25 Aralık 2025 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 33118
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinden:
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY İLÂMI
Esas No: 2025/5850
Karar No: 2025/6491
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: Ankara 60. İş Mahkemesi
TARİHİ: 14.01.2025
SAYISI: 2023/287 E, 2025/25 K.
DAVACI: ………
DAVALI: ………
DAVA TARİHİ: 14.07.2023
ÖZET:
Karar, “işyerinde meydana gelen zorlayıcı neden” gerekçesiyle yapılan fesihlerde 4857/25-III’ün yanlış uygulanmasına dikkat çeken, bu nedenle ihbar tazminatının reddinin hatalı olduğunu söyleyen bir Yargıtay kararını ifade ediyor.
Kararın kısa özeti (Yargıtay 9. HD, E.2025/5850 K.2025/6491 – 17.09.2025)
- Davacı, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini; ihbar tazminatı + fazla mesai + hafta tatili alacaklarını istemiş.
- Davalı işveren, maden sahasında faaliyetin (EPDK kararı vs. gerekçelerle) durdurulması ve sözleşmenin askıya alınması nedeniyle “zorlayıcı neden” oluştuğunu, bu yüzden fesihte ihbar tazminatı doğmayacağını savunmuş.
- İlk derece mahkemesi, fazla mesai ve hafta tatili yönünden kısmen kabul; ihbar tazminatını ise “zorunlu nedenlerle fesih” kabul edip reddetmiş (karar kesin).
- Adalet Bakanlığı, kanun yararına temyizle “bu durum zorlayıcı neden sayılmaz, ihbar tazminatı verilmeli” diyerek bozma istemiş.
- Yargıtay, şunu vurgulamış:
- 4857/25-III’teki haklı fesih için zorlayıcı nedenin işyerinde değil, işçinin çevresinde meydana gelmesi ve bu nedenle işçinin kusuru olmaksızın iş görme edimini geçici olarak ifa edememesi gerekir.
- İşyerinde meydana gelen zorlayıcı nedene dayanarak işveren 25/III ile haklı fesih yapamaz.
- Bu yüzden ihbar tazminatının reddi isabetsiz; ihbar tazminatı hüküm altına alınmalıydı.
- Sonuç: Karar “kanun yararına bozuldu.”
“Karar neyi ifade ediyor?” (hukuki anlamı)
1) En kritik mesaj
İşyerinin kapanması / faaliyetin durması / işyerinde gerçekleşen mücbir sebep gibi nedenler, tek başına 4857/25-III “zorlayıcı neden” kapsamında işverene haklı fesih imkânı vermez.
— Böyle bir fesih “haklı fesih” sayılmadığı için ihbar tazminatı gündeme gelebilir.
2) “Kanun yararına bozma” ne demek?
Bu dosyada ilk derece kararı kesin olduğu için Adalet Bakanlığı HMK 363 kapsamında “kanun yararına temyiz” yoluna gitmiş.
Yargıtay da “sonuca etkili olmamak üzere” kanun yararına bozma kararı vermiş.
Bu şu anlama gelir:
- Taraflar bakımından pratik sonuç değişmez (kesin hüküm korunur).
- Ama Yargıtay, hukukun doğru uygulanması için ilkesel bir düzeltme/rehberlik yapmış olur (uygulamaya yön verir).
Uygulamadaki etkisi – kimler için önemli?
- İşverenler: “işyeri kapandı/iş durdu” gerekçesiyle 25/III’e dayalı haklı fesih kurarken dikkat.
- İşçiler: İşyerindeki kapanma/durma gerekçeli fesihlerde ihbar tazminatı talebi daha güçlü hale gelebilir.
- İK & bordro: fesih kodları/ihbar hesapları ve fesih gerekçesinin hukuki dayanağı açısından önemli.
