Mevzuatın Adı: Anayasa Mahkemesinin 8/1/2025 Tarihli ve 2020/37270 Başvuru Numaralı Kararı
30 Eylül 2025 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 33033
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULLAH DURUM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
Başvuru Numarası: 2020/37270
Karar Tarihi: 8/1/2025
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler
|
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
Kenan YAŞAR |
|
Ömer ÇINAR |
|
Metin KIRATLI |
Raportör |
: |
Olcay ÖZCAN |
Başvurucular
|
: |
1. Abdullah DURUM |
|
2. Fatih DURUM |
|
3. Gülhan MAZLUM |
|
4. Türkan DURUM |
Vekili |
: |
Av. Hasan UŞEN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yola cepheli olan taşınmazların imar uygulaması ile yola cephesi olmayan başka bir yere tahsis edilmesi sonucu meydana gelen değer kaybının karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, bireysel başvuru devam ederken 23/10/2024 tarihinde ölen K.D.nin mirasçılarıdır. K.D.nin ölümü sonrasında başvuruyu devam ettirmek istediklerini bildiren başvurucular, bireysel başvurunun tarafı hâline gelmişse de anlatım kolaylığı açısından K.D. başvurucu olarak nitelendirilecektir.
3. Başvurucu, Bursa’nın Osmangazi ilçesi Nilüfer Mahallesi’nde bulunan 7646 ada 1 parsel ve 7644 ada 4 parsel sayılı taşınmazların malikidir..
4. Bursa Büyükşehir Belediyesi (Belediye) başvurucunun taşınmazlarının bulunduğu alanda 10/4/2012 tarihinde imar işlemi ve parselasyon uygulaması yapmıştır.
A. İmar Uygulamasının İptali Talebiyle Açılan Davaya İlişkin Süreç
5. Başvurucu 31/8/2012 tarihinde uygulamanın iptali talebiyle Belediye aleyhine dava açmıştır. Başvurucu, bu davada taşınmazlarının kavşak alanında kalması nedeniyle başka yerden tahsis yapıldığını ancak yakında bulunan parseller yerine değeri düşük olan uzaktaki taşınmazdan tahsis yapıldığını ileri sürmüş; ayrıca diğer bazı nedenlerle de imar planının iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
6. Bursa 1. İdare Mahkemesi (1. İdare Mahkemesi) 14/2/2014 tarihinde düzenleme sahasının kuzeyinde bulunan ve imar planında ticaret alanı olarak gözüken 7971 No.lu imar adasının tamamının düzenleme işlemine dâhil edilmesi gerekirken dâhil edilmediği gerekçesiyle davayı kabul etmiş ve işlemi iptal etmiştir. Kararın başvurucunun taşınmazlarına ilişkin kısmında özetle;
i. İmar uygulaması ile taşınmazların 7970 ada 22, 24 ve 25 parsel numaralarını aldığı, bunlardan yola cepheli olan 22 ve 24 parsel sayılı taşınmazların tamamı onaylı imar planında kavşak alanı ve yeşil alan içinde kaldığından fiilî zorunluluk nedeniyle aynı yerden tahsis imkânı olmadığı, 7970 ada 25 No.lu parselin de büyük bir kısmının kavşak alanı ve imar yolu içinde, küçük bir kısmının da ticaret alanı işlevli ve parselasyon işlemi sonucunda oluşturulan 7972 ada 5 No.lu parsel içinde kaldığı,
ii. 7970 ada 22 ve 24 No.lu parseller Bursa-Mudanya yoluna cepheli durumda iken 7970/25 No.lu parselin yola direkt cepheli olmadığı, bu parselin hemen önünde ve Bursa-Mudanya yoluna direkt cepheli olan parselin 7970 ada 26 No.lu olduğu, ticaret alanlarının yol üzerinde çok yoğun bir biçimde konuşlandığı, bu yüzden özellikle bu yola cepheli durumda olan parsellerin ekonomik değerinin bu yola cepheli olmayan diğer parsellere göre oldukça fazla olduğu,
