sözleşmesi gibi; İş Kanunu’nun birçok koruyucu hükmü devreden çıkıyor.
Ve en önemlisi:
- Motor onun: kredisi, MTV’si, sigortası, muayenesi, lastiği, kazası, cezası… hepsi cebinden.
- Vergi, BAĞ-KUR, KDV, damga vergisi, özel usulsüzlük cezası riski… hepsi onun adına tahakkuk ediyor.
Kısaca: Aynı paketi götürüyorlar, aynı trafikte ölüm riskiyle çalışıyorlar; ama hukuken tamamen farklı iki dünyadalar.
Vergi levhası alırsan başına ne gelir? Kısaca yükümlülükler
Genç bir kurye vergi levhası açınca otomatik olarak:
- Gelir Vergisi mükellefi oluyor (GVK madde 37, 85, 86),
- KDV mükellefi oluyor (KDVK madde 1),
- Defter tutmak zorunda kalıyor (VUK madde 171–172),
- Her yaptığı işi fatura ile belgeliyor (VUK madde 229–232),
- BAĞ-KUR primi ödemeye başlıyor (5510 madde 4/b).
Şimdi bu bilgileri biraz detaylandıralım.
Gelir Vergisi tarafı (ticari kazanç)
Formül çok kabaca şöyle:
Kâr = Hasılat – (Belgeli giderler + amortisman + BAĞ-KUR indirimi)
- Hasılatını fatura keserek topluyor.
- Yaptığı gerçek giderleri (yakıt, bakım, kask, telefon, muhasebe vs.) belgeleyebilirse, kârdan düşebiliyor.
- Ödediği BAĞ-KUR primlerini de GVK md. 89 uyarınca matrahtan indirebiliyor.
Gençler için güzel görünen taraf:
- GVK mükerrer md. 20 – Genç Girişimci İstisnası:
29 yaşını doldurmamış, ilk defa işe başlayan bazı esnaflarda, ilk 3 yıl belirli bir tutara kadar kazanç gelir vergisinden istisna.
Yani ilk birkaç yıl vergi faturası biraz hafif.
Ama üç yıl çabuk geçiyor. Sonrasında tarifenin tamamıyla tanışıyor.
KDV tarafı
- Kurye hizmeti, 3065 sayılı KDV Kanunu madde 1 uyarınca KDV’ye tabi.
- Genelde %20 KDV’li fatura kesiyor.
- Faturalar nakliye hizmeti sayıldığı için 2/10 tevkifatlı kesiliyor; yani KDV’nin bir kısmını ilgili hizmet alan şirket 2 No.lu beyannamede beyan ediyor.
BAĞ-KUR ve sağlık
- Vergi levhası açtığı anda 5510 sayılı Kanun madde 4/b kapsamında BAĞ-KUR’lu oluyor.
- Primini kendi ödüyor; ödeyemezse belli bir süreden sonra sağlık hakkı daralıyor, emeklilik günü işlemiyor.
Uzun lafın kısası: Vergi levhası bir kâğıt değil, uzun bir taahhütler listesi.
Yılda 20 beyanname vermek
İşin en az konuşulan taraflarından biri bu.
Basit bir esnaf kurye dosyasında bile, sadece vergisel açıdan yılda yaklaşık:
- 12 tane KDV beyannamesi,
- 3 tane geçici vergi beyannamesi,
- 1 tane yıllık gelir vergisi beyannamesi,
- 4 tane de muhtasar beyanname
derken, toplam 20 beyanname veriyoruz.
Bu beyannameler verilmezse ne oluyor?
- 213 sayılı VUK madde 352 devreye giriyor: özel usulsüzlük cezaları.
- Ceza tutarları her yıl yeniden değerleme ile artıyor; son yıllarda beyan başına oldukça ciddi rakamlar görmeye başladık.
Senaryomuzda şunu kabul edelim:
- 2026’da beyanname vermediğinde beyan başına 18.500 TL ceza riski var diyelim.
- 20 beyan vermezsen, 360.000 TL ila 370.000 TL bandında bir ceza potansiyeli ortaya çıkıyor.
