Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkanı
[email protected]
Konkordato uygulaması ve sürecini belirleyen yürürlükteki 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 1932 yılından bu yana yürürlükte olup, 41 kez değişikliğe uğradı. Karmaşık ve güncel olmayan bir dil nedeniyle tutarsızlıklara ve zorluklara yol açan gündemdeki uygulama, “konkordato” konusunda bazı sıkıntılara neden oluyordu.
Vaktiyle, İcra İflas Kanununda “iflas ertelemesi” olarak uygulanan sistem daha sonra “konkordato” olarak yaygın bir şekilde ticaret ve hukuk literatürüne girerek günümüze kadar geldi. Gerek pratikte ve gerekse hukuki olarak yaşanan sorunlar dikkate alınarak Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilen ve çok değerli hocalarımızdan oluşan bir komisyon tarafından uzun yıllar üzerinde çalışılarak hazırlanan taslak ilgili bakanlığa sunuldu. Bakanlıkça da kabul gören taslak nihayet kamuoyunun görüşüne sunulmuş bulunuyor.
Özellikle alacaklı ve borçlu hakları arasındaki dengenin bozulması yeni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. Daha da ötesi, son zamanlarda artan konkordato taleplerinin ilgili mahkemelerde yarattığı yoğunluk ve kamuoyunun olumsuz bakışı gündemdeki yerini korumaktadır. Konkordatoya başvurmanın iki önemli boyutu bulunmaktadır. Birinci boyut, meşru bir hakkın kullanılması, ikinci boyutu ise istismar boyutu olarak öne çıkmaktadır.
İstatistiki durum
İlk olarak 2018 yılında başlayan konkordato süreci; günümüze geldiğinde 2025 Ağustos sonu itibariyle 19.697 başvuru olmuş. Bunun 1.398’i için tasdik kararı çıkmış, 748’i için iflas kararı çıkmış, 4.258’i için ret kararı çıkmış, 8.120’si geçici mühlet sürecinde, 5.273’ü ise kesin mühlet sürecinde devam ettiği görülüyor.
Bazı başvuru dosyasında 1’den çok gerçek veya tüzel kişinin de bulunduğu dikkatte alındığında konkordatoya başvuran gerçek veya tüzel kişi sayısının önemli olduğu görülüyor. Burada dikkat çeken diğer önemli bir husus ise, başvuranların önemli kısmının ret veya iflas ile sonuçlandığı, çok azının tasdik olduğu görülüyor.
Yeni düzenlemenin amacı
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Cebrî İcra Kanunu Taslağı, yürürlükteki İcra ve İflas Kanunu’nda köklü değişiklikler öngörmektedir. Cebri İcra Kanunu Taslağı’nın temel amacı, bu karmaşıklığı gidermek, yargısal içtihatları yasal metne entegre etmek ve modern ekonomik gerçekliklere uyum sağlamaktır. Taslak, metni sadeleştirerek ve dilini güncelleyerek daha erişilebilir ve tutarlı bir yapı sunmayı hedeflemektedir.
Ayrıca, alacaklının mülkiyet hakkı ile borçlunun temel hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge kurarak, borçluların ödeme güçlüğü nedeniyle insan onurunu zedeleyici veya orantısız kısıtlamalara maruz kalmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Dijitalleşme ve UYAP sisteminin etkin kullanımı gibi teknolojik gelişmelerden faydalanarak borç tahsilatını hızlandırmak ve basitleştirmek de taslağın önemli hedefleri arasında yer almaktadır.
Yeni düzenlemede öne çıkan önemli hususlar
Önemli değişiklikler öngören yeni “Cebri İcra Kanun” taslağı 14/08/2025 itibarıyla kamuoyunun görüşüne açıldı. Buna göre;
1- Mühlet sürelerinin daha kısa verilebileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş. 3+2 ay olan geçici mühlet ve 12+6 ay olan kesin mühlet ile 6 ay tasdik yargılamasındaki uzatım olmak üzere toplam 29 ay sürebilen mühletlere karşılık yeni taslakta 4 ay geçici mühlet ve 12+3 ay kesin mühlet ile 6 ay tasdik yargılamasındaki uzatım olmak üzere toplam 25 ay olarak kısaltılmış.
2- KGK’nın yetkilendirmiş olduğu bağımsız denetim kuruluşunca hazırlanacak ve başvuru dosyasına eklenmesi gereken “makul güvence raporu” geçici konkordato komiserlerince denetlenecek. Konkordato komiserlerinin denetimi ve haklarında uygulanabilecek yaptırımlar kapsamlı şekilde düzenlenmiş.
3- Borçlunun lehtar olduğu teminat mektupları mühlet içerisinde mahkeme kararıyla tazmin edilebilecek. Mühlet içerisinde borçlunun faaliyetine göre “küçük” miktardaki borçlar mahkeme kararıyla ödenebilecek.
4- Yargıtay kararının aksine, yabancı para alacaklar geçici mühlet tarihi itibarıyla TCMB efektif satış kuru üzerinden TL’ye dönüştürülecek.
5- Teklifte önerilen vade veya ödemesiz dönemin makul olması ve açıkça gerekçelendirilmesi” şeklinde yeni bir tasdik şartı getirilmiş. Mahkeme yetersiz projenin düzeltilmesini istemeyecek, kendisi düzeltebilecek.
6- Yeni bir uygulama olarak, “ortak katkı payı” adı altında mahkeme tasdik şartı olarak, şirketin konkordato projesinin gerçekleşmesini teminen ortakların şahsi malvarlıklarından katkı sunmasını isteyebilecek.