iii. Başvurucuya fiilî zorunluluktan dolayı tahsisin kendi parsellerinin dışındaki diğer alanlarda yapıldığı ve mümkün mertebe kendi bulunduğu yere yakın alandan parsel tahsis edildiği, düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra geriye kalan alansal hak edişi ve düzenleme işlemindeki nimet külfet dengesi de dikkate alındığında başvurucuya müstakil bir imar parseli tahsis etmenin teknik olarak mümkün olduğu, dava konusu düzenleme işlemi sonucunda da başvurucunun tüm hak edişinin [Kamu ortalık payı (KOP) hariç tutulmalıdır.] Bursa-Mudanya yoluna cepheli durumda bulunan ve ticaret alanı işlevli olan 7972 ada 4 No.lu parselde müstakil olarak verildiği, kavşak alanı içinde kalan alanlardaki ekonomik anlamdaki kaybın minimize edildiği, bu durumun ise özellikle kendi parselleri ile ekonomik anlamda eş değer müstakil imar parseli tahsis edilmesi noktasında mevzuata uygun olduğu ifade edilerek parselasyon planı ile oluşturulan 1.516,88 m² alanlı 7974 ada 1 No.lu parselin onaylı imar planında resmî kurum alanı olarak belirlendiği, KOP’tan karşılanması gereken bir alan olduğu, bu parselden pay verilmesinin mevzuata uygun olduğu belirtilmiştir.
7. Yapılan temyiz talebini inceleyen Danıştay Altıncı Dairesi (Daire) 21/5/2019 tarihinde kararı onamış ve 6/4/2021 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir.
B. Bireysel Başvuruya Konu Tam Yargı Davasına İlişkin Süreç
8. Başvurucu 15/6/2015 tarihinde Belediyeye başvurmuştur. 1. İdare Mahkemesi kararı sonrasında yapılan geri dönüşüm işleminde yola tam cepheli ve ticaret alanlarına yakın olması nedeniyle değeri yüksek olan taşınmazlar yerine yola cephesi bulunmayan iki arka taraftaki değeri düşük taşınmazlardan yer verildiğini belirterek taleplerine uygun yer tahsis edilmesini talep etmiştir. Belediye 23/11/2015 tarihli cevabında eski 7974 ada 22 ve 24 No.lu parsellerin Mudanya yoluna cepheli olduğunu ancak onaylı imar planına göre parsellerin tamamının kavşak alanında kaldığını, bu alanda tahsisin mümkün olmadığını, bu nedenle eski 7974 ada 25 parsel sayılı taşınmazın bastığı imar parselinde müstakilen tahsis yapıldığını ifade etmiştir.
9. Başvurucu 30/12/2015 tarihinde Bursa 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) Belediye aleyhine tam yargı davası açmış ve 10.000 TL değer kaybının Belediyeye başvurduğu tarihi olan 15/6/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir. Başvurucu; bu davada 1. İdare Mahkemesinin imar işlemini iptal etmesi sonrasında Belediye tarafından yeniden imar işlemi yapıldığını, taşınmazlarına karşılık olarak yola komşu olmayan iki arka taraftaki taşınmazlardan yer verildiğini ve bu nedenle taşınmazlarının değer kaybına uğradığını ileri sürmüştür.
10. 2. İdare Mahkemesi yeniden keşif veya bilirkişi incelemesi yapmamış, 1. İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki gerekçelerle 31/10/2016 tarihinde davayı reddetmiş, kararın gerekçesinde özetle;
i. 1. İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre başvurucuya ait taşınmazların bulunduğu alandan teknik ve hukuki zorunluluktan dolayı tahsis yapılamadığının görüldüğünü,
ii. Fiilî zorunluluktan dolayı tahsisin başvurucunun parselleri dışındaki diğer alanlarda yapıldığını, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğini ifade ederek hukuka uygun şekilde tesis edilen işlem olması nedeniyle idarenin tazmin sorumluluğu olmadığını vurgulamıştır.
