Sakatlık Nedeniyle Erken Emeklilik
1- GİRİŞ
Belli bir oranın üzerinde sakatlığı bulunan kişilerin, sağlıklı insanlara göre daha kolay ve erken emekli olabilmesi tüm çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin olmazsa olmaz gereklerinden biridir.
Nitekim, gerek 1475 sayılı İş Kanunu’nun bir çok maddesinde ve gerekse 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 60. maddesinin (b) bendinde bu çerçevede bir çok düzenleme yer almaktadır.
Ancak sosyal devlet olmanın bir gereği olan söz konusu düzenlemeler, hem mevcut kanunlarda doğan bir takım sorunlar, hem de uygulamada ortaya çıkan bir takım istismarlar nedeniyle sosyal güvenlik sistemi için ciddi problemler doğurmakta ve hatta moda deyimiyle kara delikler oluşturmaktadır. Bir taraftan sosyal güvenlik sisteminin kurtuluşu için tek çare olarak erken emekliliğin önüne geçilme görülür ve bu amaçla yasal düzenlemeler yapılırken, diğer taraftan dolayısıyla toplumda eşitlik anlayışı yara almaktadır.
Bu durum, gerçekten belli bir oranın üzerinde özürlü bulunan ve malulen emekliliğe hak kazanan vatandaşlarımızı da üzmektedir.
II – SAKATLIK GEREKÇESİYLE VEYA MALULEN EMEKLİKLİĞE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEME
A- MALULEN EMEKLİLİK
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 53. maddesinde göre;
a) Çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirdiği tespit edilen,
b) Çalışma gücünün en az üçte ikisini yitirmiş durumda sayılmayanlardan 34. madde gereğince yapılan tedavi sonunda, Kurum sağlık tesisleri kurullarınca düzenlenecek raporlarda çalışabilir durumda olmadığı belirtilen,
c) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybeden
sigortalı, malullük sigortası bakımından malul sayılır.
Şu kadar ki, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunduğu, önceden veya sonradan, yeterli belgelerle tespit edilen sigortalı malullük sigortası yardımlarından yararlanmaz.
Yukarıda yer alan madde çerçevesinde malulen emekli olabilmek ve malullük aylığına hak kazanabilmek için ayrıca aynı Kanun’un 54. maddesinde yer alan aşağıdaki şartların da taşınması gerekmektedir. Buna göre, sigortalının, malullük aylığından yararlanabilmesi için gerekli şartlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
a) 53. maddeye göre malul sayılması.
b) Toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olması.
B- SAKATLIK NEDENİYLE ERKEN EMEKLİLİK
506. sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 60. maddesinin (a) fıkrasına göre yaşlılık (emeklilik) aylığından yararlanmanın genel esas veşartları 4447 sayılı Yasa ile 08.09.1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aşağıdaki gibi belirlenmiştir.
Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi için;
a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün ve
b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalı primi ödemiş olmak gerekmektedir.
Gene kural bu olmakla birlikte aynı maddenin C fıkrasının (b) bendinde sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumda bulunan ödevlerin yukarıdaki genel esaslara tabi olmaksızın emekli olabilecekleri belirtilmiş ve bu gruba giren sigortalıların yaşları ne olursa olsun, en az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak şartıyla yaşlılık (emeklilik) aylığı almaya hak kazanabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu düzenlemeden Emekli Sandığı Kanunu’na tabi memurlar da bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde benzer şartlarla faydalanabilmektedir.
Görüldüğü üzere sakatlık nedeniyle erken emeklilikten yararlanabilme “sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlanmaya hak kazanmış durumunda bulunma” şartına bağlanmıştır. Bir başka deyişle ücretlerinin tespitinde sakatlık indiriminden faydalanan mükellefler sosyal güvenlik mevzuatında yer alan diğer şartları da taşımak şartıyla yaşları ya da cinsiyetleri ne olursa olsun 15 yılda emekli olabilmektedirler.
Sakatlık nedeniyle vergi indiriminden yararlanabilmenin şartları ise 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 3229 sayılı Kanun’la değişik 31. maddesinin 2. bendinde düzenlenmiştir.