Bu, 20 yaşındaki bir gencin hayatında muhtemelen hiç görmediği bir borç tutarı.
Bir de damga vergisi boyutu var:
- 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu gereği, verilen her beyanname için küçük gibi görünen bir damga vergisi ödeniyor.
- 2026 için örnekleyelim: 20 beyanname için toplam damga vergisi 18.500 TL civarına gelebiliyor.
Hiç vergi çıkmasa bile, sadece sistemde “yaşayabilmek”, beyanlarını vermek için yılda on binlerce lira damga vergisi ödeyen, vermediğinde ise yüz binlerce liralık ceza riski taşıyan 20–25 yaşında gençlerden bahsediyoruz.
Birkaç basit senaryo
Şimdi biraz hesap yapalım;
Ortak varsayım
- Kurye, yıl boyunca KDV hariç 900.000 TL ciro yapıyor.
(Yani aylık ortalama 75.000 TL KDV hariç fatura.)
- Giderlerini gelirin 1/3’ü sayalım:
900.000 × 1/3 = 300.000 TL gider
- Ticari kâr = 900.000 – 300.000 = 600.000 TL
- Alt sınırdan BAĞ-KUR ödediğini ve yıllık 100.000 TL civarı prim ödediğini varsayalım.
- Gelir vergisi için, artan oranlı tarifeyi ortalamaya çevirip %20 civarı bir efektif oran kabul edelim (detaya boğmayalım).
Senaryo 1 – 30 yaşında, normal esnaf kurye
1. Ticari kâr: 600.000 TL
2. BAĞ-KUR indirimi (GVK md. 89): 100.000 TL
3. Vergiye tabi matrah: 500.000 TL
4. Gelir vergisi (kabaca %20): 100.000 TL
5. BAĞ-KUR primi: 100.000 TL
6. Toplam vergi + prim yükü: 200.000 TL
Oranlara bakalım:
- Kâr üzerinden: 200.000 / 600.000 = %33
- Ciro üzerinden: 200.000 / 900.000 = %22
Yani, kazandığı her 100 TL’lik kârın üçte birini sadece gelir vergisi ve BAĞ-KUR’a veriyor. KDV’nin, damga vergisinin, olası cezaların bu hesabın dışında olduğunu unutmayalım.
Senaryo 2 – 24 yaşında, Genç Girişimci istisnalı kurye
Bu kez GVK mükerrer madde 20 devrede.
Diyelim ki yıllık 300.000 TL’ye kadar kazanç gelir vergisinden istisna.
1. Ticari kâr: 600.000 TL
2. BAĞ-KUR indirimi: 100.000 TL
3. Vergi matrahı: 500.000 TL
4. Genç girişimci istisnası: 300.000 TL
5, Vergilenecek gelir: 200.000 TL
6. Gelir vergisi (yine %20 kabul): 40.000 TL
7. BAĞ-KUR primi: 100.000 TL
8. Toplam yük: 140.000 TL
Oranlar:
- Kâr üzerinden: 140.000 / 600.000 = %23
- Ciro üzerinden: 140.000 / 900.000 = %16
İlk üç yıl gerçekten nefes aldırıyor. Dördüncü yılda bu istisna kalktığında, bir anda Senaryo 1’e geri dönüyor.
Senaryo 3 – Aynı işi SGK’lı yapsaydı?
Şimdi aynı gencin esnaf değil, SGK’lı kurye olduğunu düşünelim.
- Patronu ona net 40.000 TL maaş veriyor olsun.
- Brüt ücreti kabaca 50.000 TL, işverene toplam maliyeti de SGK işveren payı, işsizlik primi vs. ile 60.000 TL civarı olsun.
Kuryenin gözünden:
- Her ay 40.000 TL net hesabına yatıyor.
- Gelir vergisi, KDV, damga vergisi, BAĞ-KUR primi, vergi cezai riskleri, giderlerini belgelendirme, mali müşavir ile çalışma zorunluluğu bunlar artık yok.
- İş kazası geçirdiğinde, hasta olduğunda, sistemde bir sosyal güvenlik kaydı ve hakkı var.