11. Başvurucunun istinaf talebini inceleyen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 31/1/2017 tarihinde 2. İdare Mahkemesi kararını uygun bulduğunu belirterek istinaf talebini kanun yolu açık olarak reddetmiştir.
12. Daire 23/9/2020 tarihinde başvurucunun temyiz talebini Bölge İdare Mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 14/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 9/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru, süresi içinde yapılmıştır.
14. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Başvurucu; Belediye tarafından yapılan imar uygulamasının iptaline karar verildiği hâlde bu karara uygun şekilde imar uygulaması yapılmadığını, imar uygulaması öncesinde taşınmazların Bursa-Mudanya kara yoluna cepheli olmasına rağmen imar uygulaması sonrasında yola cepheli olmayacak şekilde iki parsel arkadan yer verildiğini iddia etmiştir. Bursa-Mudanya kara yolunun ticaret alanlarına yakın olması nedeniyle yola cepheli taşınmazların kıymetinin yola cephesi olmayanlara nazaran çok daha yüksek olduğunu ve taşınmazlarında meydana gelen değer kaybının karşılanmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Somut olayda imar uygulaması nedeniyle başvurucunun taşınmazları yerine başka bir yerden tahsis yapıldığı anlaşılmıştır. Başvurucunun taşınmazlarının mülk teşkil ettiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. İmar uygulaması sebebiyle başvurucunun taşınmazları yerine başka yerden taşınmaz tahsis edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Söz konusu müdahalenin sağlıklı ve düzenli bir şehirleşmenin sağlanmasına yönelik imar uygulaması kapsamında yapıldığı dikkate alındığında müdahalenin mülkiyetin kullanılmasının kontrolü veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural kapsamında incelenebileceği anlaşılmakla birlikte başvurucunun temel şikâyeti, taşınmazlarının yerinin değiştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan değer kaybına ilişkin zararının karşılanmamasına yöneliktir. Dolayısıyla taşınmazların değerinin düştüğüne ilişkin şikâyet mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahaleye ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmelidir.
19. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’ya uygun düşebilmesi için müdahale kanuna dayanmalı, kamu yararı amacı taşımalı ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılmalıdır (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkına imar ve parselasyon işlemleri sonucu yapılan müdahalenin 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında kanuni dayanağının bulunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu alanda sağlıklı ve düzenli bir kentleşmenin sağlanmasına yönelik imar ve parselasyon işlemleri yapılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu değerlendirilmiştir.
20. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacın gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
21. Başvurucuya, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. Anayasa’nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).
22. Mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için yargı mercilerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazlar yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanmalıdır (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 52).
23. Somut olayda, artan nüfus nedeniyle Belediye tarafından yeni yerleşim bölgelerinin imara açılmasının, bu kapsamda yol ve yeşil alan gibi bazı taşınmazların kamu ihtiyacına tahsis edilmesinin ve bu kısımlardaki taşınmazlar yerine başka taşınmazlar tahsis edilmesinin öngörülen meşru amacı gerçekleştirmek için elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir.
24. Son olarak yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi için orantılılık incelemesi yapılmalıdır. Başvuruya konu olayda başvurucu, Bursa-Mudanya yoluna cepheli taşınmazlarının imar uygulaması sonucunda yola cephesi bulunmayan başka taşınmazların tahsis edildiğini, oluşan değer kaybından kaynaklanan zararının giderilmediğini ileri sürmüştür.