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işveren nezdinde nitelikli işçi olarak çalıştığını, aylık ücretinin ortalama 17.000,00 TL olduğunu, iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiğini ancak kendisine ihbar tazminatı ödenmediği gibi işten çıkış kodunun da hatalı olarak bildirildiğini, davacının çalışma saatlerinin haftalık 45 saati geçtiğini ve haftanın 7 günü çalışmasına devam ettiğini, hafta tatillerinin kullandırılmadığını iddia ederek ihbar tazminatı ile fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 25.01.2023 ile 07.04.2023 tarihleri arasında davalı Şirkette işçi olarak çalıştığını, davalı Şirket ile dava dışı AŞ arasında nakliye işi sözleşmesinin tanzim edildiğini, davacının ise sırf bu sözleşme kapsamında çalıştırılmak üzere istihdam edildiğini ancak dava dışı Şirket tarafından gönderilen 07.04.2023 tarihli yazı ile Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) kararı kapsamında işyerinde madencilik faaliyetlerinin süresiz olarak durdurulmasına karar verildiğini ve bu nedenlerle davacının iş sözleşmesinin de 07.04.2023 tarihinde zorunlu nedenlerle feshedildiğini, burada çalışan işçilere tüm hak ve alacaklarının ödenerek çalışma sahasının kapatıldığını, zorlayıcı sebeplerle iş sözleşmesi feshedilen davacının ihbar tazminatı hakkının bulunmadığını, ücretinin ücret bordroları ile sabit olduğunu ve banka kanalı ile kendisine ödendiğini, davacının fazla çalışmaya kalması ya da hafta tatillerinde çalışması hâlinde, bu çalışmasından kaynaklanan alacakların ücret bordrolarında tahakkuk ettirilerek ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karan ile; hafta tatili ve fazla çalışma ücreti alacaklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, ihbar tazminatına ilişkin talep reddedilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararı kesin olarak verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Sebepleri
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına yönelik olarak Adalet Bakanlığı kanun yararına temyiz isteminde; işyerinin, dava dışı Şirket ile olan sözleşmenin askıya alınması nedeni ile kapatıldığını, bu durumun zorunlu neden niteliğinde olmadığını, ihbar tazminatının kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kanun yararına temyizen incelenerek bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, fesih nedeni ile ihbar tazminatı talebinin birlikte değerlendirilmesine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta; davalı işveren, dava dışı Şirket ile aralarındaki maden işletme sözleşmesinde sınırlı olmamak kaydıyla mücbir sebeplerin sayıldığını ve sözleşmenin, “Yasal merciler tarafından alınan ve bu Sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesini ve/veya Santrali’nin elektrik üretimini teknik ve/veya ekonomik olarak olanaksız bırakacak hâller (şüpheye mahal vermemek açısından, Santrali’nin, çevre izni ve/veya lisansı, elektrik üretim lisansının yetkili merciler tarafından iptal edilmesi ve/veya askıya alınması, elektrik satış fiyatlarının üretim maliyetlerinin altında kalması mücbir sebep sayılacaktır) …” şeklindeki 13/l-(k) hükmü uyarınca işyerinin kapanması hâli nedeniyle davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu durumun zorlayıcı neden kapsamında kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince bu savunmaya değer verilmek suretiyle ihbar tazminatı talebi reddedilmiş ise de 4857 sayılı İş Kanunu‘nun (4857 sayılı Kanun) 25/III hükmünde düzenlenen fesih hakkının kullanılabilmesi için, zorlayıcı nedenin (mücbir sebebin) işyerinde değil işçinin çevresinde meydana gelmesi ve bunun sonucunda işçinin kusuru olmaksızın geçici ifa imkansızlığı nedeniyle iş görme borcunun yerine getirilememesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle işyerinde meydana gelen zorlayıcı nedene dayanarak işveren iş sözleşmesini haklı nedenle feshedemez. Buna göre ihbar tazminatı talebinin hüküm altına alınması gerekirken İlk Derece Mahkemesince zorunlu nedenlerle fesih yapıldığı kabul edilerek reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Kanun yararına temyiz isteminin yukarıda açıklanan sebeplerle kabulü ile îlk Derece Mahkemesince verilen kararın kanun yararına bozulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
V. KARAR
Açıklanan sebeple;
Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 363/1 hükmüne dayalı kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere aynı Kanun’un 363/2 hükmü gereğince KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
17.09.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Esas No : 2025/5850
Karar No : 2025/6491
KARŞI OY
EPDK, 30.03.2023 tarihli ve 11796 sayılı kararı ile 01.04.2023 tarihinden itibaren tüketiciyi ve/veya maliyeti yüksek üretimi desteklemek için destekleme bedeli uygulanmasını kararlaştırıp buna ilişkin bedelin belirlenmesinde kullanılacak “azami ulaştırma fiyatlarını” 01.04.2023 tarihinden geçerli olmak üzere belirlemiştir.
EPDK tarafından yapılan bu düzenleme sonrasında yeni durumu mücbir sebep olarak niteleyen dava dışı asıl işveren AŞ, alt işvereni davalı Şirket ile aralarındaki hizmet sözleşmesini süresiz olarak askıya almıştır ki, süresiz askı hâli fesih niteliğindedir.