İşverenin gözünden:
- Aynı işi yaptırmak için esnafa “fatura + KDV” ödemek yerine,
- SGK’lı çalıştırdığında daha yüksek bir maliyete katlanıyor; çünkü vergi ve primin önemli kısmı kendi üzerinde.
İşte bu yüzden birçok firma “esnaf kurye” modelini seviyor; yükün önemli bir kısmı mali müşavir + genç kurye + devlet üçgenine devrediliyor.
Vergisel Avantaj Sağlayacak Birkaç Tavsiye
- Kuryelerin çalışma şekli sahada olduğu için yemek yediğiniz lokanta vb. mekanlardan fişlerinizi mutlaka isteyin ve mali müşavirinize ulaştırın.
- Yakıt giderlerinizin indirilebilmesi için motosiklete UTTS taktırmayı ihmal etmeyin.
- Kendi motosikletiniz ile çalışıyorsanız ve imkanınız varsa yeni motosikletinizi yenileyin. Bu sayede KDV’nin tamamını indirebilir ve 4 yıl boyunca %25 amortisman gideri oluşturabilirsiniz.
- Yaptığınız iş de cep telefon önemli bir araç. Pahalı telefon almaktan korkmayın çünkü KDV’nin tamamını indirebilir ve 3 yıl boyunca %33 amortisman gideri oluşturabilirsiniz.
Belge baskısı ve “gider bulmanın” karanlık yüzü
Bu kadar vergi, prim, ceza ve damga vergisi baskısının altında kalan genç esnaflar, bir süre sonra şu cümleyle tanışıyor:
“Madem bu kadar vergi ödüyorum, bari gider yazıp kârı düşüreyim…”
Bir de etraftan şu cümleleri duyuyor:
- “Belge buluruz, sen takılma.”
- “Herkes böyle yapıyor zaten.”
- “Masraf yazmazsan perişan olursun.”
Buradan sonra tehlikeli bölgeye giriyoruz:
- Gerçekte yapılmamış harcamalar için gider yazmak,
- İşle hiç ilgisi olmayan faturaları deftere almak,
- “Tanıdık birinden” şüpheli belge kullanmak…
Bu davranışlar, doğrudan VUK madde 359 kapsamındaki sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge riskine kapı aralıyor.
Kimse 20 yaşında “sahte faturacı” olmak niyetiyle vergi levhası almıyor. Ama sistemin tasarımı, yüksek yükler, düşük gelir, “herkes böyle yapıyor” kültürü birleşince, gençler farkında bile olmadan bu alana doğru çekilebiliyor. Bu da hem Maliye için vergi kaybı, hem de genç için ileride ciddi ceza ve itibar riski demek.
Sağlık, emeklilik, motor masrafları: Görünmeyen yükler
Vergiden uzaklaşıp biraz da hayat tarafına bakalım.
Esnaf kuryede sağlık ve emeklilik
- 5510 sayılı Kanuna göre 4/b’li olduğu için BAĞ-KUR primini kendi ödemek zorunda.
- İki–üç ay prim ödeyemeyince, sağlık sistemine erişim sıkıntıları başlıyor; emeklilik günü işlemiyor.
- Yıllar geçip de sistem değiştikçe, “dondurulan günler, yapılandırmalar, ihyalar” gibi karmaşık dosyalar ortaya çıkıyor.
Motor tarafı
Kendi motoruyla çalışan genç için:
- Motor kredisi,
- Motorlu taşıtlar vergisi,
- Zorunlu trafik sigortası, kasko,
- Muayene,
- Lastik, bakım, onarım,
- Trafik cezaları…
Bunların tamamı gelir tablosunun gider tarafı. Ama nakit akışı bozuksa, bu giderlerin hepsi zamanla borç bataklığına dönüşebiliyor. Şirket motorunu kullanan SGK’lı kuryede ise, bu kalemlerin önemli kısmı işverenin üzerinde.
Kurumsal firmalar ne kazanıyor, devlet ne kaybediyor?