25. Belediye tarafından 2012 yılında yapılan imar uygulamasına karşı başvurucu, iptal davası açmıştır. Bu dava sırasında 1. İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; başvurucuya ait taşınmazların 7970 ada 22, 24 ve 25 parsel numaralarını aldığı, bunlardan yola cepheli olan 22 ve 24 parsel sayılı taşınmazların tamamı onaylı imar planında kavşak alanı ve yeşil alan içinde kaldığından fiilî zorunluluk nedeniyle aynı yerden tahsis imkânı olmadığı, 7970 ada 25 No.lu parselin büyük bir kısmının kavşak alanı ve imar yolu içinde, küçük bir kısmının da ticaret alanı işlevli ve parselasyon işlemi sonucunda oluşturulan 7972 ada 5 No.lu parsel içinde kaldığı ifade edilmiştir. Bunun yanında başvurucunun taşınmazlarına karşılık en yakın konumda ve Bursa-Mudanya yoluna cepheli durumda olan ticaret alanı işlevli 7972 ada 4 No.lu parselde müstakil olarak taşınmaz verildiği ve kavşak alanı içinde kalan alanlardaki ekonomik anlamdaki kaybının minimize edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla imar uygulamasının başvurucunun taşınmazları yönünden usulüne uygun yapıldığı görüşü benimsenmiş ancak düzenleme sahasının kuzeyinde bulunan ve imar planında ticaret alanı olarak gözüken uyuşmazlık dışı 7971 No.lu imar adasının tamamının düzenleme işlemine dâhil edilmesi gerekirken dâhil edilmediği gerekçesiyle dava kabul edilmiş ve işlem iptal edilmiştir.
26. Başvurucu imar uygulamasının iptali sonrası Belediye tarafından yapılan geri dönüşüm sonucunda bu defa yola cephesi olmayan iki arka taraftaki değeri düşük taşınmazdan yer verildiğini ifade etmiş ve bu işlemin düzeltilmesini talep etmiştir. Belediye tarafından verilen cevapta eski 7974 ada 22 ve 24 No.lu parsellerin Mudanya yoluna cepheli olduğu ancak onaylı imar planına göre parsellerin tamamının kavşak alanında kaldığı, bu alanda tahsisin mümkün olmadığı ve bu nedenle eski 7974 ada 25 parsel sayılı taşınmazın bastığı imar parselinde müstakilen tahsis yapıldığı ifade edilmiştir.
27. Belediyenin cevabı üzerine başvurucu, 2. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmış ve taşınmazlarının değer kaybının ödenmesini talep etmiştir. 2. İdare Mahkemesi, 1. İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna atıf yapmış ve bu raporda başvurucuya ait taşınmazların bulunduğu alanda teknik ve hukuki zorunluluktan dolayı tahsis yapılamadığının görüldüğünü, fiilî zorunluluktan dolayı tahsisin başvurucunun parselleri dışındaki diğer alanlarda yapıldığını ve bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğini ifade etmiştir. Ayrıca hukuka uygun bir şekilde tesis edilen işlem nedeniyle idarenin tazmin sorumluluğu bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Başvurucunun kanun yolu başvurularında ise başka bir gerekçeye yer verilmediği görülmüştür.
28. Başvurucunun şikâyetinin özü, yola cepheli olan taşınmazlarının yerine yola cepheli olmayan yerden tahsis yapılması nedeniyle ortaya çıkan değer kaybının giderilmediğine ilişkindir. Ancak 2. İdare Mahkemesi; yola cepheli olan taşınmazların imar planında yola ve kavşak alanına denk geldiğini ve bu nedenle başka bir yerden başvurucuya yer tahsis edildiğini, dolayısıyla işlemin hukuka uygun olduğunu ifade etmekle yetinmiş; başvurucunun taşınmazlarının herhangi bir değer kaybına uğrayıp uğramadığı hakkında ise inceleme ve araştırma yapmamıştır. Yargılama mercilerinin davanın sonucuna etkili olabilecek mahiyetteki iddia ve itirazlara cevap verecek nitelikte inceleme ve araştırma yapmadıkları gibi kararlarında buna ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer vermedikleri tespit edilmiştir. Bu sebeple mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir
III. GİDERİM
30. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 2. İdare Mahkemesine (E.2015/1506, K.2016/968) GÖNDERİLMESİNE,
D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.