7- İflasa tabi olan borçlunun tasdik edilen konkordatosu tamamen iptal edilirse, mahkeme başkaca şart aranmaksızın resen borçlunun iflasına da hükmedecek. Konkordatodaki ihtiyati tedbir taleplerinin mahkemece kabulü veya reddi kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilecek.
8- Konkordato talebi mahkemece reddedildikten sonra, borcun ödenmesini sağlayacak olan kaynaklarda önemli bir değişiklik gerçekleşmedikçe veya ileriye yönelik olarak böyle bir değişikliğin gerçekleşeceği somut olarak ortaya konmadıkça, tekrar adi konkordato teklifinde bulunulamaz.
9- Başvuru tarihinden geriye doğru altı ay içinde yapılan yer (adres) değişiklikleri yetki ve görev bakımından dikkate alınmayacaktır.
10- Tasdikten sonra görev yapan, işlevselliği doktrinde ve uygulamada tartışılan “kayyım” yerine “proje denetçisi” getirilecek.
Değerlendirme ve öneriler
Son zamanlarda konkordato uygulamasında yaşanan sorunlar dikkate alınarak hazırlanan Cebri İcra Kanunu Taslağı, yürürlükteki İcra İflas Kanununda önemli değişikliklere gidilerek farklı olarak modern, hak temelli ve teknolojik olarak entegre bir icra sistemine geçişi temsil eden bir değişim sunmaktadır.
Konkordato açısından temel değişiklikler arasında; alacaklı ve borçlu menfaatlerini dengeleme ilkesinin açıkça ifade edilmesi, UYAP ve yeni portallar aracılığıyla süreçlerin kapsamlı bir şekilde dijitalleştirilmesi, uzmanlaşmış mahkemelerin kurumsallaşması ve hem verimliliği hem de adaleti artırmak için usul kurallarının iyileştirilmesi yer almaktadır.
Bu taslağın yürürlüğe girmesi halinde, Türkiye’deki borç tahsilatı ve iflas hukukunu temelden yeniden şekillendirecektir.
Dijitalleşme ve uzmanlaşmış mahkemelere verilen önem, Türkiye’nin icra hukukunu gelecekteki zorluklara karşı konumlandırmakta, iş yapma kolaylığını arttırma, yatırımcı güvenini yükseltme ve adalet yönetiminde daha fazla kamu güveni oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Bu reformların başarısı, nihayetinde etkin uygulanmalarına ve hukuki çerçevenin değişen toplumsal ve ekonomik ihtiyaçlara sürekli olarak uyum sağlama taahhüdüne bağlı olacaktır.
Konkordatonun kendi içinde; bir kısmı kanundan gelen, bir kısmı ise uygulamadan gelen birtakım sorunları bulunuyor. Birçok hususta çok önemli değişiklikler getirecek yeni düzenlemeyle, uygulamada bazı sorunların tekrarlanmaması için aşağıdaki huşuların da dikkatte alınmasında fayda vardır.
1- Bir mahkeme tarafından reddedildikten sonra adres değiştirilerek tekrar başka bir mahkemeden yinelenen konkordato taleplerinde, mahkemelerin önceki konkordato talebinin hangi gerekçeyle reddedildiğini dikkate almasının sağlanmasının gerektiği.
2- Konkordato talep eden gerçek veya tüzel kişilerin meşru haklarının kullanılması kadar istismar boyutunun da dikkate alınması gerektiği. Borçluyu korumak kadar alacaklıyı da korumak için önemli önlemlerin alınması gerektiği.
3- Süreci takip eden, denetleyen ve raporlayan “konkordato komiser heyeti”nin yetki ve sorumluluklarının çok net bir şekilde belirlenmesi gerektiği. İlgili mahkemelerce görevlendirilecek “konkordato komiser heyeti”nin konusunda uzman kişilerce belirlenmesi gerektiği.
Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet YILMAZ’ın konkordatoya ilişkin bir televizyon kanalına verdiği demeçte; “son dönemlerde sayılarda bir artış var, ancak bu artış çok önemli bir artış değildir. Elbette artışın da dikkatle incelenmesi gerekir. KGK’nın yetkilendirdiği bağımsız denetim kuruluşlarının dosyaya sunduğu makul güvence raporlarında bazı sıkıntılar olduğu ve KGK’nın bazı yaptırımlarda bulunduğunu biliyoruz. Öte yandan, yüksek faizlerden dolayı finansman sıkıntısına giren bazı firmalar meşru haklarını kullanarak konkordatoya başvurmaktadır. Ancak, konkordato uygulaması istismara açık bir konudur, haklı sebeplerle konkordatoya başvuranlar olduğu gibi istismar edenler de olacaktır.”
Konkordato uygulamasının ekonomiye ve reel piyasaya olan faydası veya zararı uzun yıllardır tartışılmasına rağmen net olumlu veya olumsuz bir durum bilimsel olarak tespit edilememiştir. Bana göre ise; istatistiki verilere bakıldığında olumlu sonuçtan ziyade olumsuz sonuç doğurduğu ortaya çıkmaktadır.
Ülkenin ekonomik sorunları karşısında çok duyarlı olan Sayın Cevdet YILMAZ’ın demeci de konunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, pratikte yaşanan sorunlar dikkate alınarak, istismarı önleyecek ve hukuki sorunları çözecek düzenlemenin bir an önce yasalaşarak yürürlüğe konulmasında fayda vardır.
İktibas Dünya Gazetesi