Kurumsal firmaların gözünden bakınca, esnaf kurye modeli çok “mantıklı”:
- SGK işveren payı yok,
- Kıdem–ihbar–yıllık izin yükü yok,
- Fazla mesai tartışması yok,
- Motor, ekipman, MTV, sigorta maliyeti yok,
- İş kazası ve meslek hastalığı riskinin önemli bir kısmı kurye ve sistemin üzerinde.
Kuryelerin gözünden bakınca:
- İlk başta “kendi işinin patronu” hissi,
- Sonra vergi–prim–ceza–motor sarmalı.
Devletin gözünden bakınca:
- Kayıtlı mükellef sayısı artıyor gibi görünüyor,
- Ama beyanname veremeyen, BAĞ-KUR primini ödeyemeyen, sahte belge tuzağına düşen gençler yüzünden orta vadede vergi güvenliği ve sosyal güvenlik dengesi bozuluyor.
Peki ne yapılabilir?
Burada kesin bir formül yok ama tartışmaya değer birkaç nokta var:
- İlgili platformun iş organizasyonu içinde çalışan kuryenin, ister vergi levhası olsun, ister olmasın, işçi sayılması yönünde kanuni bir düzenleme getirilebilir.
- İlgili platforma çalıştırdıkları esnaf kuryeler ile ilgili gelir vergisi-KDV ve SGK primleri noktalarında bazı yükler yansıtılabilir.
- Kuryeler gibi çok küçük cirolu, tek işverene bağlı çalışanlar için ayrı bir basitleştirilmiş vergi–prim rejimi tasarlanabilir. Beyan sayısı düşürülür, KDV’nin tamamı tevkifat yolu ile tahsil edilebilir.
- En azından belli yaşın altındaki kuryelerde, kısa vadede prim oranı veya devlet katkısı yeniden belirlenip bu konudaki teşvikler arttırılabilir.
- Gençlerin, vergi levhası aldıkları anda, çok basit ve net örneklerle; neyin gider, neyin sahte belge olduğunu, VUK madde 359’un ne sonuçlar doğurduğunu bilerek başlaması için bu konuda eğitim zorunlu hale getirilebilir.
“Abi bana vergi levhası lazım” diyen gençler için;
Yazının başındaki sahneye dönelim. Telefon çalıyor; genç bir ses: “Abi bana vergi levhası lazım…” Biz mali müşavirler için, bu cümle çoğu zaman “yeni mükellef” demek. Ama bana sorarsanız, bundan daha fazlası. Belki hayatında ilk defa bir resmi yükümlülüğe adım atan, ne vergi sistemini, ne sosyal güvenlik dengesini bilmeyen, sadece “bir işe girip para kazanmak” isteyen bir gençten bahsediyoruz. Ben bu yazıyı, tam da bu yüzden yazmak istedim.
Kâğıt üstünde esnaf gibi görünen ama fiiliyatta işçi gibi çalışan gençlerin vergi levhasının arkasında nasıl bir dünya olduğunu görmesi için. İşte tamda bu sahnede birçok meslektaşımın aynı özveri ile karşısındakini potansiyel bir müşteri adayı olarak görmeyi bir yana bırakıp elinden gelen gayreti göstererek danışmanlık sağlamaya devam ettiklerini bildiğim için.
KAYNAKÇA
— 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
(md. 37 – Ticari kazanç, md. 89 – BAĞ-KUR indirimi, mükerrer md. 20 – Genç girişimci istisnası, md. 103–104 – Tarife)
— 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
(md. 1 – Verginin konusuna giren işlemler, md. 8–9 – Mükellef ve sorumluluk / tevkifat)
— 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
(md. 153 – İşe başlama, md. 171–172 – Defter, md. 229–232 – Fatura, md. 352 – Özel usulsüzlük cezası, md. 359 – Sahte / yanıltıcı belge)
— 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
(md. 4 – 4/a–4/b, md. 60–67 – Genel sağlık sigortası ve sağlık yardımlarından yararlanma)
— 4857 sayılı İş Kanunu
(İşçi–işveren ilişkisi, çalışma süreleri, kıdem, ihbar, yıllık izin)