Buna göre; “Çalışma gücünün asgari %80’ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece sakat, asgari %60’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı ikinci derece sakat, asgari %40’ını kaybetmiş bulunan hizmet erbabı üçüncü derece sakat sayılır ve aşağıda belirtilen sakatlık indiriminden faydalanırlar.
Sakatlık indirimi özel indirim tutarının;
# Birinci derece sakatlar için sekiz katı,
# İkinci derece sakatlar için dört katı,
# Üçüncü derece sakatlar için iki katıdır.
Sakatlık derecelerine göre tespit edilecek indirimler, özel indirime eklenerek hizmet erbabının ücretlerinden indirilir.”
denilmiştir.
Gelir Vergisi uygulamasında sakatlık indirimine ilişkin çalışma gücü kayıp oranları ise “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” (1) ile belirlenmiş olup hizmet erbabının sakatlık dereceleri anılan yönetmeliğe göre tespi edilmektedir.
Söz konusu yhönetmeliğin 6. maddesinde, sakatlık indiriminden yararlanmak üzere başvuruda bulunacak hizmet erbabının bu başvuruları üzerine yönetmeliğin 5. maddesinde belirtilen hastaneler tarafından sevk edilecekleri, sevk edilen hastaneler tarafından sevk yazısına ekli matbu rapor formuna hastanın laboratuar bulguları, klinik muayene bulguları, sakatlık bulguları ve teşhisin açık, kesin ve ayrıntılı şekilde yazılacağı; “Sakatlık İndiriminden Yararlanacak Hizmet Erbabının Sakatlık Derecelerinin Tespit Şekli İle Uygulaması Hakkında Yönetmelik” in (2) 10. maddesinde ise düzenlenecek bu raporlar üzerine Maliye Bakanlığı başhekiminin başkanlığında, Sağlık Bakanlığınca görevlendirilecek iki uzman hekim ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca görevlendirilecek bir uzman hekimden ve Gelirler Genel Müdürlüğü’nün bir temsilcisinden teşekkül eden Merkez Sağlık Kurulunca raporda belirtilen sakatlık arızalarına göre çalışma gücündeki kayıp oranlarının dikkate alınmarak hizmet erbabının sakatlığı nedeniyle çalışma gücünün yüzde kaçını kaybettiği hususunda karara varılacağı ve merkez sağlık kurulunca kesin karara bağlanan raporlar üzerine işlem tesis edileceği belirtilmiştri.
III- SAKATLIK GEREKÇESİYLE ERKEN EMEKLİLİĞİN ŞARTININ “VERGİ İNDİRİMİNDEN YARARLANMA” OLMASININ DOĞURDUĞU SAKINCALAR
Yazımınızın giriş bölümünde de belirttiğimiz üzere belli bir oranın üzerinde sakatlığı bulunan kişilerin, sağlıklı insanlara göre daha kolay ve erken emekli olabilmesi tüm çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinin olmazsa olmaz gereklerinden biridir.
Ancak; sakatlık nedeniyle erken emekliliğin tek şartının şu anki şekliyle sadece Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinin 2. bendinde düzenlenen sakatlık indirimine bağlanmış olması uygulamada bir çok önemli problemi de beraberinde getirmektedir.
Bu problemlerin başlıcalarını ağaıdaki gibi sıralayabiliriz.
1- “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile belirlenen ve söz konusu Yönetmeliğin 2 no.lu ekinde yer alan cetvele göre belirlenen çalışma gücü kaybı oranları, Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinin 2. bendine göre sakatlık indiriminden faydalanacak olan mükelleflerin sakatlık derecelerini belirlemeye ve dolayısıyla özel indirim oranının kaç katı tutarında sakatlık indiriminden yararlanılabileceğine yönelik olarak belirlenmiştir. Bu cetvelde yer alan ve asgari çalışma gücünü % 40- %59 arasında kaybedenler üçüncü derece sakat olarak kabul edilmekte ve vergi indiriminden yararlanabilmektedir.
Ancak, söz konusu cetvellerin incelenmesi sonucunda, bu cetvellerde yer alan rahatsızlıkların bir kısmının kişinin genç yaşta (Örneğin; 18 yaşında işe başlamışssa 33 yaşında) ve 15 yılda emekli olmasını gerektirir derecede ağır rahatsızlık ve sakatlık kapsamında bulunmadığı görülmektedir. Hal böyleyken, bu gruba giren kimselerin bu şekilde erken emekliliği, hem rahatsızlığı çok daha ciddi olanlarda ve hem de ancak 60 yaşında emekli olabilecek sağlam kişilerde haksızlığa uğradıkları düşüncesi yaratmaktadır.