Bu durumun alt işverene bildirilmesi ile birlikte davalı Şirket dahli ve kusuru bulunmayan bir sebeple fiilen yaptığı işin belirsiz bir süreyle durması, bir başka anlatımla da sona ermesi gerçeği ile karşı karşıya kalmıştır.
Artık kendi işçilerinin çalışabileceği bir işi kalmadığı için 4857 sayılı Kanun’un 25/III hükmünde yer verilen “işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması” şeklindeki düzenlemenin kendi durumuna uyduğunu düşünen davalı işveren, davacı işçinin iş sözleşmesini bu madde kapsamında sona erdirmiştir. Bu madde kapsamındaki fesihler bakımından, feshin önceden bildirimi öngörülmediğinden, fesih, ihbar öneli verilmeksizin ve ihbar tazminatı ödenmeksizin gerçekleştirilmiştir.
Davacı işçi bu durumu dava konusu etmiş ancak İlk Derece Mahkemesi miktar itibarıyla kesin olarak verdiği kararında, feshin 4857 sayılı Kanun’un 25/III hükmünün şartlarını taşıdığı gerekçesi ile ihbar tazminatı talebini reddetmiştir.
Adalet Bakanlığı bu karara karşı kanun yararına bozma talebinde bulunmuştur.
İşyerinin işverence kapatılması veya fiilen çalışma imkânının kalmaması durumunun işverenin iradi bir davranışına veya kusuruna dayanması hâllerinde bu durumun işverene 4857 sayılı Kanun’un 25/III hükmü kapsamında fesih imkanı vermeyeceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak mevcut durumun ortaya çıkmasında davalı işverenin hiçbir dahli ve kusuru bulunmamaktadır. Yani davalı işveren açısından bakıldığında davacı işçiyi istese dahi çalıştırma imkanı yoktur ve bu durumun ortaya çıkması da tamamen dış etkenlerden kaynaklanmıştır.
Bu husus gözetilerek 4857 sayılı Kanun’un 25/III hükmünün somut olaya uygun olabileceğinin kabulü daha hakkaniyetli olacaktır. Aksi kabulde işvereni ancak bildirim süresine riayet ederek iş sözleşmesini feshetmeye zorlama söz konusu olur ki bu da fiilen var olmayan bir işte çalışmaya devam ediliyormuşçasına davranmak gibi bir çelişki ortaya çıkaracaktır.
Nitekim zorlayıcı nedenin işçinin çevresinde meydana gelmediği Libya ve İrak ülkelerindeki iç savaş, maden ocağında grizu patlaması gibi durumların Dairemiz tarafından işveren feshinde zorlayıcı neden kabul edildiği kararlar mevcuttur.
Diğer taraftan 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan “Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir. … Bildirim şartına uymayan taraf bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır. …” şeklindeki hükümlere bakıldığında özellikle de “bildirim şartına uymayan” cümlesinde iradi bir durumdan bahsedildiği, yani bildirim süresine uyarak fesih imkanına rağmen bundan kaçınılmasından bahsedildiği açıktır.
Eldeki davadaki somut olayda ise bildirim sürelerine uymama değil, bildirim sürelerine uyamama söz konusudur. Çünkü bildirim sürelerine uyulabilmesi için çalışmanın devam ediyor olması şarttır ve somut olay bakımından çalışmaya devam etme olanağının bulunmadığı açıktır.
Sonuç olarak; dava dışı asıl işverenin, EPDK’nın almış olduğu idari bir karara bağlı olarak ortaya çıkan yeni durumu mücbir sebep kabul edip davalı alt işvereni ile aralarındaki hizmet alım sözleşmesini süresiz olarak askıya alması (süresiz olarak askıya almak fesih olarak kabul edilmelidir) nedeniyle asıl işverenden ihale ile aldığı işte çalışmaya devam etme olanağını kaybeden ve bu durumun ortaya çıkmasında dahli veya kusuru bulunmayan davalı alt işverenin başkaca bir çaresi kalmadığı için işçilerini mecburen çıkartmasının 4857 sayılı Kanun’un 25/111 hükmündeki duruma uyduğu; bir an için uymadığının kabulü halinde dahi ortada iş vc işyeri kalmadığına göre gerçekleştireceği feshi, bildirim sürelerine uyarak yapmayan değil, yapamayan (fiili imkansızlık) işverenin ihbar tazminatından sorumlu tutulmasının adil ve hakkaniyetli olmayacağı şeklindeki hukuki ve vicdani kanaatim nedeniyle aksi yöndeki Sayın Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.