2- Özellikle ekonomimizin son yullarda içinde bulunduğu kriz, özelleştirme uygulamalarına hız verilmesi, bankacılık ve finans sektöründe yer alan işte çıkarmalar ve kapatmalar dolayısıyla yaşanan daralma, işsizlik oranının hızla artmasına yol açmaktadır.
Bu durumda da, geçmişte işini garanti gören oldukça büyük bir çalışan özürlü kesim bu garantiyi yitirmiş olduklarından, sakatlıkları ya da rahatsızlıklarını gerekçe göstererek ve bir an önce emekli olabilmek kaygısıyla sağlık kurullarına yoğun bir şekilde başvurur hale gelmişlerdir.
Bu beklenmedik başvurular hem devlete bağlı olarak hem de özel sektör bünyesinde kanunla kurulmuş bir çok sosyal güvenlik kuruluşunun finansman dengelerini de bozar hale gelmiştir.
Diğeer taraftan aynı kuruluşlarca sakatlığı olmayan ya da mevcut sakatlığı gelir vergisi inidiriminden faydalanmaya yetmeyen bazı sigortalılarının erken emekli olup, yaşlılık aylığı almak amacıyla çeşitli usulsüzlüklere başvurduğu (sahte sağlık kurulu raporları vb.) ya da kötü niyetli üçüncü kişilerce istismar edildikleri iddialarıyla yakınmalar gelmektedir.
3- Olayın sakınca doğuıran bir başka yönü ise; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 60. maddesinin (b) bendinde vergi indiriminden faydalanan ödevlilerin erken emekli oalbilecekleri belirtildiğinden, sigrotalı olan ödevlilerin (özürlü) bu imkandan faydalanmayı talep ettikleri ancak sigorta il müdürlüklerince, ödevlilerin daha önce alınan raporların yeniletilmesi amacıyla sakatlık indirimi ile ilişkisi olmadığı halde Defterdarlıklar aracılığı ile yeniden yetkili sağlık kuruluşlarına sevk edilmesi ve alınan raporların Merkez Sağlık Kurulunda görüşülmek üzere Maliye Bakanlığı’na gönderilmesi şeklinde gerçeklemektedir.
Bu durumda, hem halen çalışmayan ve dolayısıyla mükellef olmayan bir kısım özürlülerin, vergi indirimi raporu alması gibi anlamsız bir uygulamaya yol açmakta ve hem de Maliye Bakanlığı’na aslında hiç taraf olmadığı emeklilik işlemleri ile ilgili bir yük getirmektedir.
Bu durumdan Maliye Bakanlığı’nın olduğu kadar sosyal güvenlik kuruluşları da, tamamen kurumlarının dışında cereyan eden bir sürecin sonunda hiçbir denetim yetkileri de olmaksızın üyelerini emekli etmek durumunda kalmaları sebebiyle rahatsızlık duymaktadırlar.
IV- SONUÇ
Yazımızın önceki bölümlerinde de belirtildiği üzere; sakatlık nedeniyle erken emekliliğin tek şartının şu anki şekliyle sadece Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesinin 2. bendine vergi indirimi amacıyla düzenlenen sakatlık indirimine bağlanmış olması uygulamada bir çok önemli problemi de beraberinde getirmektedir.
Bu problemlerin önünde geçilebilmesi için ilgili Sosyal Güvenlik Mevzuatlarında (SSK Kanunu, Emekli Sandığı Kanunu vb.) kısa sürede değişikliğe gidilerek sakatlık nedeniyle vergi indirimi ile sakatlık nedeniyle erken emeklilik kıstasları birbirinden ayrılarak, erken emeklilik için aranan iş gücü kaybı oranları yeniden belirlenmelidir.
Üyelerini sakatlık nedeniyle erken emekli etmek durumunda kalan sosyal güvenlik kuruluşlarına da bu süreçte söz ve denetim hakkı veren yeni bir düzenlemeye gidilmelidir.